Tag Archives: Internet

Çocuk ve İnternet güvenliği

Değerli veli arkadaşlarım.

0-15 yaş arasını sıkıca, 15-20 arasını da gevşek de olsa kontrolde tutmak gerektiğine inanıyorum. “hayatın gerçekleri”ni öğrensinler tamam da, bütün çıplaklığıya GÖRMELERİ gerekmiyor. (*)

Son bir yılda en güncel yazılımları indirip denedim, memnun kaldıklarımı tavsiye etmek istiyorum. Ellerinde akıllı telefon ya da tablet olanları için önerdiğim yazılımlar :

Kid Control. internet bağlantısı ile çalışıyor yani sim kart şart. Wi-fi ile de bağlanabiliyor. ama neticede her yerde wifi yok değil mi? Ailenin her ferdinin telefonuna indiriyorsunuz, ebeveyn e-posta adresi ve şifresi ile hepsini birbirine bağlıyorsunuz. Uygulamaya giriş yapıldığında her telefonun anlık olarak yerini bildiriyor size. “nerdesin?” derdi bitti. Ücretli uygulamayı indirirseniz, son onbeş gün o telefon nerelere gitti size bilgi veriyor. Kendi güvenliği için kullandığınızı çocuğa izah edin. Bu bir casusluk uygulaması değil. Deprem bölgesiyiz neticede, hiç bir şey olmasa, benim ya da babasının da nerede olduğumuzu bilebilir ki bu da az şey değil. İsterseniz webden de bütün bunlara erişebiliyorsunuz. Mis.

Dinner Time Plus. evdeki akıllı cihazların kontrolünü veren çok şahane bir program. Telefon ve tabletlere indirin, saat sınırlaması mı getireceksiniz, video izlemeyi mi engelleyeceksiniz, google’dan ne aramış, kaç saat whatsapp’ta takılmış herşeyi önünüze getiriyor. Ayarları doğru yaparsanız kendisi de silemiyor.

Değerli uyku saatlerini yattığı yerden telefona/tablete sarf etmesini engellemek için mesela, saat 22:00’de cihazı internete kapatabilmek mümkün. Ya da elli kere “hadi sofraya” demiyorsunuz artık. Tek tuşla kesiveriyoruz bağlantıyı, stres=0. (adını da buradan alıyor zaten).

Bizim evde tehditle, zorbalıkla, diktatörlükle ilerlemiyoruz. Ben kuralları söylüyorum, açıklamasını da yapıyorum. Mesela “matematik notu 80 olana kadar günlük internetin 30 dakikaya düştü”. TTNET bana kota koyarken de aynı mantığı kullanıyor. Al sana gerçek hayat. Kendi kendini kontrol edebildiğinde sınırları tek tek kaldırıyorum. Saat ondan sonra çet yapmayıp uyuması gerektiğini bilme yaşına gelince mesela, o sınır kalkıyor. Ha ben bakıyorum tabii arada, ama gözetlemek değil amaç. Güncel durumu inceliyorum.

Veee bilgisayar, evet güvenli arama ayarları yapsan, ad-block kursan ve reklamlara engel de olsan yine de tam bir iç rahatlığı olmuyor.

Onun çözümü de Qustodio . Bilgisayarda her türlü saat sınırı, site engelleme, günlük girilen her şeyin, aramaların raporlaması hepiciği mevcırt.

 

(*) Black Mirror izleyenler lütfen bana Arkangel bölümünden bahsetmesin.

Reklam

Yorum bırakın

Filed under aile, araştırdım, çocuk, bilgisayar, güvenli hayat, internet, severim paylasirim, uygulamalar

Çocukları zehirleyebileceğiniz iki yerleri vardır.

Kulakları.

“anlamaz, duymaz, onun bir şeyden haberi yok” kadar canice bir boşbulunuş olamaz. Çocuğun yanında hiç bir şey konuşulmaz. Duyduklarını işlemlemesi zaman alır ve çoğunlukla da kısıtlı hayat tecrübesiyle çok yanlış bir sonuca varır.

Ben küçükken, yedi yaşındayken; 80’lerde ev taksidi ödüyorduk. Hem kira hem de taksit büyük ihtimal evde bütçeyi daraltmıştı. Artık konu her ne ise, annemle babam oturmuş “onu alamayız bunu alamayız, ona para verirsek şuna veremeyiz” şeklinde münakaşa ederlerken bunu duymuşum. Ertesi günü ilkokul 1. sınıftan dönerken, sokağın köşesinde annemin gittiği kuaföre girip “iş arıyorum” demişim. sanırım. belki de “eleman aranıyor” yazısı vardır. tam bilemiyorum tamamen unuttum çünkü.

Adamcağız gülmüş, “sen ne iş yaparsın burada?” diye.. “yerdeki saçları süpürürüm” (Küçük Emrah mode on değil yalnız. gayet de ceo bir tarzla. sen ceketi al çık ben işleteceğim burayı havaları) “olur molur” deyip savmış beni.

Eve gelip de “ben iş bulduuum” deyince annemin yüreğine inmiş. Daha fenası kuaförün çenesi sayesinde bütün mahalle (ve annemin gün çevresi) ilk iş girişimimi haber almış.

Bunu bir “girişimci ruh” değil de “durumumuz yoktu okutamadık” haline tırmandıran kriz sonucu acaip aile içi görüşmeler yapıldı. Psikolojiler sarsıldı.. Ani bir kararla para konuları tamamen gizlendi, bana da harçlık falan verilmedi. “Ne lazımsa söyle baban sana alır” günleri başladı.

Aynı şekilde, televizyon/radyo/internette çocuklar açık iki kulakla bilinç altlarını dolduruyorlar. 12 yaşına kadar soyut kavramları anlayamadıkları için çok yanlış sonuçlara varıyorlar.

Çizgi filmler bile masum değil. Bu nedenle, TV sadece erişkin gözetiminde izlenmesi gereken bir silah. Çocukların dizi izlemesi ya da haber seyretmesine izin vermeyin. İnternet araması bile yaparken çıkan reklam linklerinin cazibesine kapılıp abuk sabuk sitelere gidebileceklerini unutmayın. Çocukları aşırı bilgiden koruyun. Ülkemizde eğitici çocuk programı yapılmıyor. Örnek susam sokağı.

Sosyal medya alışkanlıklarınızı çocuklarınızın yanında tartışmayın.

 

3 Yorum

Filed under çocuk

K-insan

Küçük insanlara kinsan diyorum, bu adı koymamda mühim bir etken küdam fikridir ki Can Barslan’a teşekkür etmek lazım. Benim kinsanlarım ebat olarak değil fikir olarak küçükler o yüzden sadece bakarak ayırt edilemiyorlar. Bir süre konuşmaları ile insan ve kinsan birbirinden hemen ayrılıveriyor.

Bu yazı istediğim kadar hafif olacak mi şu an bilemiyorum.

Hayal edin: Bir masanın önünde oturmaktasınız. Onunuzde bir kutu var. bir karışlık bir şey. Ayakkabı kutusu kadar diyelim.

Ne var içinde?

Sizce?

Ne renk, dokusu nasıl? Elinizi kutuya soksanız sıcak mıdır soğuk mu?

 

Kutuda MUZ var bir tane.

Dünyanın her yerinde tanınan bir meyve. Adını her dilde farklı söyleseler de kime göstersen muzun muz olduğunu bilir.

Bu bir GERÇEKtir. Önemlidir.

Muz sevmem, illa sarı olacaksa limon olsaydı, muzu buzdolabına koyarsan uzun dayanır, hayır oda sıcaklığında durmalıdır, muzu alttan açmak lazım, hayır efendim sap kısmından soyulur, benekli muz lezzetlidir, iri muz daha faydalıdır, muz çok lezzetlidir, üzüm dururken muz yenmez….

Bunlar FİKİRdir. Başına “bence” kelimesi gelebiliyorsa görecelidir, izafidir, her yerde aynı değildir. O zaman önemi yoktur. Geçersizdir.

Fikirlerinizle gerçeklerinizi oturup bir sayın. Kafa adlı kutuda sadece gerçekler olsun.

Bir örnek: Ben çayı şekersiz içerim. Eee noolmuş? İç. Bunu konuşmayız. Bize bir faydası yok bu bilginin. Kutudan dışarı.

Sosyal medyada bunu belirtmek balkona çıkıp bağırmak gibi. Bize ne? Kendi balkonuna çık bağır mahzuru yok.

Bunu BAŞKASINA yorum olarak yazıp “fikirlerime saygı duyacaksınız, düşünce özgürlüğü var” diyemezsiniz.

O fikir senin fikrin, otur kendi sayfana yaz, çiz, fotoğrafını çek isteyen baksın. (bakınız ben). Budur düşünce özgürlüğü. Gelip benim sayfama öyle yorum yazamazsın. O benim özgürlüğüme müdahaledir, özgürlük alanımı çiğnetmem.

 

 

 

 

Yorum bırakın

Filed under insan olmak, instagram, internet, kültür, severim paylasirim, sosyal medya

Bak! İyi bak ve unutma! -ii-

 

-devam-

Gel zaman git zaman tv-renkli tv-video-video kaset kiralama dükkanları-betamaks mı vehase mi muhabbetleri aldı yürüdü 80’lerde. Almancılar oluk oluk film akıttılar ülkeye. Şaban filmleri de miki filmleri de oralardan buralara geldi.

Ben universite icin evden ayrildigimda (1990) yilbasi tatili icin eve dondugum uc ay sonraya kadar evdeki toplam 5 tuslu videoyu calistiramamisti bizimkiler. 

TV’deki bazi yarismalara katildim bir donem. Simdi adini bile hatirlamadigim bir TRT yarismasi.. Ozkan Ugur’un Agirliginca Altin yarismasi.. 2003’te Metin Uca’nin Passaparola’si… Iste onu kaydetmenin tek yolu bir video sahibi olmakti. Gittim ikinci el bir video aldim. Dvd-hd-3d jet gibi girdi ondan sonra hayatimiza. Gecen hafta elektronik atik olarak geri donusume teslim edildi adi gecen video. Tv’mizle beraber. Cok sukur aptal kutusundan kurtulduk. 

Doksanlar jet gibi geçti, ikibinler uzay çağı olacak derlerdi, tamamen internet çağı oldu. Günümüzde her dilde her bilgiye ulaşabiliyorum. Binbir çeşit saçma sapan yalan bilgiyi de elemek gerekiyor ama er geç aradığımı buluyorum. İstediğim ülkenin sokaklarında istediğim müzenin koridorlarında turlar atmama hiç bir engel yok. Dünya avcumda!

Aradığım her konuda hiç üşenmeyip video çeken insanlar da var. Bir şeyleri adım adım görerek öğrenmek istediğimde video izliyorum ancak bu çok nadir olan bir şey. İnsan faktöründen arınmış ve tam istediğim bilgiyi veren google benim için çok daha iyi. CTRL+F ile ayı kadar metin içinde nokta atışı yapabilirken, 4 dakikalık videonun kimbilir hangi saniyesini görebilmek için tamamını izleyemeyecek kadar bunalan bir insanım. Bu yüzden kendime bir video kanalı kurmayıp bloga devam ediyorum. Beri yandan, küçüklüğümden beri spiker olma hayaliyle yanıp tutuştuğumdan kafamdakileri konuşabileceğim bir kanala da ihtiyacım var. Bilemiyorum, neden olmasın ki?

Her eve sanal gerçeklik gözlükleri ve hologram filmler girdi artık. Ve artık “daha neler” diyeceğimiz şeyler elli yılda bir değil elli günde bir çıkmakta.

Bu beni heyecanlandırıyor.

Bir yandan da neredeyse bir ömür süresince fotoğraf makinesinden holograma uzanan teknoloji tarihini yaşamış insanlar olarak küçüklere bazı şeyleri öğretmeye vakit kalmamasından şikayetçiyim.

Olayları yaşamak yerine kısa sürede unutulup yok olacak kayıtlara alıyorlar. Canlı olarak izlemek yerine pozunu verip fotoğrafını çekiyorlar ve bir daha bakmadıkları bir sosyal medya ortamına kaydedip, laykını alıp ilerliyorlar. “Fotoğraf aldırmak” deyiminden habersizler ve “nasılsa gugılda var” diyerek hiç birşeyleri öğrenmiyorlar. Patlıcanı görünce “gözü açılmadık sığırcık yavrusu” hashtagıyla paylaşmaları an meselesi.

Sorunlar kendi çözümlerini de getirir. Ya beyinler ve vücutlar dumura uğrayacak (Wall-E) ya da sanal ortamda varlığımızı sürdüreceğiz (Surrogates). Gelecek gelene kadar, bakın ve görün. Beyniniz kaç terabayt farkında mısınız ?

 

Bu yazıyı yazdım çünkü Kodak filmli makineyi üretmeyi bıraktıktan sonra, ikinci bir milat da Martta Sony’nin video kaset üretmeyi durdurması oldu. Son video cihazı da Temmuzda üretildi ve o firma da kapılarını kapadı.

Eski teknoloji bozulmazdı, tamir de edilebilirdi. Şimdi tüketim maddesi halinde..

 

http://www.mirror.co.uk/tech/last-video-player-made-look-8475325
Teknolojiyi uretemeyen bir ulkeyiz. Yakinda anlayamayan bir ulke olacagiz. Maymuna evriliyoruz ve o kadar basitlesti ki gencler, olayi rahat kabulleniyor. Kulakligi takan uyusuyor. 

Egitim onemli de.. neyin egitimi arkadas? Ful egitimde gencler. Ogrendikleri bir sey yok. “Yazlari sicak ve kurak” asamasinda hala. 

Er gec bir kirilma yasanacak. Er gec onder bir grup cikip “dur” diyecek. Biliyorum cunku genclige hitabe’de Ataturk’un belirttigi bir gercek var. Muhtac oldugumuz guc ICIMIZDE. 

Yorum bırakın

Filed under insan olmak, internet, OKUL, soruyorum

Ülkenin en eski blogunu okumaktasınız.

Blog’un weBLOG/internet günlüğü olduğunu bilmeyen bir çok insan var. Kişisel günlüktür bunlar. Kozmetik ya da yemek blogu olmaz. VE evet, bloğum diye yumuşak ge ile de yazılmaz.

Buralar benden sorulur derken ciddiyim. Çünkü 10 yılı geçti blog yazarlığım. Daha nice on yıllar yazacağım.

Bloglar ve Bloggerler üzerine bir araştırma yapan; geçen yıl İstanbul üniversitesinde Blog yazarları çalıştayı düzenleyen ve kendisi de ülkenin en eski bloggerlerinden biri olan Evren, uzun zamandır yaptığı araştırmaları yayınladı.

bana gelen maili şu şekilde:

Merhaba İpek,
Epey bir süredir Türkiye’nin en eski ve hâlâ güncel blogları listesini hazırlamakla meşguldüm ve nihayet yazıyı yayımlayabildim.
Sen de ilk Türkçe bloglar arasında yer alıyorsun. Blog yazarlığındaki istikrardan ve Blog kültürüne sağladığın katkılardan dolaya seni tebrik ediyorum.
Listede yer alması gerekirken gözden kaçan blogların da haberdar olması adına listeyi paylaşman faydalı olabilir.
İyi çalışmalar diliyorum.
Doğrusu heyecan verici.

Kendimle gurur duyuyorum. İnternetin adını ilk duyduğum mecra olan Yurtsan Atakan’ın Hürriyet gazetesindeki yazıları (90’lar), ilk mailimi almama vesile olan Atilla Atalay ve “blog açsana” diyen babamın desteği ile internetteki varlığımı 96’dan beri sürdürmekteyim.

Eşimle icq’da tanıştık.

Kızım doğmadan önce anne-bebek yahoo gruplarına üye olarak bebeklerle ilgili herşeyi öğrendim. Çocuklarımı da internetle büyüttüm açıkçası.

Sonra da çocuklarıma mirasımı dile getirebilmek için, özgürce konuşabilmek için, kendi blogumu yazmaya başladım.

Şu an, internet benim hayatımın çok önemli bir alanını kapsamakta. Geleceğin internette olduğuna inanıyorum.

Müteşekkirim.

Bir şekilde arama yaparak bloga gelen ve yazılarımı okuyan, paylaşan, yorum bırakan herkese.

 

5 Yorum

Filed under ben yazdım, bilgisayar, blog işleri, internet, konuk yazar, severim paylasirim

Hediye Zamanı! Reddit Gifts 2015

Geçen sene olduğu gibi bu sene de, Reddit’in hediyeleşme etkinliğine katıldım.

İki çeşidi var, birinde kartlaşıyorsunuz birinde hediyeleşiyorsunuz.

İkisine de yazdırdım adımı.

Hediyem bir adet Türk Peştemali, nazar boncuğu ve kendi yaptığım zeytinyağlı saf sabunlarımdan bir set olarak İngiltere’ye gitti. PTT kargo ile 15 lira tuttu. Atla deve değil yani.

Kartım ise yanında mini sabunlarla ABD’ye gitti.

Bugün bana yollanan kart elime ulaştı. Teee Seattle’den cici Snoopy’li pulları olan çok şirin bir tebrik kartı. Ve yollayan arkadaş geçen sene tatilde İstanbul’daymış :))

20151211_092953

Hediyem ise bildirildiğine göre, yolda. Bekliyorum!

Çok iyi ya… <3 <3 <3

veee son dakika (18/12/2015) hediyem de geldi. “Bir kafein bağımlısından diğerine” notu eşliğinde!

20151218_095502

Mini İstatistik.

Kart Çekilişine 80 ülkeden 4500 kişi katıldı. Hediyeleşmeye ise 154 ülkeden 120600 kişi. :))

 

 

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, internet, kültür, severim paylasirim

Haberler mühim…

Bir saat sonra yani 13:00’te Microsoft mühim bir açıklama yapacak canlı yayında.

Bekliyorum bakalım

https://www.microsoft.com/october2015event

#Windows10devices

Yorum bırakın

Filed under bilgisayar, internet

Makarna Lütfen: Nooluyo Hemşerim?

Evvelsi gün ilk siparişimi verdim. Beni tanımaz etmezler yani, huysuzluğumu talepkarlığımı işitmiş olamazlar değil mi?

Sanki Makarna, Lütfen dememişiz de MAKARNA LAN! demişiz gibi, dün ödeme yapar yapmaz Kırklareli’nden (kendisi haritanın en tepesindeki ilimiz. Karadeniz’e Trakyanın değdiği yer..) yola çıkardılar kargoyu, sabahın dokuzunda sms’i geldi, demin de bizzat aradı aras kargo “kargonuz var gelin alın” diye. Eve teslim isteseydim kuşluk vakti kapıya dikileceklerdi demek ki?

 

Ben alışık değilim böyle zart diye sipariş verip zurt diye teslim almaya. Kargo dediğin bekletir, süründürür.. Unutursun hatta. Küçük sürprizler yapar insana.

Gidip alayım bari.

İbretlik firma, hala şoktayım.

1 ay sonra editi: Makarnalar güzel hoş tamam. Köfte harcı bundan sonra mutfaktan eksik olmamalı. Çorbalık harç da başarılı. İyi ki varsın @makarnalütfen

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, internet, severim paylasirim

Dolandırıcılık maillerine bir yenisi eklendi: Kartal Hukuk Bürosu

Kartal Hukuk Bürosu : (bildirim @ kartalhukuk. com) adresinden bir eposta geldi.

Ekinde de borcdetayları.rar diye bir dosya var.

Yanılıp açarsanız bilgi_fdp.scr diye bir ekran koruyucusu virüsü bilgisayarınızı çökertmek için bekliyor.

Bu öküzlerin yazdığı mail de şu:

2005 yılından beri ödenmemiş faturanız yasal faizleri ile birlikte 1874,04 TL olmuştur. Eylül Ayı içerisinde ödeme yapmanız durumunda 990 TL ödeme ile tüm borcunuzu kapatabilirsiniz.

Kredi kartı ile ödemelerde 9 taksit yapılmaktadır.

Peşin olarak 3 taksitle de ödeme yapabilirsiniz.

Dosya takip no : 15365 Detaylı bilgiler ektedir.

Kartal Hukuk Bürosu

<!– #*#*# FLIPMODE! #*#*# –>

İnanan yanar.

Belanızı en kısa zamanda bulun inşallah iğrenç dolandırıcılar.

Kime şikayet etsem ki bunları? 
https://sibersuclar.iem.gov.tr/ihbar_sikayet.html bakalım ne olacak...

Yorum bırakın

Filed under internet, saçmasapanlıklar

Kobo, çok tatlısın

E-kitap aldığım, almasam bile seçerken yorumlarına bakındığım sitelerden biri Kobo .
İyi, memnunum. Düzgün, tertipli epostalar yollar her hafta, tanıtım yapar, indirim yapar..

kobo

Geçen hafta tutup İtalyanca yollamışlar bülteni. Ben de hiç üzerinde durmadım.. Bugün özür maili geldi… ??!!

“Dear Kobo Reader,
You may have noticed that you received an email from Kobo in Italian this week. We know that this is not the regular language that you receive from us in regards to your email communications.
We’re sorry – we messed up. We want to apologize for any confusion this may have caused.
Please accept a 20% off coupon on our behalf as a token of appreciation for your understanding.”

Vallahi ne diyeyim bilmiyorum. Kusurumuzu affetmeniz için %20 indirimimizi kabul edin, diyor…

:D

Bravo, Kobo!

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, internet, kültür, kitaplar