Category Archives: gezen güzel olur

Kaplıcaya / Termal tesise nasıl gidilir?

(Bu yazıda ürün yerleştirme vardır. Linkten ürün satın alırsanız ben de küçük bir komisyon kazanıyorum)

termal bir otele gideceksiniz, çok güzel. Peki neye dikkat etmeli??

Birinci madde: instagramdaki cicili bicili fotoğraflara ve yorumlara aldırmayın. Otelin adını internette arayın, konumundan emin olun ve bakın bakalım suyu akıyor mu?

İsim vermek istemiyorum ama Yalova oteli diye pazarlanan, taa 1 saat uzakta Armutlu’da olan ve sabahları suyu akmayan/kesilen bir termal otele gittik. Bir de lunapark vardı yakında, geç saatlere kadar gondola, su kaydırağına binenlerin çığlıkları bitmedi.

Şimdi size ipuçları; Neler neler unutmuşum ya da iyi ki yanıma almışım dediklerimi bu yazıda topladım. Toplu link : HEPSİBURADA

. arabalı vapurda vakit geçirmek ya da otelde geceleri eğlenmek için iskambil oyunları ya da uno iyi oluyor.

. bavula muhakkak sabununuzu şampuanınızı, lifinizi kesenizi alın. Türk hamamı büyük sefa.

. havuza girecekseniz kaymaz terlik ve bonenizi unutmayın. bonesiz havuza almazlar.

YZ’ya göre hamam/havuz keyfi

. YZ’ya göre dikkat edilecekler:

Eğer toplu taşıma kullanacaksanız, önceden otobüs ya da dolmuş sefer saatlerini araştırın. Yeterli sayıda sefer olmayabilir.
. Kendi aracınızla gidecekseniz, rotanızı çıkarmadan önce trafik durumunu göz önünde bulundurun. Yoğun saatlerde yolda kalabilirsiniz.
. Gittiğiniz tesiste mutlaka rezervasyon yaptırın. Hem yer açısından hem de bütçeniz için en uygun seçeneği seçebilirsiniz.
. Yanınıza su şişesi almayı unutmayın. Kaplıcalarda bolca su tüketimi önemlidir.
. Tesise giderken rahat kıyafetler giyin. Spa bölümlerinde vücudunuzun gevşemesi için rahat kıyafetler tercih edin.
İyi bir kaplıca / termal tesisi deneyimi için acele etmeyin, önceden planlayın ve keyfini çıkarın!

Ben devam edeyim:

. Odada kettle olmayabilir. Çay kahve ihtiyaç. Kendinize bir de meyve bıçağı alın, elma armut soyarsınız.

. hamam ya da havuz için ayrı havlu vermeleri lazım, kesin sorun öğrenin. oda havlusu havuza inmez.

. saç havlusu olarak mikrofiber boneler var, hemen kurutuyor ama bornoza özenmeyin. hem bavulda çok yer tutuyor hem de öğleden sonra “bir defa daha ineyim havuza” derseniz kurumamış oluyor. et gibi ıslak ve ağır yapışıyor insana.

. varsa düzenli kullandığınız tüm ilaçları, ayrıca bir mavi jel paketi, bir ağrı kesici, bir ishal durdururcu bir de yanık/kaşıntı kremi alın.

. kirli çamaşır ve ıslak mayolar için su geçirmez torba lazım bavula. 3 metre ip, 20 mandal da atın bulunsun. otelin imkanları yetmiyor. Bir ufak makas, el feneri, dikiş seti, bir ayakkabı çekeceği ve bir kaç plastik askı işinize yarar. otelde güvenlik için kapı altı alarmı da düşünülebilir.

. son olarak odadaki tek priz bizim elli çeşit cihaza yetişmediği için mini bir üçlü priz önerim var.

hamam adabıyla devam edeceğiz.. sıhhatler olsun

Reklam

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, bakımlı hatun, gezen güzel olur

Çipli Ehliyet Almak Sürücü Belgesinini Yenilemek

Hazirlop yazilari seviyorum.

Çocukla Gezeriz Biz

01/01/2016 tarihi itibari ile 5 yıl içinde ehliyetlerinizi değiştirip yeni tip sürücü belgesi almanız gerekmektedir.

12514028_453467898196232_6486196805734810990_o

Yurtdışında zaten normal ehliyetiniz ile araba kiralayıp sürebiliyorsunuz. Biz şu ana kadara Avrupa’da yaklaşık 13.000 km yol yaptık . Bunun 2500 Km’sini kendi arabamız ile Yunanistan Makedonya’da kalan 10.500 km sini değişik zamanlarda gittiğimiz yerlerde hava alanından kiraladığımız arabalar ile son  3 senede sürdük. Bu 3 senede 10.500 km’yi sırası ile İtalya, İsviçre, Almanya, İspanya, Fransa’nın bir kısmı , Avusturya, Slovenya, Belçika, Hollanda, Prag ve Slovakya ‘da yaptık. Şimdiye kadar yollarda ehliyet ile ilgili hiçbir sıkıntı yaşamadık, hiçbir trafik cezası almadık.

Kendi aracımız ile Yunanistan’dan geçerken bu yıla kadar uluslararası ehliyet ücreti ödüyorduk ki bu ciddi bir maliyet oluşturuyordu. Özellikle zahmetli bir evrak hazırlama ile schengen vizesi alınca bizim gibi gezmeyi sevenler bu vize sürecinde mümkün olan en fazla yeri görmek istiyorlar vize için iyi para bayılıyoruz çünki .. Yeni çipli ehliyetler ile artık…

View original post 221 kelime daha

Yorum bırakın

Filed under araba, gezen güzel olur, konuk yazar

Gimle’li Guzel

Herkese nasip olmaz,bu çağda bir mektup arkadasim oldu benim.

image

Ünlü blogger, yeşil yaşam ustası, güzel kişi Türkan (Eski adiyla Resimli Seyler Atlasi, yeni adiyla Yesil Atlas) masallahi olan bir kadin. Guzel,azimli ve marifetli. Sabirli ve cilgin. Taaa ordan buraya bana bir zarf dolusu heyecan yollamis. Kendisi benim paralel evrendeki kendim filan, o derece zitiz aslinda. O yuzden yazilarini salyalarimi akitarak okuyorum. Hayatta yapamayacagim seyleri “iki tiktik bi fikfik” diye anlativeriyor. El yazisi bile inci gibi. Ü-hüüü..
Sevgili Kucuk Prensim.. (baska bir dunyadansin ya sen…) Zahmet etmissin. Ozene bezene ne aralik nasil…. nutkum tutuldu.
Hediyelerine bittik. Sevindirenin cok olsun.  Ellerin dert gormesin.
Kontr-zarf hazirliyorum. Bilgine!

image

2 Yorum

Filed under çevre, çocuk, blog işleri, gezen güzel olur, internet, severim paylasirim

Legoland İstanbul

Bu yazıyı yazdıktan sonra düşündüm, eğer gidecekseniz, okumamalısınız, sürprizi kaçar kesinlikle. Fena spoiler yersiniz. Bire bir yaşanması lazım. 

Eğer gitmeyecekseniz, okumamalısınız, insanın canı çekiyor ya.. 

Yani her koşulda, okunmaması gereken bir yazı yazdım ben…

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

Bu mekan yepyeni. Daha 3 gün oldu açalı. Biletlerimizi Tixbox‘tan taa ne zaman aldım. Oğlum LEGO konusunda çok iyidir. Hem sever hem yapar. Hatırı için Bayrampaşa’ya, Forum İstanbul’a gittim.   Online biletler kısa süre için kapıdan bilet almaktan ucuz.

SORUN 1: Her çocuk yanına bir yetişkin, her yetişkin yanına bir çocuk şartı var. Bunun manasını çözemedim. 3 çocuklu aile olsak sokaktan adam mı çevirelim fazla çocuğu içeri sokabilmek için? Tek çocuklu aileler ya da Legosever bekarlar netçek?

SORUN 2: Lego Dükkanından alışveriş yapmak için bilete gerek yok, AVM’nin içinden girilip çıkılabiliyor. Bir de Legolanddan giriş çıkış var biletlilere. Biletler sanal olunca, lego dükkanından legolanda geri giriş yapmaya çalışan eşim, güvenlikle tartıştı. Biletler benim cep telefonuma kayıtlı, ben de bambaşka bir yerdeyim.. Giriş-Çıkış güvenliğini sağlamak için ziyaretçiye bir yaka kartı vb birşey vermeleri lazım.

SORUN 3: Merlin’in kazanını karıştırırken, kilitli emniyet kemerleri ile bağlandık. İniş sonrasında görevli tek tek gelip insanları cihazdan söküyor. E ya görevliye bir şey olsa? Dönmedolapta mahsur mu kalacağız? Ya da benim acil inmem gerekse? Diğer 10 kişinin çözülmesini beklemek zorundayım. Böyle olmaz. Bir düğmeyle “lap” diye tüm kemer kilitleri açılmalı, isteyen tek hamlede inebilmeli.

heh, bunları aradan çıkardıktan sonra: 14-20150803_000447

ŞAHANE Bİ EĞLENCE HEMŞERİM: KAÇIRMAYIN! 

Girişte önce aile fotoğrafımız çekildi ve bize kısa bir film gösterildi. Sonra iç mekana girdik, Lego Fabrikası hakkında kısacık bir belgesel izledik ve kendimize Lego Adamlar tasarladık. O oyun bitince bir kapıdan geçtik, tasarladığımız legoları verecekler zannettim ama hatıra olarak baskılı özel birer DUPLO parçası verdiler. Bilet karşılığında alıp alacağınız tek şey de o. Heyecanlanmayın yani.

Neyse, ilerledik, Lazer tabancaları olan vagonlara bindik, kısa ama heyecanlı bir labirentte orklara, taşlara, iskeletlere ateş edip prensesi kurtardık ve ejderha yumurtalarının güvenliğini sağladık. :))) Bir resim de orada çekiyorlar, hazır olun! Fotoğrafları satın almak zorunda değilsiniz ama alırsanız tuzlu bir miktar ödemesi var.

Hop indik, bir başka labirentte dünyanın meşhur binalarının ve tabii İstanbul’un simgelerinin Legodan modellerini izledik. İnteraktif panolar hepsi, soruları cevaplayınca ışığı yanıyor, hareket ediyor vb ilginç tabii. Epeyce emek sarfedilmiş. Üstelik Yerebatan sarnıcı ve Medusa’ları bile yapmışlar! Çok ilgimizi çekti, gez gez bitiremedik…

Veee Legoland Alanına giriş! Kocaman! Her yerde lego havuzları var, çök başına saatlerce oyna. 4D sinema var, iki de film, 15 dakika sürüyor her biri, ipucu vermeyeyim ama birisi daha güzel. İkisini de izleyin. Hareket, toz, duman, ses, ışık, rüzgar, yağmur, çamur, kar ve sümük (!) içinde kalıyorsunuz… Telefonu filan çıkarmayın ortaya, ıslanır. Bu sıcakta yapılabilecek en güzel şey bu filmleri izlemek :)))

Az ileride Lego Atolyesi var. Uzman Lego Yapımcısı Deniz 12 çocukluk gruplara Lego yaptırıyor. Bizim eğitimimiz Balina idi. Lego’nun tarihçesiniden balina hakkında eğlenceli bilgilere birçok şeyi de beraberinde öğrendik. Adam süper! balinaları yaptık (evet ben de yaptım bir tane, ne var?) sonra çocuklara Master Builder Etiketi yapıştırdı. Oğlum ne gururlandı ne gururlandı. Gördüğü çocuklara “Bir Lego Yapıcısı” olduğunu izah etmeye başladı hemen.

Lego araçlar imal edip yarıştırabileceğiniz bir bölüm var; bir çeşit dönme dolap olan Merlin’in kazanı var; üst katta parti odası, çocuk aktivite alanı, kafe, tuvaletler, Duplo oyun alanı, karaoke ve Olivyanın evi var.

a) yanınıza çorap alın, aktivite alanında ayakkabılar çıkartılıyor ve çoraplı girmeniz isteniyor.

b) Bu Olivia Legonun aklına anca 2011’de gelen bir fikir. O zamana kadar hep Lego MiniFigürler ağırlıklı olarak erkek. İlk defa kızlara da lego satabileceklerini anlayınca mevcut renklere 11 yeni pastel renk ekleyip yeni setler üretmişler. Olivia da bu Lego Dolls’lardan biri.

c) harbi, bilin bakalım kaç renk lego var? Şaşırdım!

Saat kulesine bayıldım, sinemaya bayıldım, “hiç bir şey almayacağız!” diye baştan konuşmuş olmamıza rağmen lego marketindeki ıncık cıncıklara para bayıldım. Lego Gizli Görev oyununa bayıldım, Legoland boyunca oryantiring yapıyorsunuz ve sonunda bir de ödül alıyorsunuz!

İyi ki gitmişiz..

Legoland

BALİNA-BALİNANIN KALBİ-OĞLUMUN KALBE YAPTIĞI KALP :)









01-20150802_135355 02-20150802_150237 03-20150802_150301 04-20150802_151519 05-20150802_151953 06-20150802_225236 10-20150802_225809 11-20150802_225852 12-20150802_230330

Legoland Discovery Centre  hakkında daha fazlası için..

Not: Keşke o minyatür binalardan biri de legoland olsaydı ve ben de kendi kendime bakarken bulsaydım kendimi.. master builder göreve!

Yorum bırakın

Filed under aile, çocuk, gezen güzel olur, severim paylasirim

Tatlı tatil. Mutlu tatil

Önümüz bayram. Hem daha yazın ortasindayiz, çoğumuz tatile gitmedi. Küçücük bir ipucu verecegim. Otelde size en lazim ama en bulunmaz 5 sey.. aklinizda bulunsun…
1- priz çoğaltıcı.. Üçlü priz

image

Herkesin o kadar cok elektrikli cihazi var ki odadaki tek priz yetmez oluyor.. Elzemm.
1-a) sinekkovar makineyi almayi unutmayin.
b) kahve makinesi de iyi oluyor ;)

2- USB Çoklayıcı.

image

Bunu Tchibo’dan aldim. Sırf usb şarjı kullanan aletler icin “bir vurusta 7 tane” etkisi.. bunun bi de araç cakmak girisinden kullanilan cinsi var. Siz neye ihtiyaciniz oldugunu çözün.

3- El feneri/Gece lambasi

image

Bu akilli cihazimiz sensorlu. Isik varsa sönüyor, isik yoksa los bir led isik veriyor. Gece tuvalete ya da çocuğa bakmaya kalkıp onu bunu devirmeden,kimseyi uyandırmadan yolunuzu buluyorsunuz. Çocuklar için de iyi oluyor. Bazen gece yarısı karanlıkta uyanınca uyku sersemligiyle nerede olduklarını cozemiyorlar.
El feneri de iyidir. Koskoca otelin bir anda karanlığa gömüldüğünü düşünsenize.. oluru olur. Yol hali, bulunsun.

4- Alarm

image

Nooluuur noolmaz. Gece uyurken kapı arkasına tangirdayacak birşeyler koymayı severim. Bu da pillisi, yine tchibo. Kapi acilirsa ötüyor. Uyurgezerlere karşı tedbir.

5- Son ama en mühim dava:

image

Çamaşır ipi ve mandal. Kossskoca oteller bir camasir askisi birakmiyorlar balkona. Ipislak mayolar, havlular, bir iki parca camasir sandalye ustune, balkon demirine vb atıp kurutmaya çalıştığım bir gün sinir olurken aklıma geldi:
“Antep’te var uzun çarşı, sana lazımsa yanında taşı”
Bu rezilligi bir daha cekmem. Ipim mandalim valizin dibinde hazır hep.

Hadi bakalim tatilciler, iyi eglenin iyi dinlenin. Pişmaniye getirin.

Tatil ecza cantasi:  
Lokal anestezik krem.
Bocek sokmasina karsi kasinti giderici krem.
Yanik kremi.
Yara bandi.
Adet azaltmak/durdurmak için naproksen sodyum tablet.

1 Yorum

Filed under aile, araştırdım, gezen güzel olur, severim paylasirim

Çekiliş x2 (reddit kartlaşması)

04/12/2014

Reddit’in yeniyil kutlama karti cekilisine ayin 8’ine kadar yazilabilirsiniz.

wpid-screenshot_2014-12-12-20-38-29-1.png
İster Turkiye’den, ister yurtdisindan….

En son ne zaman kart attiniz birine? Ne zaman kart geldi postadan?
Sevinc sevinc!

image

I’m participating in the #redditgifts Holiday Cards 2014 exchange! Join me! http://www.redditgifts.com/exchanges/holiday-cards-2014/ via @redditgifts

11.12.2014 editi: Kartimi satin aldim, yazdim, diger hediyelerimle beraber gonderilmek uzere en uste koydum.
image

image

12\12\2014 editi:
Kart ve hediye yola cikti.
image

Beklemeye basladim. Erkan begenecek mi? Bana kim ne gonderecek…
:)

17/12/2014 Editi:

Erkan almış kartı!! Kartın yanına yalnız gitmesin diye bir de çizgi roman eklemiştim. Onu da beğenmiş, çok sevindim.

Buyrunuz yazının aslı: Best gift I have ever had

“First of all, I have the note that I DEFINITELY was NOT expecting this. I wasn’t even aware there was going to be a holiday card exchange, as I had already participated in the Secret Santa 2014 and sent my gift.

Then, it all became real when last friday I got the update notification that my secret santa sent me a package with a private cargo company. (Which seemed weird, in the end; it was just holiday cards that we were to exchange, right? Right?) I got excited all of a sudden and started to wait anxiously to get my gift on Saturday. But the company made a delay and I had to wait till today, Monday.

It was an ordinary morning, and I was preparing for my class at university in the afternoon. I had waken up early to check about the status of my gift and had called to company, and they told me it is en route, but they said they can’t give an exact time when will they deliver it; even though I told them I will not be home in afternoon, it didn’t matter to them. That was a bit of a frustration.

But then; about half an hour after I hung up the phone, the door rang and it had to be this “card” I was waiting for. Well, to man up, I have to say, I got so emotional, and I almost cried. It was apparent from the size of the package that it was NOT just a card, but after seeing the card, that would be enough. It was so beatifully designed and presented. I really never got any gift that I liked this much, all my life.

But there was another little thing: a HUGE comic book with a material that got me hooked the moment I unwrapped it. I just LOVED the fact that my Secret Santa had really looked through my redditgifts profile and selected an amazing gift.

THANKS FOR DOING THIS, FOR REAL!

ALL THE BEST WISHES!” 

Üsteliiiik bana da Erkan çıkmış. Tesadüf işte..

Bana gelen kargodan da çok güzel iki kart bir de Alannis Morisette (nasıl yazılıyorsa artık) CD seti çıktı :)))))))))))))) Ben de şuraya yazdım duygularımı..

20141216_110013 20141216_110043

“SURPRISE!!! Mr privateblood you not only made my day but my entire week I guess. This was the least expected thing. My giftee happens to be my gifter. What a luck! He has sent me TWO new years card, a beautiful cd of Morrisette (the latest one of course.) I will be listening it first time, that is a shame for me.

I called him to thank and he was a bit shocked to hear from me. Also he got more shocked when I told him that the present he got was from me, it was awesome to break the news ‘couse he didn’t realised this yet!!!

Your generousity is as beautiful as your cards, and I am thankful for this exchange thing. Nice to meet you, nicer to have you as a new friend.

Happy New Year privateblood.. Enjoy your new year..”

Ne güzel değil mi? yeni yılımız kutlu olsun ey okur.. Seneye siz de bize katılın..

1 Yorum

Filed under gezen güzel olur, icatlar, internet, kültür, severim paylasirim

Kız kıza bi gece kaçamak yapalım diyorum..

 

Trio sinemasından mail geldi.

Tiro sineması nedir? Adı bir zamanlar Cinebonus idi, sonra Cineaxess mi ne oldu, artık o yıl hangi banka sponsorsa.. Şimdilerde bir maksimum pembesine bulandı..

Ben hep trio diyorum, o kendini biliyor.

Çok güzel bir sinema kompleksi, ben pek seviyorum, koltuklar geniş rahat, hatta iki kişilik olanı var. Açıkhava sineması var ki tarihte ilk blog yazımı üzerine yazmıştım. Klüp kartı var, on bilete bir bilet bedava. Var yani. Eve uzak da olsa, severim.

mail geldi diyordum, hah, işte sürpriz..

 

Kız kıza bir gece sinemaya gidip eğleneceğiz, pop corn yiyeceğiz. Gırgır şamata. Ay kıkır..

Bakalım Dove sürprizi ne olacak :))))

4 Yorum

Filed under filmler, gezen güzel olur, severim paylasirim

Carrefour Maltepe Phänomenta Etkinlikleri

Akıl Oyunları sergisi

Carrefour Maltepe Park’ta bir süredir Phänomenta diye bir firmanın(?) bilimsel deneyleri sergilenmekte. Çocuklar için harika, ben şahsen hayatımda ilk (ve muhtemelen son) kez sanal odak’a şahit olduğum için mutluyum. Fırsat varken Fenomenta’nın bu müthiş fizik deneylerini çocuklarınıza tanıtın.

İçlerinden birini oracıkta çözemeyip eve getirdim. (fotoğrafını çektim, bastırdım, evde kestim ve çözdüm)

Bir puzzle. Şekillerden biri ortaya diğerlerini de çevresine dizeceksiniz, birbirine değen kenarlar aynı renk olacak.

Bir sistemi var mi bilemiyorum ama becerene kadar bütün gece uğraştım. Buyrun, denemesi bedava…

image

image

Phänomenta bir nedir bilmiyorum. Sırtında Phänomenta yazan bir t-shirt giymis bir kişiye sordum, Alman firması dedi, o da bilmiyormuş… 

1 Yorum

Filed under alışveriş işleri, çocuk, gezen güzel olur, icatlar, severim paylasirim

Düğüne gittim, gördüm, geldim. (pek vici bi durum olmadi)

Emmioglum evlendi.

Davetiyem, üzerine adım yaldızlı kalemle yazılmış şekilde elime ulaşmadan bir ay önce telaş sardı beni.

Gideyim mi? Gidelim mi?  Senin iş durumu müsait mi? İki gün izin al noolur yani? Bilet kaça? Yer var mı? Çocukları götüreyim mi? Hangisini götürsem? öbürüne kim baksa? Ne giycem????

Neticede iki-iki berabere kaldık. Aldım kızımı Antebe gittim.

Pegasus koltukları her zamanki gibi kramp girdirecek kadar dar. 36 beden koltuk yapmişlar. ben de 36 beden değilim… Koridordan koltuğa akışıp sığmak gerçek bir seyir oldu. Oturduğum yerden kımıldamadan 1 saat 15 dakika kalıp gibi uçtum.

Ama uçuş güzeldi. Kızıma sürpriz ikram olarak çikolata soslu meyve fondü almıştım. Ufak kesilmiş çilek, ananas ve bir bütün muz. Yaninda ılık çikolata sosu. Yarısını ben yedim. Gayet güzeldi.

Ucakta bilekliğimi düşürdüm :(( yakın zamanda kilidi bozulmuştu. Tamirden sonra ilk takışım idi.. Gittiii..

Gerçi “uçuşta daha büyük bir kayıp da yaşayabilirdin, canını kurtarmana say” diyen olduğundan pek dırlanmamaya çalışıyorum.

Bulana helal filan etmiyorum, çok severdim kendisini… Zaten garip bir huyum var, iki bileğim mi var? Birinde saat birinde bileklik. Ama yıllarca. Hiç çıkarmamasıya.. İki kulağim mi var, iki de küpem var… Küpeden sıkılırsam ya da, birden bire çok hoşlandığım bir küpeye rastlarsam, kulağımdakileri söküp tarttırıyorum ve yeni küpelerimle çıkıyorum kuyumcudan. Yüzükte de öyle… İki taneyse iki tane. üçüncü gelince eskilerden biri giderr..

Takmayacağım, dolapta çekmecede kalacak şeyi niye satın alayım?? Gerçi zarar ediyorum, biliyorum ama…

Her ne ise, bu kadar kuyum muhabbeti yeter..

başka neler oldu?

Gittiğimiz gece, ayaküstü kına gecesi yaptık mutfakta kendi aramızda ve gelin olmadan. Biz kına gecesini kaçırmış olabiliriz ama kına gecesi bizden kaçamadı :))

Düğün günü, topluca kuaföre gittik. Herkes bir süs bir püs.. Topuzlar, postişler.. Şahane. Gerçiiii, hiç kimse saçını beğenmedi, kuaförden çıkan, kendi kuaförüne gidip tekrar yaptırdı saçlarını. Ben de kızımın saçını kendim yaptım açıkçası, kuaför halledemedi.

Benim kısa saçıma ise, Hayko Cepkin modeli jöle atan arkadaşa “bravo” dedim. Tam olarak ne istediğimi anlayarak mükemmel bir saç yaptı bana..

Takma kirpikler takıldı, makyajların tillahı yapıldı. Süs püs o biçim.. Bütün küçük kızlar gelinlik giydiler. Ya da söyle söyleyeyim, tuvaletleri beyazdı. Nasıl bir kasılıyorlar, nasıl bir süzülüyorlar o kadar olur.. Onları da sime buladı kuaför zaten.. Sürekli aynalardan kendilerini süzen minicik kedilerim benim. Maşallah çok tatlıydılar…

Kadınlar tuvaletli, erkekler takım elbiseli.. Çok janti bir ortamda tek pantolon giymiş kadın olmak da garipti.. Ben bunu çok sonra farkettim ama pek de önemi yok benim için. Diğer hatunlar da benim aykırılığımı bildiklerinden, gayet uyumluydum yani ortamla.. Pantolon dediysem, kotla gitmedik herhalde. Sahneye çıkacak kadar olmasa da,  şifon bluz ve gümüş platformlarla, takıydı taçtı, çok elit bir güzelliktim o gece..

Yediğim içtiğim benim olsun, yaz yaz bitmez yoksa.. Gezip gördüğüm… çok güzeldi. Hatta kuzenlerden biri o kadar güzel oynuyordu ki, boşanıp geri aynı adamla evlenip düğün yapasım ve hatunu da çağırasım geldi. O kadar imrendim yani..

Hatunların çoğu korse yüzünden içecekleri yudumla içtiler. Kalkıp tuvalete gitmek, o yeni model korselerden sıyrılıp hacet gidermek işkence gibi. Gözümle görmesem inanmazdım. 60’lık teyze, debelendi yazık.. El birliğiyle soktuk kendisini tekrar ilk haline..

Nereye oturursan otur ses düzeni kulağına tecaavüz ediyor illa ki. Gürültü sevmem, masadaki diğerleri de rahatsız oldu, içimizden biri gitti kabloyu çekti, bizim oraya bir huzur geldi, en azından birbirimizle sohbet ettik..

Ay masada uyutulan bebek detayı bile düşünülmüştü.  Çok güzel bir düğündü..

Gelin çok güzeldi, damat elbette ki son derece hoştu. Bütün aile birarada şahane de bir fotoğraf da çektirdik en sonunda..

Düğünler çok güzel şeyler bence.. Onlar ermiş muradına….

 

8 Yorum

Filed under ben yazdım, gezen güzel olur, kültür, severim paylasirim

Görmemiş görmüş, gülmeden ölmüş… (AFS-i-)

Ben Anadolu Lisesi mezunuyum. Her okulda var mıdır bilmiyorum ama bizim okulda AFS diye bir şey vardı. Sınavına girersin, kazanırsan bir yıl Amerikada okursun.. Ve her yıl da AFS ile gelen çeşitli yaşlarda misafir öğrenciler olurdu. Büyük bir kısmı zaten bizim öğrencilerin misafiriydi, beraber gider gelirlerdi okula.. Evin bir çocuğu olur, “anne-baba” der, çok güzel ve uzun süren dostluklar hatta daha sonra da görüşmeler olurdu..

Hem misafir alanlar için hem de misafir gidenler için çok eğitici bir deneyimdi. Yakınlarda bir ara ben de bir AFS öğrencisi almak istiyorum..

Her ne ise, bu yazımda sizlere, bir haftalığına aileme misafir olan Rose Ann’den bahsetmek istiyorum. Bildiğin uzun boylu , sarı kıvırcık saçlı Teksaslı bir lise öğrencisi. hayatının bir dönemi bize misafir oldu. ne bizim ne kendisinin isteği. tamamen rastlantısal bir biçimde gelişen olaylar.. neyse, en kötüsü de, ben henüz hazırlıktayım, past tense, perfect tense, past perfect continuous tense biliyorum lakin ingilizce konuşamıyorum….

ne azaplı günlerdi, bir şekilde herkes ikimizi bir araya getirip “şunu sor” “bunu da sor” şeklinde bana yükleniyor… kan ter ve tarzanca içinde ben anlatmaya çalışıyorum, kızcağız anlamak için dört kulak oluyor bu bacak kadar çocuğun derme çatma cümlelerini… sonra taramalı tüfek gibi aksanlı amerikancasıyla bastırıyor cevaplarını… anaaaammmssss. “ne dedi??? NE DEDİ???” o kadar anadolu lisesine gidiyorsun, rezil olmak var… hadi bi daha uğraşıyorum didiniyorum… bir süre sonra ikimiz de bezdik. ben “bilmiyorum” deyip çıkmaya başladım o da uzun monologlar yapmamaya başladı.. birbirimizin halinden anlıyoruz lakin kimse bizim halimizi anlamıyor… çok acil durumlarda karşılıklı birer sözlük açıp dert anlatmanın dışında, iyice sağır-dilsiz muhabbeti etmeye döndürdük işi. bizimkiler de üç beş ingilizce kelime kaptılar, gelip gidip kullanıyorlar. annem hala “ha” deyince “mosquito” diyebilir size..

Otuz yıl önceden bahsediyorum size, renkli tv yeni gelmiş Türkiye’ye, yayın tek kanal. o da tam gün bile değil. Kız patlıyor sıkıntıdan. Taş devrine düşmüş gibi… Bütün kadınların evde olmasını aklı almıyor, niye çalışmıyor bunlar diyor, kadınlar dehşete düşüyorlar..

Sıcağın ortası, gez dolaş da yok.. Şort giyiyor evde elin teksaslısı, anam Antep gibi yerde şort ne demek??? of ki of..

yatağı yapıyor lakin yorganın üzerine çıkıp oturuyor annem çok kızıyor, anlatamıyoruz yorgana oturulmayacağını. yani anlıyor ama gerekçeyi anlamıyor.. bunalıyor ki o biçim…

Yine bir gün sülale toplandı, kızı ortaya aldılar beni de baş köşeye oturttular.. çay may da ikram edildi önüme, o kadar mühim pozisyonum var… kızın anlattıklarını halk diline çevireceğim, kıza da sorulanları ileteceğim. Ödüllü simultane tercüman kariyerim o gün başladı..

Hayır amerikanya gündelik hayatına hiç vakıf da değiliz “annen ne iş yapar, baban ne iş yapar, kaç kardeşsiniz” den sonra soracak şey de bitti. Biri tuttu “böyle sıcak orda da olur mu?” dedi, kız “yes” dedi. bunu herkes anladı ve genel havada bir ısınma oldu hemen..

“bu sıcakta ne yaparsınız?” sorusuna da “ice tea” dedi.. “ney?” dedik.. Antepte çay acaip içilir, hatta kaçak çay içilir. Ama herkes sıcak içer, hatta kaynar içerler, soğuk çay terbiyesiz bir şeydir, buzlu çay iyicene şok!!…

kız eni konu tarif etti, kalktı gitti mutfağa allem kallem şunu bunu kurcaladı, demlikten çay döktü buz attı bilmem ne.. sürahiye koydu geldi.. herkes bir fırt aldı bardağına. ayıp olmasın diye de içtiler ama yüzler nassıl buruştu anlatamam.. Çay harareti keser, buzlu çay daha da iyidir, ama o gün hayatımızın ilk ve bazılarının son buzlu çayı içildi ve sevilmedi. Biraz şeker atsaydık? Yok dedi kız. Yekten içilecek.. Allah Allaaah. içilir gibi değil. Bu amerikalıların kafası da hiç çalışmıyordu. Mis gibi sıcacık çay varken bu içilir miydi?? Kant içerim daha iyiydi… Hep beraber ülkemizin herbirşeyinin benzersiz olduğuna karar verip sevindik..

Sonra biri çıktı “peki yanına ne yersiniz?” demesin mi…kız da tutup “cheese cake” diye bir şey yumurtlamasın mı? amma güldük be.. olamaz böyle şey. keke, peynir?? bizi kafalar gibi bir hali de yoktu, ciddi ciddi anlattı biraz. kimseler yutmadı. “daha neler?” dedik. tekrar sorduk “bildiğimiz peynir mi? hani kahvaltıda çıkarıyoruz ya sofraya?” “tatlı olur kız kek, sen yanlış anlamış olmayasın?” kız biraz daha bıdırdandı.. tam olarak öyle bir peynir değilmiş, yumuşak bir peynirmiş, keke de pek şeker konmazmış ve çiizkek çok güzel olurmuş.. tüm gözlerde bir “oha” bakışı, “bunlar zati domuz yiyorlar, keke de peynir atarlar bacım, ağızlarının tadını bilmez bunlar” muhabbeti.. Kız çok bozuldu. İki gün sonra da karşılıklı şükrederek kendisini esas misafir edecek olan ailesinin yanına uğurladık.

Şimdi fena globalleştik.. Deli gibi aystii içiyor ve kendim çiizkek yapıyorum. Bizim yerel kültürümüzü sen gidince nasıl anlattın bilmiyorum ama senin kültürün bize o gün çok garip gelmişti..

Bugün onların Şükran günleri; sağsa işin rast gelsin, öldüysen toprağın bol olsun Rose Ann Black, sen kusurumuza bakma..

5 Yorum

Filed under gezen güzel olur, insan olmak, iştahlı işler, kültür, severim paylasirim