Category Archives: whatsapp

FOMO yani BHGK

MOFO yepisyeni bir deyim. Diyenler utansın, “fear of missing out” anlamına geliyor. Yani “bir halttan geri kalmayayım” korkusu.

Adamın ocağını söndürebilecek bir bozukluk bu. İnternet önümüze günde 70 ciyuvbayt hızla yeni uygulamalar, yeni fenomenler, yeni ürünler, yeni herbirşeyler dökerken, sadece iki gözümüz ve birkaç saatimiz olduğundan miniminnacık bir dilimini ısırabiliyoruz bu dağ gibi pastanın.

Stres yapıyor. Gerginlik üretiyor. Korku pompalıyor. Bu hastalığa kapılan kişi sosyal medyayı elekten geçiremiyor. Süzgeçten süzemiyor. Ya bir şeyi atlarsam? ya benim haberim olmadan mühim bir şey olur da bir tek ben duymazsam??

Kuyu gibi derinleşen, birbirine eklenerek ilerleyen twitler mesela, tam bir tuzak. o ne dedi, öbürü ne cevap verdi, yorumun yorumu, yorumun yorumunun yorumu derken ağa bir yakalandın mı saatlerin gidiyor. Üstelik vardığın yerden de memnun olmuyorsun, çünkü sen bununla ilgilenirken kimbilir X konusunda Y ne anlattı?

Tatminsizlik büyüyor, boşluk hissi, normal hayatını aksatmak; uyku ve dinlenme saatlerinden vaz geçip “boş beleş işler” takip etmek; sahip olmadığı paranın olası yatırım değerlerini ya da yapmadığı sporun maçlarını, oyuncularını izlemek; sağlığınla ilgili ilgisiz varsayımsal durumlarla ilgili o doktor senin bu hacivat benim tedavi kovalamak; gecenin körüne kadar telefona bakmak, sabah gözünü açar açmaz yine eline telefonu almak.

Üstelik başka birinin hayatına ve gösterdiklerine aşırı düşkünlük yüzünden özsaygı yerle bir oluyor. Ayrıca bu psikolojik baskıyı kullanan firmalar malını satabilmek için müşteriye kendi sitesi ve uygulaması dahil yirmi farklı uygulamada yirmi farklı fiyat indirimi/ödeme koşulu sunuyor ve alıcıyı “ya bunu kaçırırsam.. hemen kapayım” oltasına takıyor.

Sofrada, aile ortamında, sevgilinin yanında, okulda elin biri hep kaydırıyor gözün biri hep dört dönüyor. . . .

. Hayat akıp giderken duymanız gereken endişeyi instagram akıp giderken duyuyorsanız;

. yapmanız gerek ve şart olan şeyleri geçiştiriyor, iptal ya da “bu seferlik böyle olsun” diye ihmal ediyorsanız;

. annenizi ya da çocuğunuzu yarım kulakla dinleyip helaya bile telefonla gidiyorsanız.. terapi almanız lazım.

Hadi biz televizyon çocuğuyuz, bağımlılığın bir türünü zaten yaşadık, şerbetliyiz. Eldeki veletlerin tüm dünyası minnacık ekrandan gördükleri kadar bir şey oldu. Fiziksel dünyadan bir haz almıyorlar, basit ve uzun süren aktivitelerden kaçınıyorlar, kelime dağarcıkları minimal seviyede mümkünse emojisini “bırakmak” iki kelime yazmaya tercih edilir durumda. Yolda yürürken, araba kullanırken bırakmıyorlar telefonu. O ışık her suratta, o surat öne eğik bir başa mahkum.

Ekmeği nereden alacak bunlar? Sadece kör insanlar yaşama hakim olacak sanırım.

Reklam

Yorum bırakın

Filed under eğitim, internet, saçmasapanlıklar, saglik, severim paylasirim, sosyal medya, uygulamalar, whatsapp

İpek nasıl? Selam söyle…

Çoook eskiden mektupla haberleşilirken, herkes de okur yazar bile değilken.. Tüm ailenin, eşiktekinin beşiktekinin ince ince halini hatırını sormak adetti. Sorulmaz da unutulursa insanlar küs kalırdı. Aylar yıllar sonra birilerinden haber almak, haber yollamak mühim bir olaydı her evde.

Sonra evlere telefon bağlanmaya başladı. Hatta her evde olmazdı, babam doktor olunca kendisine “tercihli” telefon bağlandı. Komşular rica ederlerdi acil durumda gelip telefon edebilmek ya da telefon bağlatmak için.

Ve zaten telefon görüşmesi çok pahalı bir şeydi. Bir ailenin hatta bütün sülalenin tek bir telefonu olunca, iletişim kıymetli hale gelirdi.

Telefon öyle laklak etmek için kullanılmaz, telefonla görüşme adabı ortaokulda ders olarak gösterilirdi. Telefon eden “Allo, ben İpek Tuz, Nisa Buz hanım evde mi?” derdi, telefonu açan kişi de “benim İpek hanımcığım” ya da “evde efendim hemen çağırayım” der, İpek hanım Nisa hanıma kısaca hal hatır sorduktan sonra derdini yine kısaca anlatır, cevabını dinler sonra da “oldu Nisa hanımcığım, ailenize selam ederim/hürmetlerimi iletin” “siz de ev halkına selamlarımı söyleyin” der ve arayan kişi “Allahaısmarladık/görüşmek üzre” der kapatırdı.

Bu kural günümüzde halen geçerlidir. Whatsappta en son mesajı ilk mesaj atıp görüşmeyi başlatan kişi atar; karşıdaki sonradan emoji vb göndermez. Söyleyeceklerinin bitip bitmediğini buradan anlarız.

Neyse efendim, bu selam söyle kelam söyle lafı bitmedi gitti. Artık bireysel cep telefonlarımız var, üstelik telefonla görüşmemek hakkına sahibiz. Mümkünse aranmak bile istemiyoruz, gün boyu, iki whatsapp mesajıyla çözebileceğim şeye çenemi açmak istemiyorum. Çünkü insanların neden bu kadar gereksiz konuştuklarını anlamıyorum. Havadan sudan konuşabiliyorlar.. Dün TV’de izlediğini, ne yediğini, yolda gördüğünü anlatmayı seviyorlar. Bilmiyorum neden… Bu da benim defom olabilir.

Ha bir de, “herkes nasıl” deyince “iyi iyi” diyorlar, sonra bakıyorsun oğlu evlenmiş, kızı ameliyat olmuş, kocası köpürmüş, eltisi seyirmiş bilmem ne.. haber vermiyorlar. “tek tek sormamışım ki?”

Ne bileyim ben? kimde ne gelişme varsa özet geç, haber ver işte. Karşındakinin (bu durumda benim) ne kadar aptal olabileceğini tahmin bile edemezsin. Haber varsa o haberi ver kardeş.

sonra “aa sen yeni mi duydun, Pınar sana söylemedi mi?”

“söylemedi cinskopat” bir haber varsa söylenir arkadaşım. En yakınından duymalısın. Haber yoksa sırf dedikodu için “İpek nasıl, eltisi nasıl, görümcesi ne yaptı” soruları bitiriyor beni.

Neyse sinirlenmeyeyim… evet ne diyorduk? Selam.

Söyleme abicim bana selam. Eşim iş dolayısıyla günde 70 kişiyle görüşüp mesajlaşıyor. Yüzde seksenini tanıyorum az çok. Her biri niye selam söyler bana?

-“İpek nasıl?”

-“iyi iyi”

-“selam söyle”.

Nasıl olduğumu bilmek istiyorsan aç kendin sor. Bana da selam söyleme, ASLA. Beni niye sormadı diye küsmem.

“üzerimde kalmasın, sana ümmet-i Muhammed’in selamı var”

yav yürü git.

Yorum bırakın

Filed under aile, saçmasapanlıklar, whatsapp

Tarihte ilk whatsapp grubu

1980’lerde annemler tarafından kuruldu.

Aynı meslekten, çoğu sınıf arkadaşı beylerin aşağı yukarı aynı yıllarda evlendikleri ve bir kaç sokaklık mesafede oturan hanımlar bir şekilde tanışıp birbirlerini gayet “kafa” bularak küçük bir arkadaş grubu kurarlar.

Sonra duyan gelir, referansla filan arkadaş grubuna dahil olmalar başlar, “bizim hanımı da çağırsalar ya” diye beyler ricacı olurlar filan grup en şâşalı zamanında 25 kişiyi aşmıştı.

Daha ilk başlarda “gümüş günü” adı altında haftalık toplantılar organize etmeye başladılar. Her hafta Perşembe günü içlerinden birinin evinde toplanılır, yenilir içilir, para toplanır ve çekiliş yapılır. X yazılı kağıdı çeken ertesi haftaki toplantıda ev sahibi olur.  Tanıdık bildik bir kuyumcunun vitrininden seçilen bir ürünün,  {ilk evvel bir minik gondolla başlar set, yahut 12 çay tabağı ile 12 çay kaşığı} parası güne katılan kadınlarca bölüşülür, herkesin evinde bir hatırası olur böylece.

Sonraları “Altın günü”ne döndürülse de bu işin aslı böyle başladı.

Bu grubun alt grupları da oluştu zamanla.. Annemle gümüş günü arkadaşları hâlâ görüşüyorlar, beraber tatile çıkıyorlar, kadınlar arası bu kadar uzun bir sevgi bağı örneği var mıdır bilmem..

İşte o zamanlar, “zincir çevirmek” dünyanın ilk whatsapp grubuydu. Herkesin halka olduğunu ve kulaktan kulağa oynadığını düşünün.

1. sıradaki 2.’yi arar ve “falanın eltisi vefat etmiş, zincir çeviriyoruz, yarın ikide evine taziyeye gidiyoruz” der bırakırdı. İkinci üçü arar aynısını iletirdi. herkesin sırası belli olduğundan yarım saat içinde bütün grup programı öğrenmiş olurdu. Evde ütü kadar büyük, kırmızı, krem ya da mat yeşil bir çevirmeli telefonun salonda baş köşede durduğu ve carr diye çalınca yerinden sıçradığın günler.. (evde değilsen kimseye ulaşamazsın kimse de sana ulaşamaz. kim aradı asla bilemezsin. çok tuhaf mı? hayır, çünkü “arayan gene arasın”dı. Evde bulana kadar arardın, derdini telefon açılana kadar ertelerdin. )

Ha diyelim zincir bozuldu, 6 numara evde yok telefonu açmadı. O zaman 7’yi ararsın, zincir oradan devam ederken 6’yı bulana kadar aramaya da devam edersin.

Herkes de saat ikide söylenen yere gelir. Şimdi elli kere randevulaşıp yüz kere konum atıyoruz yine de belli bir yerde buluşmak sağlam bir azim gerektiriyor.

 

Bu yazımı, “büyük gruptan” ilk kopan, hepimizin teyzesi, benim için özel bir kahramanlık yapmış olan, adı tam kendisine uygun verilmiş Fazilet teyzemin anısına yazdım. Mekanı cennet olsun.

 

2 Yorum

Filed under aile, severim paylasirim, sosyal medya, whatsapp