Category Archives: alışveriş işleri

Kaplıcaya / Termal tesise nasıl gidilir?

(Bu yazıda ürün yerleştirme vardır. Linkten ürün satın alırsanız ben de küçük bir komisyon kazanıyorum)

termal bir otele gideceksiniz, çok güzel. Peki neye dikkat etmeli??

Birinci madde: instagramdaki cicili bicili fotoğraflara ve yorumlara aldırmayın. Otelin adını internette arayın, konumundan emin olun ve bakın bakalım suyu akıyor mu?

İsim vermek istemiyorum ama Yalova oteli diye pazarlanan, taa 1 saat uzakta Armutlu’da olan ve sabahları suyu akmayan/kesilen bir termal otele gittik. Bir de lunapark vardı yakında, geç saatlere kadar gondola, su kaydırağına binenlerin çığlıkları bitmedi.

Şimdi size ipuçları; Neler neler unutmuşum ya da iyi ki yanıma almışım dediklerimi bu yazıda topladım. Toplu link : HEPSİBURADA

. arabalı vapurda vakit geçirmek ya da otelde geceleri eğlenmek için iskambil oyunları ya da uno iyi oluyor.

. bavula muhakkak sabununuzu şampuanınızı, lifinizi kesenizi alın. Türk hamamı büyük sefa.

. havuza girecekseniz kaymaz terlik ve bonenizi unutmayın. bonesiz havuza almazlar.

YZ’ya göre hamam/havuz keyfi

. YZ’ya göre dikkat edilecekler:

Eğer toplu taşıma kullanacaksanız, önceden otobüs ya da dolmuş sefer saatlerini araştırın. Yeterli sayıda sefer olmayabilir.
. Kendi aracınızla gidecekseniz, rotanızı çıkarmadan önce trafik durumunu göz önünde bulundurun. Yoğun saatlerde yolda kalabilirsiniz.
. Gittiğiniz tesiste mutlaka rezervasyon yaptırın. Hem yer açısından hem de bütçeniz için en uygun seçeneği seçebilirsiniz.
. Yanınıza su şişesi almayı unutmayın. Kaplıcalarda bolca su tüketimi önemlidir.
. Tesise giderken rahat kıyafetler giyin. Spa bölümlerinde vücudunuzun gevşemesi için rahat kıyafetler tercih edin.
İyi bir kaplıca / termal tesisi deneyimi için acele etmeyin, önceden planlayın ve keyfini çıkarın!

Ben devam edeyim:

. Odada kettle olmayabilir. Çay kahve ihtiyaç. Kendinize bir de meyve bıçağı alın, elma armut soyarsınız.

. hamam ya da havuz için ayrı havlu vermeleri lazım, kesin sorun öğrenin. oda havlusu havuza inmez.

. saç havlusu olarak mikrofiber boneler var, hemen kurutuyor ama bornoza özenmeyin. hem bavulda çok yer tutuyor hem de öğleden sonra “bir defa daha ineyim havuza” derseniz kurumamış oluyor. et gibi ıslak ve ağır yapışıyor insana.

. varsa düzenli kullandığınız tüm ilaçları, ayrıca bir mavi jel paketi, bir ağrı kesici, bir ishal durdururcu bir de yanık/kaşıntı kremi alın.

. kirli çamaşır ve ıslak mayolar için su geçirmez torba lazım bavula. 3 metre ip, 20 mandal da atın bulunsun. otelin imkanları yetmiyor. Bir ufak makas, el feneri, dikiş seti, bir ayakkabı çekeceği ve bir kaç plastik askı işinize yarar. otelde güvenlik için kapı altı alarmı da düşünülebilir.

. son olarak odadaki tek priz bizim elli çeşit cihaza yetişmediği için mini bir üçlü priz önerim var.

hamam adabıyla devam edeceğiz.. sıhhatler olsun

Reklam

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, bakımlı hatun, gezen güzel olur

Anneler Ticaretin Katili

Hayatının bir anında şu manzarayı bizzat yaşamayan ya da görmeyen var mı? Elinde çatala takılı ya da ekmeğe gömülü bir köfteyle el kadar bir çocuğu kovalayan ve “son lokma oğluşum /hadi prensesim aç bakiim kocaman” diyen anne. Ve gücü yettiği yere kadar kaçan, ısrar manyağı olmuş çocuk.

Bu ısrar hayatın ilersinde de bitmez. Niyeyse anneler eve gelen misafirleri de delice darlarlar.

Terlik al. Terlik giysene. Nasıl? terlik giymiyor musun? Aa. bak baba terliği de var rahat edersin büyük büyük. Terliksiz olur mu canım? Terliiiik. Ne demişler “ayağını sıcak tut başını serin..” Ay oraya oturma burası daha rahat. Arkana kırlent koyayım mı? Rahat mısın? Kahveyi yapayım ben, konuşuruz. Canım çay da içeriz de, bir yorgunluk kahvemi içersin artık. Sade yapayım diyetteysen? Çarpıntı filan yapmaz ayol. Misler gibi Türk kahvesi, taa Erenköyünde bir kahvecimiz var orada tazecik kavurup çekiyor adam. İlahi. Hadi fal bakarım iç sen. Yanına bitter çikolata alsana, ay ikrama ne gerek var sen yabancı mısın? Çekiniyorsun ben anladım dur şekerliği koyayım şuraya. .draje ye. o altta zeki müren göbeği de var, bayılırım. Allah aşkına bir tane daha al. Bayramdan kalma değil merak etme dağıttık çocuklara kalan şekerleri. çayın yanına da börekleri attım fırına. Ne demek yemem? darılırım. patatesli börek sevmezsin diye poğaça da pişirdim. Kıymalı, hem kıyır kıyır oldu ağzına layık. Kısır da var tabii, ama tuzlular bayar diye kek de çırpıverdim geceden. Puding yaptı kızım teyzesi, mutlaka tatman lazım. Hayatta bırakmam bak. Oturduğumuz kadar yeriz ayol. Her gün mü geliyorsun sanki.. Rejimini evde yap canım, yarın rejim bugün hücum. Uzat tabağını turşudan da vereyim. Safra keseni aldırdın, dokunuyor öyle mi? Bu sarımsak dokunmaz merak etme, orcinal taşköprü bu. oralara gidip getiriyor bizim dünürler. Zaten turşuda hissetmez bile insan ayol. Bi lokmacık yemedin yahu sen. Tok ağırlamak zor gerçekten. Yemeğe kal bari. Ant verdim bak. “

Bu terbiyeyle yetişince elma almak için dükkana girip, elma varsa da yoksa da dakikalarca süren esnaf ısrarı ve tezgahlamasına karşı çıkamıyorsun ki.

“Ablacım tam sana göre kalıbı, bir dene almak zorunda değilsin, ya sen giy. giyyy. hah. yeşili de gözlerine uydu bak. ablam ha mavi ha yeşil bak aynaya. dön dön bak. bak diyorum bi. kırma kardeşini. hah. (zıbamk diye tezgaha bir kot atılır) şimdi bu kottan da çok satıyoruz bu sezon, herkes bizden alıyor, bunu da al bak, giy evde, beğenmezsen getirr. (Kafa yana sallanır) içli dışlı takımlarım geldi somon rengi mi mint mi giyer ablam? ikisini de al. bak bu fiyata bi daha da bulamazsınn. giymezsen seneye sakla bulunmuş gibi olur. tam mevsimlik. demişken çok güzel yün karışımı çoraplarımı bir görr. enişteme yeenime ikişer üçer al, kışın dua edersin bana. triko var delikanlıya göre. ama yok böyle bir triko, eski sezon olduğundan gelişine bırakıyorum çalan vermez billahi. bir de şu ihraç malı penyelerimden illa ki veriyorum, bizim hanım da evde aynısını kullanıyor, çok memnun, yıka yıka giy taş gibi penye, evladiyelik. kart mı nakit mi? ”

Yeterin ayol! Esnaftan da tezgahtardan da tezgaha gelmekten de bık-tım ben. İstemiyorum. onu da istemiyorum. yemiyceeeem.

2 Yorum

Filed under aile, alışveriş işleri, çocuk, kültür, saçmasapanlıklar

İkea Kurumsal İade Yapmak

İkea’dan aldığınız ürünü AÇMADIYSANIZ iade bölümüne fişi/faturası ile gidip karta ya da nakit iade alabiliyorsunuz.

Açılmış ürün için kurumsal firma iseniz, iade faturası kesip ilgili mağazanın e-posta adresine iletmeniz lazım.

İkea Kurumsal Müşteri Hizmetleri için tıklayın.

Bu yetmiyor tabii. Fişinizi alıp iade bölümüne gidiyorsunuz..

“aa e-postanız bize gelmedi.”

“e nereye gitti?”

İkea Kartal için “iade530@ikea.com.tr” diye bir adres verdiler, oraya faturayı bir daha attım. Sonra onaylandı, iki üç lüzumsuz çıktı alındı, imzalar attım ve bana iade tutarı kadar para yüklenmiş bir ikea hediye kartı verildi.

Sen sağ ben selamet.

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, ikea

Kaydırıguppak Linkçiler

Uzun zamandır instagramda oraya buraya “bırakılan” linklere basıp kayıyoruz. Bu “bırakıntı”lar insanın ayağına da bulaşıyor gezdiğin yerlerde izi kalıyor, kokusu üstünüzden çıkmıyor bir türlü.

İnfluencer dediğin de Cin-fluensır oluyor hemen.

Teknolojik olarak söyleyecek olursam: Kerameti kendinden menkul kozehol(*)ün biri, derme çatma içeriklerle, keşfetten gelenlere yalvara yalvara 10,000 takipçi edinir edinmez meşhur trendi frendi alışveriş sitelerine yönlendiren linkler koymaya başlıyor. “sizler için tek tek” seçtiği çin malı dangozlukların birine tıklarsanız uygulama linkten geldiğinizi bir cookie/çerez ile damgalayıp sitede gezinmeniz, önerdiği ya da önermediği bir şeyi almanız sayesinde kozehole %10-25 komisyon veriyor.

Siz bunun farkında değilsiniz, tabii ki site de ödemeniz sırasında bunu belirtmiyor. Ödediğiniz bedelin bir kısmını site, bir kısmını aracı ajans firma, bir kısmını da kozehol cukkalıyor. Size çok bir zararı yok, olan zaten pandemide kan kaybeden satıcılara oluyor.

Ama parayı ağaçtan toplamadığım için benim paramı çar ve çur etmeye salya akıtan bir sisteme yem olmak da istemiyorum.

Ben bu alışverişi zaten yapacak mıyım?= evet. O zaman o komisyon benim seçtiğim bir yere gitsin de içime sinsin. Biri kazanacaksa iyilik kazansın..

Nasıl?

Buradan iyilik kazansın sitesine üye oluyorsunuz.

Bir sivil toplum kuruluşu seçiyorsunuz.

Alışverişten önce İyilik Kazansın sitesinde girip oradan ilgili siteye geçiyorsunuz ki cookie peşinize takılsın. Alışverişleri uygulamadan değil, tarayıcıdan yapıyorsunuz. Ödediğiniz rakamın size de gösterilen yüzdesi seçtiğiniz STK’na aktarılıyor. Hiç bir şey olmasa sevaba giriyorsunuz.

Ben yazıyı yazarken geçerli siteler ve STK’ları şunlardı.. Siz yine de güncelliğini takip edin.

Mağazalar

A101
Addax
adL
Aker
Allianz Kasko
Altınbaş
Arçelik
Argento
Ariş Pırlanta
Armine
Asics
Avon
Avva
Ayakkabı Dünyası
B
Badenatural
Banggood
Beko
Bella Maison
Benetton
Bernardo
Beymen
Biletall
Black Spade
Bloom and Fresh
Boyner
C
Cacharel
Casper
Chakra
Colin’s
Columbia
Ç
Çetinkaya
ÇiçekSepeti
Çocuklu Dünya
D
D’S Damat
D&R
Dagi
Dalkuyumculuk.com
Damat Tween
DeFacto
Dekopasaj
Desa
Dilvin
Divarese
Dodomama
E
ebebek
Emel Pırlanta
Emsan
Etstur
Evinemama
Evyap Shop
Exxe Selection
F
Fitmoda
Fırsat.me
Flavus
G
G Lingerie
GAP
gostreet.com.tr
Gratis
Gülaylar
Gurmekahveci
H
Halı.net
Happy.com.tr
Hatice Teyze
HavHav
Hobium
Hotiç
Huawei
Hummel
Hürriyet
İ
İdefix
İlvi
İstegelsin.com
J
Joker
Jua
Jumbo
K
Karaca Home
Kelebek Mobilya
Kitap365
Koçtaş
Korayspor
Koton
Karaca
Kuaybe Gider
L
Lastikçim
LCW
Lidyana
Linens
Little Caesars
Lizay Pırlanta
LTB Jeans
M
Mamaplus
MarkaStok
Marks & Spencer
Mavi
Mealbox
MediaMarkt
Migros Sanalmarket
Milli Piyango Online
miyav.com.tr
Modanisa
Monofiyat
MoonSports
Morhipo
Mudo
N
Natro Hosting
Neredennereye.com
Network
Nevzat Onay
Nike
O
Osevio.com
P
Penti
Pera Bulvarı
Perspective
Pierre Cardin
Pırlanta Merkezi
Pomidik
PttAVM.com
Puma
R
Rafinera
Rakle
Reebok
RotaRadar
Ruum Store
S
S Sport Plus
Saat&Saat
Samsonite
Setre
Setur
Silk and Cashmere
Skechers
Slazenger
Sneakscloud
Solaris
Sonsuz Oda
Sporthink
Sportive
Stradivarius
Supplementler
Süvari
Suwen
T
Taç
Tatil.com
TatilBudur
Teknosa
Teksaat
Temel Kitap Kırtasiye
The Mia
Tommy Life
Touche Prive
Touristica
Toyzz Shop
Trendyol
Tudors
U
U.S. Polo Assn.
Under Armour
Unuttumsanma
V
Vitaminler
Vivense
Y
Yakala.co
Yalıspor
Yargıcı

Sivil Toplum Kuruluşları

Ahtapot Gönüllüleri Sosyal Dayanışma ve Sportif Faaliyetler Derneği
AKUT Arama Kurtarma Derneği
Anne Çocuk Eğitim Vakfı
Bir Dilek Tut Türkiye
Buldan Vakfı
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Denizli Otizm Derneği
Down Sendromu Derneği
Genç Hayat Vakfı
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı
Kanserli Çocuklara Umut Vakfı
Kansersiz Yaşam Derneği
Koruma Altında Yetişen Gençler ve Koruyucu Aile Derneği (KALBEN)
Koruncuk Vakfı
Lokman Hekim Sağlık Vakfı
Maya Vakfı
Rehber Köpekler Derneği
Sen De Gel
TEMA, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı
Temel İhtiyaç Derneği
Tohum Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı
Toplum Gönüllüleri Vakfı
Türk Eğitim Derneği
Türk Eğitim Vakfı
Türk Kanser Derneği
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı
Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği
Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı
Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı


(*) kozehol: küfür olarak uydurduğum bir kelime.

Link bırakmak….Hayvanlar gezinirken sindirim sistemlerini boşaltırlar. Bayağı durdukları yere “bırakırlar”. Kaba bir insan olsam sıçarlar derdim ama kibar bir insanım, demiyorum.

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, araştırdım, insan olmak, instagram, internet, sosyal medya, uygulamalar

Gelecekte sosyal puanlar öngörüm

Covid kısıtlamaları doneminde raporlar otomatik uzadı, raporlu ilaclar recetesiz teslim edilebildi. Geç bile kalınmıştı iyi oldu. E-reçeteye tam olarak geçmemiz lazım.

Önümüzdeki yıllarda teknolojinin ilerlemesiyle beraber insan sağlığında büyük düzelmeler olacak. Daha evvel yazmıştım, sabah direkt klozette idrarı tahlili + günlük kilo/tansiyon/yürüme sonrasında buzdolabınız ne yiyeceğinize karar verecek.

“Sen seni bil, sen seni, sen seni bilmez isen sanal zeka vermez tayını.”

Vermeye başladı bile. Migros uygulaması son market alışverişlerimi bir grafik yapmış, burnuma soktu. “Hiç sebze meyve almıyorsun İpeyk’cim aşkolsun, böyle olmaz. beslenmene dikkat etmeni öneririm” diye bir uyarı. Lan sana ne ben pazardan alıyorum belki? Organik üreticiden eve kargolatıyorum, akşama kadar kereviz yiyorum sana ne? SANA NE?

diyemiyorsun tabii.

Icığımız cıcığımız kaydedilmekte. Başa çıkamayacağız, bükemediğimiz bileği öpelim, der yazarım.

Sağlık hizmetleri %50 sanal olarak ilerleyecek. Dr.YZ gerekli gördüğü vitamini minerali, adresine kargolayacak. Dronlar her binada bulunan posta kutusu gibi kargo kutusuna teslimat yapacaklar. Kulaklığın ateşini, nabzını, tansiyonunu, beyin dalgalarını; gözlüğün göz tansiyonunu, arpacık ve konjoktiviti, göz dibi sorunlarını ölçebildiğinden düzenli kontrolde olacaksın.

Bizzat muayeneye gittiğinde sana yazılan ilacı, onaylarsan 24 saat açık benzinci gibi, her mahallede sadece 1 adet bulunan eczaneye gönderecek. Uğrayıp ücretsiz teslim alacaksın. Öyle her köşe başında eczane olmayacak. nöbetci eczane aramayacaksın. Yeri belli, illa gideceksen sen bilirsin.

Sigara, içki içeceksen, doğum kontrolü kullanmayacaksan, kan şekerinle sorun var da baklava börek yiyeceksen bu haklarından mahrum kalacağını bileceksin. Çin’in gayretle yapmaya çalıştığı Sosyal Kredi Sistemi bu açıdan bir nimet.

Her dünyalı; (YZ yönetiminde ülkeler,milletler yok olacak, tam bir babil kulesi) beslenme, barınma, temizlik, sağlık, eğitim haklarına doğuştan sahip olacak. Tüm temel ihtiyaçlar ücretsiz karşılanacak.

Standart yuvalar İkea’daki 25 m2 evler gibi, 5. element’teki Bruce Willis’in evi gibi olacak. Bir park etrafında az katlı bloklar. Güzel bir ortamda doğup güzel bir eğitim alıp, organik beslenerek, bisiklete binerek, doğal giyinerek yaşayacak ve mutlu olacağız. Yapay Zeka (YZ) her derdimizi çözecek. Varlığına bağlanacağız. Bir tür ilkel kabine dini gibi, “Toprak ana” yerine “ana bilgisayar”ımız olacak. (devam edecek…)

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, bilgisayar, icatlar, internet

Bilim Kırtasiye

80’lerde çocuk olanlardanım. Şu efsane kuşak..

O zamanlar her şey yerliydi, bize hep Cumhuriyetin ilk yıllarında dikiş iğnesi bile yapamadığımızı, çelik iğneleri Almanya’ya gönderip dikiş iğnesi yaptırttığımızı (deliği sonradan delmek? şimdi saçma geliyor) ama artık kendimizi toparladığımızı, herşeyi ürettiğimizi, güzel ülkemizin 4 mevsimi yaşayabilen ender ülkelerden olup hem yeraltı hem yerüstü kaynaklarımızın mis gibi yettiğini anlatırlardı.

Döviz diye bir şey vardı. Hiç görmediğimiz ama mühim olan. Bulundurulan bir şey değildi, yasaktı. Turist getirirdi. O zaman iyiydi. Biz yurtdışından bir şey alır da döviz verirsek o fenaydı. Arcoroc/arcopal bardak tabaklardan parfümeri ürünlerine bavullarla kaçak getirilir gizlice satılırdı.

Aslan gibi Paşabahçe bardaklar, Sümerbank porselenler varken hem de. Aman canım bize neydi..

Ve çocukluğun avm’si kırtasiyelerdi. Mahallede biricikti Bilim Kırtasiye. Temennahla girerdik diyebilirim. Sessiz ve loş bir dükkandı. Üçgen cetvelleri, parker dolma kalemleri vitrine koyardı. Kokulu silgi ve kırmızı kalem alabilirdik harçlığımızla. Öyle her gördüğünü istemek ayıptı zaten. Ders yılı başında öğretmen herkese “iki tane üç ortalı kareli defter bir tane çizgili harita metod, bir tane 80 yapraklı çizgisiz defter” aldırırdı. Annemiz onları uçurtma kağıdıyla kaplar, üzerine güzel yazısıyla etiketimizi yazıp yapıştırır çantamıza doldururdu. Kitap ve defterler kaplı gelir kaplı giderdi bütün yıl, sayfaları çizemez köşelerini asla katlayamazdık. Çünkü seneye öbür seneye kardeşimiz/kuzenimiz kullanacaktı. İdareli olmak lazımdı.

Bu durumda, kırtasiyeden alacağımız bir şey de yoktu. Evde vardı çünkü; kalem kutun da fermuarı patlayana kadar kullandığın ya da mıknatısı sökülene kadar yıllarca okula taşıdığın bir eşyaydı. Hele ki yılın ortasında bozulsun, sorun çıkardı evde. Annesi diken hatta kendisi örerek kalemlik yapan arkadaşlarım vardı (bizzat öğretmenimin kızı örmüştü ve bana da bir tane örüp vermişti. Öyle takdir etmiştim ki, kıyıp da kullanamadım) ve çok da popüler bir şeydi kimsede olmayan, hazır alınmamış özel bir kalem kutusuna sahip olmak.

Kırtasiyeye doğum günlerinde gidilirdi. Kendi doğum günün değil ha.. en yakın arkadaşının doğumgünü. Hatta yaşgünü. Annen izin verirse samimi 4-5 arkadaşını cumartesi günü eve çağırır yaşgününü kutlardın. Yaş gününde annen yaş pasta yapar (yaş pasta:) sigara böreği kızartırdı. Yaz tatiline denk gelen doğum günleri haziran ayına sıkıştırılır illa ki o kutlama yapılırdı. Yeni yılın takviminde ilk doğumgününün hangi güne geldiğine bakardın.. İnşallah cumartesidir çünkü tam da o gün arkadaş çağırıp doğumgünü yapacaksındır ne güzel denk gelir.

İşte sıra arkadaşının yaşgününden bir hafta evvel annenden babandan rica minnet para alır Bilim Kırtasiyenin yolunu tutardın. İçeri girip deriin bir nefes alırdın önce. Kırtasiye kokusu. Mmmm. Sonra kırk yılın başı bulduğun bu fırsatı hızla değerlendirir, herşeyi ellemeye başlardın.

  • Raflarda çocuk klasikleri vardı. Karton kapaklı olanlar ucuzdu, ben Altın kitapların şömizli olanlarını aldırır, kütüphane yapardım odamdaki dolaba. Kitap mı alsam? Okur mu ki? Ya evde varsa aynısından? (bende 3 tane polyanna olduğu vâki) Gerçi hediye gelen kitaplar (bazen içindeki ithafla) başka birinin doğumgününe götürülmek üzere kaldırılırdı anneler tarafından ama…
  • Ve camlı tezgahta dolma kalemler. Hmm. Haftada bir gün divit ve mürekkep götürür okulda güzel yazı dersi görür elimizi yüzümüzü mürekkebe bulayıp geri gelirdik ama hiç dolmakalemimiz olmazdı. Acaip lüks bir şeydi.
  • Hatıra defteri! ay süper. alsam mı? param yeter mi? bütün sınıfa birer sayfa ayırırsın sana cicili bicili yazılar yazarlar. sen de herkese yazarsın. bir gün sende kalır zaten defter, o gün kim kime ne yazmış onu da okursun , çok matrak bir şeydir.
  • ama çok da lüzumlu bir şey değil. çünkü annen sıkı tembihledi, “kızın işine yarayacak bir şey al” dedi.
  • iyi o zaman. pergel takımı alınacak. hediye paketi yapar mısınız? yapar tabii. içine de bir kartpostal alıp mesaj mı yazsam? yok yok. düz kartlar var evde, annemlerin her bayram ve yılbaşında tebrik yazıp aileye gönderdikleri, ona yazarım.

Ve seçim tamamlanır, kırtasiyeden ardına baka baka çıkar, sana da benzeri bir doğumgününde gelmiş bir pergel kutusu ile eve yollanırdın. Herkesin pergeli vardı kutulu mutulu, hiç satın alınmaz illa ki doğum gününde gelirdi ve kullanmayı hiç öğrenmediğimizden hep kutusunda kalakalırdı. İçine vidayla kalem tepilen, sayfayı delen, silgileri delen en sonunda da iğnesi düşen, plastik dandik pergellerle çember çizerdik derste.

Bilim kırtasiye.. Duruyor mudur acaba hala? Google haritalardan baktım sokak görünümü yok bölgenin. Gider bakarım bir gün, inşallah.

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, çocuk, ilkogretim

Karma Sarma

Kim derdi ki büyük yenge olacağım, Cuma günü bebek görmeye gideceğim, çıkışta bir de görümceme uğramaya karar vereceğim, oradan sonra da tam iftar saati bi avm’ye girip otoparkta ta en dipte yer bulup vaz geçmeme ramak kala park edeceğim, söylene söylene yemek katını arayacağım, iftar kalabalığında restorandaki suların tükeneceği, su almak için başka müesseseye giderken yolda lego mağazası göreceğimiz, oğlumun ısrar edişiyle içeri gireceğimiz, legonun da Disney’in 1997 filmi (yazı yayına girdiği gün itibariyle 22 yıl evvel) Hercules’in figürlerinden en nadiri Hades’i pakette satmaya karar vereceği, dünyanın en şeker lego personeli Furkan’ın bana derhal paketlerin içinden seçip bir adet takdim edeceği ve benim mutluluk göz yaşları dökeceğim…

Nelere kadirsin Allahım..

2 Yorum

Filed under alışveriş işleri, çocuk, severim paylasirim

Poşşşşet hessabı


Örnek poşetimiz A4 ebadında dandik eczane poşeti. An itibariyle rastgele bir aramada 1000 adetli paketi 125 lira olarak saptadım. Birim fiyatı 12.5 kuruş.

Bir adet poşet dükkandan 25 kuruşa satılıyor. Bunun 15 kuruşu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü hesabına Geri Kazanım Katılım Payı” olarak devrediliyor. Bana acaip şekilde telefon faturalarına eklenen “geçici” deprem vergisini hatırlatıyor bu.

Kalan 10 kuruş dükkan sahibinin cebine kalıyor. Ancak katkı payı olarak giden rakamın kdv’si de dükkancıdan çıktığından… %18 nasıl bir katma değerse artık… 4.5 da vergi olarak gidiyor. Durduk yere poşet satıcısı konumuna düşen dükkacı poşeti 12.5’e alıp kişi başı 7 kuruş zarara girdi mi sana? Günde 100 müşteri olsa 7 lira, ayda 210 lira yılda 2500den fazla!

Bu kuruşsal hesapların ay sonunda yapılıp bildirim + beyan zorunluluğu var. Bunu kim denetler bilmiyorum ama ben poşet almaya da vermeye de karşıyım. Nasıl ispatlarlar bilmiyorum ama bedavadan poşet verene m2 başına 10 Lira cezası var.

30 metrekarelik dükkanda iş yapan dükkancımız zararına sattığı bir adet poşet yüzünden 300 Lira da ceza ödeyebilir.

Pislik olsun diye sevmediğim esnafı “bana beleşe poşet virdi” diye şikayet etsem kim ne yapabilir? Bana birinin bunu yapmayacağını kim garanti edebilir??

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, çevre, saçmasapanlıklar

Poşşet

Malum-u âlîniz tek kullanımlık plastikler çevreye zararlı. Pet şişeler/ pipetler/ diş fırçaları/ kulak temizleme çubukları ve poşetler.. Biyo bozunur bile olsa ı-ıh!

Market poşetleri ücretli olacak (yazı yayına girdiğinde olmuştu bile) . Bu da bir pazarlama hilesi aslında. Bugüne kadar da ücretliydi, market hem de üzerine baskı yaptırdığı poşeti bize bedavadan vermiyordu. Giderlerden bir kalem olarak aldığımız malın fiyatına ekleniyordu.

Rahmetli babam anlatırdı, kayserili/iskoç/nasreddin hoca bir gün göle düşmüş, boğuldu boğulacak, çırpınıyor.. Hemen yetişmişler çevreden, iskelede bir sürü adam “ver elini!” diye uzanmaya çalışıyor ama bizim kayserili/iskoç/hoca hiç duymuyor, gluk gluk.. aradan biri çıkmış “çekilin” demiş. ” siz onu bilmezsiniz.. hemşerim: AL elimi!”

Adamın eline can havliyle bir yapışmış bizimki.. o kadar olur.. İşi bileceksin, ne diyeceğini bileceksin..

Eğer niyetin çevre koruma ise poşeti paralı yapmak bir “çelınç” oluyor. “parasıynan değil mi goçum? ver her mala birer poşet alem zengin görsün” fikri gelişiyor bazı insanlarda..

ya da “bak çaktırmadan 4 poşet aldım tek poşet parasına” diye uyanıklaşma eğilimi beliriyor. “bize de mi paraynan?”

Asıl amaç bu anası dinozor, tek kullanımlık petrol türevinin bir türlü yok olmaması nedeniyle (bakınız petrol de milyon yıldır yok olamıyor..) yirmi otuz yıla soyumuzun tükenmemesi ise, poşetini kendi getirene indirim yapacaksın. Bak bakalım bizden çevrecisi var mı o zaman?

4 Yorum

Filed under aile, alışveriş işleri, çevre, saçmasapanlıklar

Banyo Tadilatı Planlama Gerektirir

Kimse bana demediği için biz başıbozuk bir şekilde iş yaptık. 3 günlük iş 3 haftada bitti.

Efenim yaş ilerledi artık küvet bize eziyet hale geldi. Temizliği dert, dizini kaldırıp girmesi, girince çıkması bir dert. Zaten küvette ayakta durup duş yapıyoruz yıllardır kimse küvet doldurup keyif yapmış da değil.. Ne diye kalabalık yapsın? Sökelim!

Şimdiii… Öncelikle usta gelip mevcut küveti, lavaboyu, klozeti, bataryaları (musluk deyince bozuluyolar ) ve radyatörü sökmeli.

Bilahare fayansçı gelip yere karo ve gider döşeyecek. O arada zemin yükseleceğinden kapının altı iki santim kadar kesileceği için bir de marangoz gelip gidecek.

İşte şimdi bir inşaat sonrası temizliği lazım banyoya.

O da hallolunca duşakabin öncelikli. Onun silikonu kuruduktan sonra klozet ve lavabo yerleşecek ancak yerleşimde kapının açılma payına ve mevcut kullanıcıların boy seviyesine dikkat edilecek. Usta aynayı kendi boyuna gore monte etme eğiliminde :D

En son bataryalar ve radyatör takılıp çıkılacak. Mümkünse bir de elektrikçi mevcut prizleri ampulleri kontrol edip bağlantıları sağlarsa en güzeli.

WhatsApp Image 2018-12-04 at 12.01.49

Bizde bütün bu işler rastgele bir sıralamada oldu, şimdi kapısız bir banyomuz var. Eskiden biri tuvalete girince kapısını kapatır işini görürdü. Şimdi biri tuvalete girince geri kalan 3 kişi odasına gidip kapısını kapatıyor :)))

Şaka tabii, geçici bir kapı yaptık ama gerçekten amerikanların dediği gibi… if you fail to plan, then you plan to fail.

1 Yorum

Filed under alışveriş işleri, ev işi, tadilat, taşınmak