(üst edit: bir ay sonra ilgili karardan vaz geçildi, ek süre ve okutman gibi haklar tekrar verildi)
#disleksi hakkında yazdığım kimbilir kaçıncı yazım.
Bu seferki çok üzücü oldu. 2025 Yılı üniversite sınavında daha önceki sınavlarda verilen okuyucu, işaretleyici, ek süre gibi haklar artık disleksili öğrencilere tanınmaz oldu.
Bu hakları alabilmek için eskiden engel düzeyinin %20 olması yeterliydi. Birden bire %40 istenmeye başladı. Disleksili gençler için büyük bir haksızlık bu.
Dünya çapında disleksik düşünme yeteneği bir artı olarak tanınırken bizde yapılan bu.
(dyslexic thinking=Disleksili kişiler tarafından sıklıkla kullanılan, desen tanıma, uzamsal muhakeme, yanal düşünme ve kişilerarası iletişimi içeren, problem çözme, bilgiyi değerlendirme ve öğrenmeye yönelik bir yaklaşım.)
Teessüflerimi iletirim. İnşallah yakın bir gelecekte bu uygulama sonlanır da sınavlarda öğrenciler bu dertle uğraşmak zorunda kalmaz.
İnternet servis sağlayıcımı değiştirdim. Superonline kullanıyordum, Turk.net’e geçiş yaptım. Turk.net sabit telefonumu da üzerine almayı kabul etti.
Derken almadı.
Sabit hattım birden kayboldu. Oraya sor buraya sor derken, Türk Telekom’a gittim ve btk’dan sorgulamayı gösterdiler. Üzerinize kayıtlı hatları ve internet bağlantılarını buradan sorgulayabiliyorsunuz.
Turk.net “süperonline bırakmıyor biz üzerimize alamıyoruz” dedi kestirdi attı.
süneronline’a gittim “siz iptal ettirmiştiniz interneti otomatik olarak hat da iptal oldu, biz sabit hat satmıyoruz, yeniden abone olun hattı üzerinize tanımlayalım sonra nakil alır sonra iptal edersiniz ver 3000 TELE” dedi. Buna gasp denmez mi?
30 yıllık telefon hattım yok ortada. Turk.net ile Superonline arasında yok edildi.
Türk Telekoma geri gittim. İptal olan hatlar 30 gün sonra Türk Telekom’a geri dönermiş ve bir yıl süreyle saklanırmış. İptal tarihinden bir ay sonra gidip dilekçe verip hattımı geri alacağım inşallah.
Çünkü bireysel olarak kapışmayı seviyoruz. Karşımızdakini paçasından kavrayıp yere çalmak, sırtını yere getirmek arzusu gözümüzü kör ediyor.
Kardeşler ortaklığı yürütemeyip baba yadigarı “erzincan bakkal”ı “öz erzincan bakkal” ve “hakiki erzincan bakkal” olarak ikiye bölüyorlar aynı sokak içinde ikinci yeri açıp ömür boyu birbirlerini kötüleyerek rekabet ediyorlar.
Trafikte herkes birbiriyle yarışıyor, bir arabalık yere iki kişi tepilmeye çalışıyor, burnunu en hızlı sokan kazanıyor; en kötüsü de kadın şoförlerin yediği küfürler.
Market kuyruğunda düz duramayıp öndekine öf pöf yapılıyor, arkadakinin çocuğu arabayı öne iteleyip adamın topuğuna vuruyor.
Herhangi bir dükkana girince “önce benim işim hallolsun” diye öne geçiliyor, herkesin işi acil herkesin çocuğu hasta. Dükkancı “velinimet” kimdir bilmiyor, seni bekletiyor, telefonda sürekli. Kimsenin birbirine tahammülü yok.
Siyasiler pata küte dalıyor, halk hepsine gıcık oluyor. Ama ölesiye gıcık. “bunu da Allah yarattı” demeden saydırıyor, gömüyor, azarlıyor.
Apartmanda saygı sıfır. Çocuklar avaz avaz, kapı önleri terlik pabuç, çöp dolu, halılar balkonlardan silkeleniyor, otoparkta “senin yerin benim yerim” kavgası asla bitmiyor.
Evlenenler iki aile düşmanlığı ile başlıyorlar hayata. Senin anan benim bacım, senin bohçan benim kınam derken hafızalara kazınan pis yönlerini görüyoruz iki tarafın. Bu konsept üzerine kurulan TV programları var.
En unutulmaz arkadaşlıkların kurulduğu askerde komtan erlere bağırıyor, erler birbirleriyle savaştalar.
Kimsenin geçinmeye gönlü yok arkadaş. Ben bu mütemadiyen kıykışan ortamdan çok bıktım.
Özel hastanelerin yasal ilave ücret isteme hakları var. Her işlemin tek tek belirtildiği ve fiyatlandırıldığı bir liste var. İlave ücret hesaplama linkinden görebilirsiniz. O listenin dışına çıkamazlar.
Örneğin Xxxx ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ hastalarından en fazla %200 ilave ücret alabilir.
Bakın, buraya çocuğunuzu getirdiniz, SGK tarafından da vaka başı muayene ücreti 86,90 TL olarak belirlenmiş. Alınabilecek en fazla ilave ücret 173,80 olarak yazılı. (%200 yani 86,90 x 2).
260,70 TL ödemeniz gerekiyor.
Keza Pekan cevizi IgE antikoruna bakıldıysa SGK’nın ödediği: 69,95+ ilave %200 139,90 = 209,85 TL’den bir kuruş fazla alamaz hastane.
Bir vesile gittiğimiz ve bir miktar işlem yaptırdığımız için bu örneği verdim. Mesela bize “BT anjiografi, Karotis arter” işlemi yapıldı. Ödenecek rakam 679,01 ama sizden talep edilen 1235 TL olunca tepeniz atıyor. İki sayfalık döküm var her bir rakam yüksek.
Dipnota bakalım:
“Alınan ilave ücretin fazla olduğunu düşünüyorsanız; fatura, hizmet detayı, rapor vb. belgeler ile İl Müdürlüklerimize (Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezlerine) başvurunuz.”
Dediğim gibi, hastane bizden bayağı yüksek bir rakam talep ve tahsil etti. Ben de hastaneden “hizmet detay belgesi”ni ve epikriz raporunu alıp demin belirttiğim linkten rakamları kontrol ettim. Sonra da önce Cimer‘e sonra da taahhütlü posta ile Topkapı SGK müdürlüğüne dilekçelerimi ve eklerini ilettim. Bir ay sonra hastaneden Cimer’e cevap geldi.
“İlgi tarih ve sayılı hasta yakınımızın şikâyet başvurusuna istinaden, hastamızın dosyası incelenmiştir. Hastamıza ve yakınına yatış süreçleri ve çıkabilecek SGK fark tutarları ile ilgili yatış öncesinde bilgi verilmiş ve onayları ile süreç başlatılmıştır. Hasta yakınlarına taburculukta da Fiyatlandırma sorumlumuz tarafından detaylı bilgileri verilmiştir. Yaşanan süreçler de tarafımızdan yapılmış olan işlemlerin tahsil edilmesi uygun değildir. Bilgilerinize arz ederim. Başhekim”
Evet, çıkabilecek tutarlarla ilgili bilgi verildi ama yasal sınırın üzerinde olduğu söylenmedi. Yani o kaynaktan tatminkar bir cevap alamadık.
6 ay sonra Topkapı Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi’nden taahhütlü tebligat aldım.
İlgide kayıtlı dilekçeniz ve ekleri tarafımızca incelenmiş olup Xx TFH tedavi ile ilgili olarak yapılan araştırma sonucunda yasal sınırların üzerinde ilave ücret alındığının tespitine bağlı olarak adı geçen sağlık hizmet sunucusuna ..tarih … sayılı yazı ile ceza koşulu uygulanmıştır.
Ancak sağlık hizmet sunucuları tarafından yasal sınırların üzerinde alınan ilave ücretlerin kişilere ödenmesi hususunda kurumumuz mevzuatında düzenlemeye yer verilmediğinden tarafınıza herhangi bir iade yapılmasına imkan bulunmamaktadır.
:(
En azından bir adet ceza yazıldığını biliyoruz. Bizim ödediklerimiz açısından sıfıra sıfır elde var sıfır.
İnanıyorum ki vatandaşlar bilinçli olursa kurumlar limitlerinde kalırlar ve kimseden aşırı ücret isteyemezler.
Hayatının bir anında şu manzarayı bizzat yaşamayan ya da görmeyen var mı? Elinde çatala takılı ya da ekmeğe gömülü bir köfteyle el kadar bir çocuğu kovalayan ve “son lokma oğluşum /hadi prensesim aç bakiim kocaman” diyen anne. Ve gücü yettiği yere kadar kaçan, ısrar manyağı olmuş çocuk.
Bu ısrar hayatın ilersinde de bitmez. Niyeyse anneler eve gelen misafirleri de delice darlarlar.
Terlik al. Terlik giysene. Nasıl? terlik giymiyor musun? Aa. bak baba terliği de var rahat edersin büyük büyük. Terliksiz olur mu canım? Terliiiik. Ne demişler “ayağını sıcak tut başını serin..” Ay oraya oturma burası daha rahat. Arkana kırlent koyayım mı? Rahat mısın? Kahveyi yapayım ben, konuşuruz. Canım çay da içeriz de, bir yorgunluk kahvemi içersin artık. Sade yapayım diyetteysen? Çarpıntı filan yapmaz ayol. Misler gibi Türk kahvesi, taa Erenköyünde bir kahvecimiz var orada tazecik kavurup çekiyor adam. İlahi. Hadi fal bakarım iç sen. Yanına bitter çikolata alsana, ay ikrama ne gerek var sen yabancı mısın? Çekiniyorsun ben anladım dur şekerliği koyayım şuraya. .draje ye. o altta zeki müren göbeği de var, bayılırım. Allah aşkına bir tane daha al. Bayramdan kalma değil merak etme dağıttık çocuklara kalan şekerleri. çayın yanına da börekleri attım fırına. Ne demek yemem? darılırım. patatesli börek sevmezsin diye poğaça da pişirdim. Kıymalı, hem kıyır kıyır oldu ağzına layık. Kısır da var tabii, ama tuzlular bayar diye kek de çırpıverdim geceden. Puding yaptı kızım teyzesi, mutlaka tatman lazım. Hayatta bırakmam bak. Oturduğumuz kadar yeriz ayol. Her gün mü geliyorsun sanki.. Rejimini evde yap canım, yarın rejim bugün hücum. Uzat tabağını turşudan da vereyim. Safra keseni aldırdın, dokunuyor öyle mi? Bu sarımsak dokunmaz merak etme, orcinal taşköprü bu. oralara gidip getiriyor bizim dünürler. Zaten turşuda hissetmez bile insan ayol. Bi lokmacık yemedin yahu sen. Tok ağırlamak zor gerçekten. Yemeğe kal bari. Ant verdim bak. “
Bu terbiyeyle yetişince elma almak için dükkana girip, elma varsa da yoksa da dakikalarca süren esnaf ısrarı ve tezgahlamasına karşı çıkamıyorsun ki.
“Ablacım tam sana göre kalıbı, bir dene almak zorunda değilsin, ya sen giy. giyyy. hah. yeşili de gözlerine uydu bak. ablam ha mavi ha yeşil bak aynaya. dön dön bak. bak diyorum bi. kırma kardeşini. hah. (zıbamk diye tezgaha bir kot atılır) şimdi bu kottan da çok satıyoruz bu sezon, herkes bizden alıyor, bunu da al bak, giy evde, beğenmezsen getirr. (Kafa yana sallanır) içli dışlı takımlarım geldi somon rengi mi mint mi giyer ablam? ikisini de al. bak bu fiyata bi daha da bulamazsınn. giymezsen seneye sakla bulunmuş gibi olur. tam mevsimlik. demişken çok güzel yün karışımı çoraplarımı bir görr. enişteme yeenime ikişer üçer al, kışın dua edersin bana. triko var delikanlıya göre. ama yok böyle bir triko, eski sezon olduğundan gelişine bırakıyorum çalan vermez billahi. bir de şu ihraç malı penyelerimden illa ki veriyorum, bizim hanım da evde aynısını kullanıyor, çok memnun, yıka yıka giy taş gibi penye, evladiyelik. kart mı nakit mi? ”
Yeterin ayol! Esnaftan da tezgahtardan da tezgaha gelmekten de bık-tım ben. İstemiyorum. onu da istemiyorum. yemiyceeeem.
Bir ihtiyaç zamanında Turkcell Superbox aldım. Çok da memnunum. 3 yıl kullandım. Sonra ihtiyacım bitti. Ben de hattı kapatmaya ve cihazı iade etmeye karar verdim.
Ettirmediler. Cayma bedeli ödermişim. İtiraz ettim, telefonla, twitterden epeyce görüştüm. Bana 24 aylık taahhüt yeniletmişler, ben 12. ay dolduğunda abonelikten çıkmaya çalıştığımda bana kalan sürede ödeyeceğim rakamdan fazla bir bedel fatura etmekle tehdit ettiler.
Meğerse taahütler 12 aydan fazla olmazmış.
“6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 52. maddesi uyarınca, tüketici, hiçbir süresi olmayan ya da bir yıldan uzun olan abonelik sözleşmesini herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin istediği zaman feshetme hakkına sahiptir”
E devlet üzerinden Tüketici hakem heyetine dilekçe yazdım ve son e-faturamı da ek olarak yolladım.
“Turkcell Superonline Superbox kullanıcısıyım. Abone numaram 53x xxx xx xx. Haziran 2022 tarihinde superbox internet cihazına ihtiyacım bitti. Zaten 12 ay da dolmuştu. Aboneliğimi iptal ettirmeye çalıştığımda kalan süremde ödemem gereken fatura miktarından daha fazla “cayma bedeli” ödemem gerektiği söylendi. internet taahhüdümün 24 aylık yenilendiğini ve bunun yasal olmadığını öğrenmiş bulunuyorum. Şu anda kullanmadığım bu hatta ait aylık 144,10 TL aylık ücret ödüyorum. 17. ayımdayım. 09/06/2023 tarihine kadar da ödemeye devam edeceğim. Bu ödemek zorunda bırakıldığım 12 aylık rakamın (12×144,10=1729,20 TL) yasal faiziyle birlikte tarafıma geri ödenmesini arz ederim.
12/10/2022. gelişmeleri güncellerim. Güç bizimle olsun.
GÜNCELLEME:
03/2023 tarihinde avukatım TÜKETİCİ MAHKEMESİ’nde dava açtı. “Tüketicinin Hakem Kurulu Kararına İtirazı” davası. “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kanun’un 52. Maddesi gereğince tüketici, belirsiz süreli veya süresi bir yıldan daha uzun olan belirli süreli abonelik sözleşmesini herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin istediği zaman feshetme hakkına sahip olduğumu” belirmesine rağmen, Turkcell tarafı sözleşmenin doğru ve geçerli olduğunu ve geri ödeme yapmayacaklarını beyan etti.
MOFO yepisyeni bir deyim. Diyenler utansın, “fear of missing out” anlamına geliyor. Yani “bir halttan geri kalmayayım” korkusu.
Adamın ocağını söndürebilecek bir bozukluk bu. İnternet önümüze günde 70 ciyuvbayt hızla yeni uygulamalar, yeni fenomenler, yeni ürünler, yeni herbirşeyler dökerken, sadece iki gözümüz ve birkaç saatimiz olduğundan miniminnacık bir dilimini ısırabiliyoruz bu dağ gibi pastanın.
Stres yapıyor. Gerginlik üretiyor. Korku pompalıyor. Bu hastalığa kapılan kişi sosyal medyayı elekten geçiremiyor. Süzgeçten süzemiyor. Ya bir şeyi atlarsam? ya benim haberim olmadan mühim bir şey olur da bir tek ben duymazsam??
Kuyu gibi derinleşen, birbirine eklenerek ilerleyen twitler mesela, tam bir tuzak. o ne dedi, öbürü ne cevap verdi, yorumun yorumu, yorumun yorumunun yorumu derken ağa bir yakalandın mı saatlerin gidiyor. Üstelik vardığın yerden de memnun olmuyorsun, çünkü sen bununla ilgilenirken kimbilir X konusunda Y ne anlattı?
Tatminsizlik büyüyor, boşluk hissi, normal hayatını aksatmak; uyku ve dinlenme saatlerinden vaz geçip “boş beleş işler” takip etmek; sahip olmadığı paranın olası yatırım değerlerini ya da yapmadığı sporun maçlarını, oyuncularını izlemek; sağlığınla ilgili ilgisiz varsayımsal durumlarla ilgili o doktor senin bu hacivat benim tedavi kovalamak; gecenin körüne kadar telefona bakmak, sabah gözünü açar açmaz yine eline telefonu almak.
Üstelik başka birinin hayatına ve gösterdiklerine aşırı düşkünlük yüzünden özsaygı yerle bir oluyor. Ayrıca bu psikolojik baskıyı kullanan firmalar malını satabilmek için müşteriye kendi sitesi ve uygulaması dahil yirmi farklı uygulamada yirmi farklı fiyat indirimi/ödeme koşulu sunuyor ve alıcıyı “ya bunu kaçırırsam.. hemen kapayım” oltasına takıyor.
Sofrada, aile ortamında, sevgilinin yanında, okulda elin biri hep kaydırıyor gözün biri hep dört dönüyor. . . .
. Hayat akıp giderken duymanız gereken endişeyi instagram akıp giderken duyuyorsanız;
. yapmanız gerek ve şart olan şeyleri geçiştiriyor, iptal ya da “bu seferlik böyle olsun” diye ihmal ediyorsanız;
. annenizi ya da çocuğunuzu yarım kulakla dinleyip helaya bile telefonla gidiyorsanız.. terapi almanız lazım.
Hadi biz televizyon çocuğuyuz, bağımlılığın bir türünü zaten yaşadık, şerbetliyiz. Eldeki veletlerin tüm dünyası minnacık ekrandan gördükleri kadar bir şey oldu. Fiziksel dünyadan bir haz almıyorlar, basit ve uzun süren aktivitelerden kaçınıyorlar, kelime dağarcıkları minimal seviyede mümkünse emojisini “bırakmak” iki kelime yazmaya tercih edilir durumda. Yolda yürürken, araba kullanırken bırakmıyorlar telefonu. O ışık her suratta, o surat öne eğik bir başa mahkum.
Ekmeği nereden alacak bunlar? Sadece kör insanlar yaşama hakim olacak sanırım.
2000’lerde bir ayınma bir kendinden utanma belirdi. Can sıkıcı bir şekilde sözlüklerden atasözlerinden çok bilinen sık kullanılan deyimleri ayıklamaya, ayıklamakla kalmayıp kıvıra çevire “doğru konuş(*)” yapmaya başladı bir kesim. Kültürel erozyon biz 80’lerde eğitim almış son nesil de ölünce tamamlanacak anladığım kadarıyla.
Tamam günümüzde tatsız tuzsuz gelebilir ama bu bir zamanlar genel kabul görmüş kullanılmış atasözü ve deyimler. Değiştiremezsin. Kullanılmadıkça silinir gider, elleme. Değiştirme. Kendi küçük aklınla düzeltme.
Mesela “Eşek hoşaftan ne anlar?” deyimi. efenim hoşaf değilmiş hoş lafmış aslındaymış mış mış. O deyimin devamı var “Eşek hoşaftan ne anlar? suyunu içer tanesini bırakır” Yani saçmalamayın.
Mesela “baldız baldan tatlıdır” aa olur muyumuş baldız değil daldızmış ooo. daldız da arıcılıkta kullanılırmış, bala batırılırmışmış. o yüzden tatlıymışmış. bala batan şey baldan tatlı olmaz, bu bir kıyas/benzetme değil.
Hadi onu yutturdun, “bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü” de mi daldız?
Eskiden deyim olmuş kalmış çirkin laflar bunlar. Mutlaka arkasında belli hikayeler var. Artık ileri gidelim bunlar da unutulsun. Tamam.
Mustafa Kemal Atatürk demiş ki: “Bir Türk Dünyaya Bedeldir”.
Burada kastettiği bir Türk vatandaşının İSTERSE dünyadaki her bir insan kadar başarılı olabileceği. Bir Türk bütüüün dünyadan daha acar, güçlü, zeki, vb vb değildir. Atam bedelini ödeyip dünyayı sana almadı yani. İsteyip de başarıdan başarıya koşan binlerce TÜRK var dünyanın her yerinde. Türk doğdum diye otomatik olarak dünyanın avucuna verilmesini bekleyen güruh illet bir güruh.
Öyle bir Türk var olmasa da her bir Türk onu kendisi zannediyor malesef. Bu son 20 yılın mahsülleri zır cahil internet budalaları olduğundan bir youtube videosunun altına “ilkk” “ilk yorum” yazmaktan utanmıyorlar. Bu ne? Hiç. Başarı. vauv.
Daha sivri olanları Play’de oyun yorumlarına şunları ekliyor. :
“Türkçe dil desteği olmadığından bir yıldız” “Çok reklam çıktı 1 yıldız bile çok”
Adam o oyunu oturmuş kendi dilinde yazmış, sen de yaz? Yoook.
Reklam izletecek ki para kazansın; mesleği bu adamın. İşini sırf senin kara kaşın kara gözünün hatrına mı yapacak? Ya da para verip satın alacaksın. YOOOOK asla para vermez de, reklam izleyip kazandırmaz da. İnterneti kapatır, uçak moduna alır hınzır. Çok müko fikir. Bu pazardan para kazanamazsa adam ne yapsın? Niye sana bir de dil desteği versin. Elinde olsa oyunu bu pazardan çeker, haberin yok.
Bu “bedelli” tiplerin bir versiyonu da “üstte gözüksün diye beş yıldız” kesimi.
Elin adamı derin incelemeler yazmış, hiç olmazsa oyun hakkında bir paragraflık güzel bilgiler veriyor. Ama google play yerel yorum gösteriyor sadece onları göremiyorsun. Bizimki “eh işte. yorumum üstte kalsın diye 5 yıldız bundan sonrası random aslknhnd avrnhsfhjdhnvsncvnhsdfnn sjanhcdnssjhffsmcsjvsdınvmkhfn hf”