Category Archives: aile

Mutlu Evliliğin Sırrı

nı bilmiyorum. Benimki 15 yıllık oldu artık. Onun sırrını da temel olarak karşılıklı sabır olarak özetleyebilirim. Ne kadar seversen sev bazen sabır kurtarıcı oluyor.

Ben fenci bir ailede büyüdüm, doktor kızı eczacıyım. Hayatımızda her daim çözülecek sorunlar vardı. Ben çözüme yönelik düşünüyorum her daim. Kolları sıvayıp tamirine, tedavisine girişiyorum. Eşim ise mühendis oğlu mühendis. Taban tabana zıt. Bir sorun gördü mü geri çekilip nedenini bulmaya çalışıyor. Soru üstüne soru soruyor. İnsanın içini kasıyor. Hayatımız sürekli olarak bir didişme içinde geçiyor bazen.

İki kedimiz var. Müdür ve Mısır. Mutfağa girmeleri yasak. İnsan yemeği yemeleri de yasak. Büyük kedimiz Müdür mutfaktan ekmek aşırmayı seviyor ama mutfak kapısını açmayı bilmiyor. Küçük olansa (Mısır) asla kuru mama dışında bir şey yemez. Mutfağa da adımını atmaz.

buyugu Ve fakat herif cüsseli bir şey, geçerken mutfak kapısına bir omuz atıyor, kapı açılıyor. Müdür tin tin içeri girip avlanmaya başlıyor.

Eşim geldi ve konuya teşhis koydu.

+ Kapı kilidinin dili yalama olmuş.

– OK.

+ …

– Eee?

+ Nee?

– Kilit mi değişecek?

+ Yok, kasadaki karşılığı da bozuk, kapı komple değişmeli.

– Nerden kapı bulayım, gül gibi kapı işte. Kapanmasını sağlamak zorundayız.

+ Bilmem.

Sonra iple damacanaya bağlamakla başlayan bir dizi çözümümün son aşamasında kapıya zincir taktırdım. Duvara da bir tane askı. Zinciri askıya takıp kapıyı bastırıyoruz şakır şukur.


Gidip bir de karşıdan dinlediğiniz zaman benim gereksiz panik ve lüzumsuz yere iş çıkartan, pekala da yürüyen bir sisteme müdahale meraklısı biri olduğumu söyleyebilir. dur soralım.. (bu da biraz Şebo/#arkınnaber? gibi oldu) açınız whatsapp web :

[14:01, 8.3.2017] Ben: sence ben nasıl bir kadınım?
[14:02, 8.3.2017] O: Carfur
[14:02, 8.3.2017] O: Unuttun mu
[14:04, 8.3.2017] Ben: oyle değil ya
[14:04, 8.3.2017] +Ben: evde nasılım
[14:04, 8.3.2017] O: 😀😀😀
[14:05, 8.3.2017] O: Evdede sevdigim kadinsin
[14:05, 8.3.2017] +Ben: abicim, bir sorun çıktığında nasıl bilirsin beni
[14:06, 8.3.2017] O: Ipek cozer diye bakarim
[14:06, 8.3.2017] +Ben: o senin bakışın
[14:06, 8.3.2017] +Ben: ben nasıl bir insanım

[14:06, 8.3.2017] O: Iyi kadinsin
[14:07, 8.3.2017] O: Kim sana.ne dedi benek
[14:07, 8.3.2017] O: Bebek

[14:07, 8.3.2017] +Ben: adam cevap ver
[14:07, 8.3.2017] O: Valla iyi insansin hanim
[14:08, 8.3.2017] +Ben: artık sinirli bir insanım
[14:08, 8.3.2017] O: Yok canimmmm
[14:08, 8.3.2017] +Ben: Gidip bir de karşıdan dinlediğiniz zaman benim gereksiz panik ve lüzumsuz yere iş çıkartan, pekala da yürüyen bir sisteme müdahale meraklısı biri olduğumu söyleyebilir 

[14:09, 8.3.2017] O: Panik degilsin
[14:09, 8.3.2017] O: Ben panik biriyim.diyosan
[14:09, 8.3.2017] O: Panik ne.demek.bilmiyorsun
[14:09, 8.3.2017] O: Luzumsuz is cikaran degilsin
[14:10, 8.3.2017] +Ben: bi tek iyiyim
[14:10, 8.3.2017] O: Bana gore is cikarmadaki zamanlaman iyi degil yani senin is saatlerin bana uymuyor.

[14:11, 8.3.2017] +Ben: Senin uygun bir iş saatin oluyor mu ki?
[14:11, 8.3.2017] O: O is saatlerinde zaten isteyim

[14:12, 8.3.2017] O: Yemek harici evde is yapmayi sevmiyorum hele.aksamlari 

[14:12, 8.3.2017] O: Bu sohbeti neden yapiyoruZ
[14:12, 8.3.2017] +Ben: bloga yazıcam

[14:12, 8.3.2017] O: 😀😀
[14:13, 8.3.2017] O: Olur bana uyar
[14:13, 8.3.2017] O: Heyecanla bekliyorum

Neyse sora sora Bağdat’ı bulduk.Aralara çaktırmadan soru da sıkıştırdı farkındaysanız :))

1 Yorum

Filed under aile, Diğer, severim paylasirim

Hiç Anlamadın Deli İnsan -ii-

Zamanında, 60’ların meşhur bir Türk şairi..

İntihar eğilimli, depresif, sorunlu bir insan. Zaten şair dediğin sorunlu olacak, his filan hissedecek (düz kadın ipeyk..benim için şiir divan edebiyatıdır. kendi matematiği müziği olan şiirlerdir.) Sokaklarda mahzun ve müseyin gezerken adamın biri gelir kendisine “hemşerim saat kaç acaba?” diyerek saati sorar.

Bu şairimiz ağır sinirlenir. Çünkü saat sormak yankesicilerin en bayağı numarasıdır, saftirik taşralılara saat sorar, adamın saatinin yerini beller, iki dakika sonra da bir biçimde yürütür.

“Ben saf mıyım? Enayi gibi mi duruyorum? Söğüşlenecek tip mi var bende? Saat sorulacak adam mıyım hüleayn” diyerek bi daha intihara teşebbüs eder. Kısa bir süre Bakırköy bîmârhânesinde müşahadede tutulur.

Bu bağlamda, adama hak vermemek mümkün değil.

Çünkü işin aslını biliyorsunuz artık. Olayın başına, tarihine ve adamın düşüncelerine aşinasınız.

Tek cümleyle birine özetlesen; “adama saati sormuşlar intihar etmiş”.. anlamaz kimse.

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

Başlığın kısaltması “HADİ”.

Hadileyerek yaşam sürdürmek beni süründürüyor. Hadi canım. Hadi. Hadi gülüm, hadi bir tanem, hadi kızım, hadi oğlum, hadi bey..Hadi kardeş/birader/kanka/gülüm/aşkım/bebeğim/evladım…..

Bir şeyi bir kere söyleyince iyi.

“Bu kürdanı buraya koyma”

İkincide, tamam diyorum insanlık hali.. “Hadi” giriyor devreye.

Üçüncü.. ÜÇYÜZ???!!!!! ÜÇBİN!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Deliriyorum. Öfke bir alev gibi fışkırıyor.

“BİR kürdan için bu kadar kızılır mı?”

Lan. konu. 1. kürdan. de. ğil!

Binlerce kürdan! Bin kere söylenmiş bin farklı kürdan konusu binbir olunca bardak taştı işte. BU kürdan değil genel olarak KÜRDAN KONUSU. Tansiyonum fırlıyor, elimde silah filan olsa vururum kesin. Öyle kararıyor gözüm.

Ve bunun gibi 1001 konuda 1001 şeye sinirleniyorum. Çok birikti. Çok fena ve fazla birikti.

Ve hatta şu da var,

 

En son gayet huzurlu başlayan kısa bir telefon görüşmesinin sonunda tansiyonum 16’yı geçti burnumdan kan akmaya başladı. Ne zorum var benim? Baktım olmuyor bakmıyorum. Yazık bana, ölmemeye gayret etmem lazım.

İnsanlar şu ya da bu şekilde, beni Bakırköylük edecekler bir gün. Mars’a gidem ben.

 

 

(Gözünü açtığın andan itibaren aksaklıklar, inanılmaz salaklıklar yağmur gibi yağıyor, ister istemez beyin kanamasından ölmemek için öfke kontrolü ve sabır öğrenmek zorunda kalıyorsun. Trafik başta olmak üzere, pekala mantıkla çözülecek hatta baştan mantık kullanılsa hiç ortaya çıkmayacak bir çok mini mini sorun insanlar tarafından düzenli olarak, aynı anda ve sürekli yaratılarak devasa bir çığ gibi maruz bırakıldırılıyor. evet ben uydurdum. sonra ipeyk niye sinirli.)

 

1 Yorum

Filed under aile, çevre, çocuk, insan olmak, kültür, saçmasapanlıklar, şikayetlerim

İrem Hanım’ın Diş Buğdayı Partisi

Hafif.org’a zamanında yazdığım yazıları sitenin kapanması nedeniyle buraya aktaralım bari.

17 Mayıs 2006 17:09

 

FLAŞ FLAŞ FLAŞ
İrem Hanımın Diş Buğdayı töreni geçtiğimiz Cumartesi günü evlerinde verdikleri partide gerçekleştirildi.
Henüz on aylık olan İrem annesini gururlandırarak, uzun zamandır merakla beklenen ilk dişini 20 Eylül’de çıkarmıştı.
İşin ilmini kapan sevimli İrem, üç gün sonra ikinci dişini de çıkardığından, dostları arasında “çiftdiş” olarak anılıyor.
Gelişmeler nedeniyle yayınını keserek haber giren CNN muhabiri, “İrem Hanım’ın bu kadar kısa bir ara ile iki diş birden çıkarması para piyasalarını olumlu yönde etkiledi” diyor. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda yaşanan rekor yükseliş yatırımcıları da sevindirdi. Biberon, emzik ve mama üreticileri hisselerinde belirgin bir düşüş yaşanırken, süt ve bisküvi hisselerinde tepki alımları ile borsa günü belirgin bir yükselişle tamamladı.
İkinci dişini hayranları ile buluşturan İrem Hanim, “Geç olsun temiz olsun dedim ve çok çalıştım ama içime sinen bir diş çalışması oldu. Bu dişleri çıkarırken kesinlikle ticari kaygı taşımadık. İki dişi bir arada çıkartmak çok güzel, çok yakında bir “best of” diş serisi daha çıkaracağım, bu dişler bu sezona damgasını vuracak” şeklinde gülücükler yaptı.
Magazin programlarının tamamı hafta boyunca “teyzesi tarafından özenle giydirilen İrem Hanım’a on üzerinden on verdik ve haftanın şıkı seçtik” seklinde yayınlar yaptılar.
Annesi İpek Hanım’ın müjdeli haberi üyesi olduğu gruplara yayması ile gelen tebrik ve hayırlı olsun mesajları sayesinde superonline mail hatlarında geçici olarak yoğunluk yaşandı. Bu yoğunluğa hazırlıklı olmayan superonline yetkilileri, acilen bir düzine İnternet mühendisi ile olayı çözümlediler. Tebrik ve hayırlı olsun mesajlarına sırf bu iş için kiralanmış bir yazılım uzmanı tarafından teşekkür mesajları gönderilmeye devam ediliyor.
Diş buğdayı (Hedik) partisi öncesi evini muhabirlerimize açan ve çok sevinçli olduğu gözlerden kaçmayan İpek hanim, hazırlıklar sürerken sorularımızı yanıtladı.
Diş buğdayını, daha önce gruplarda yer alan ve çok tutulan “Leyla’nın diş buğdayı(*)” tarifine göre hazırladığını belirten İpek Hanim, Leyla hanıma da gıyabında teşekkür ederken, “aşağı yukarı 15 kişi için yarim kilo buğday yeterli oluyor, ancak marketlerde hediklik buğday olmadığından, biz hediğimizi aşurelik buğdayla yaptık ve pudra şekerini tarif edilenden daha bol kullandık.” dedi.
(*)Meşhur, “Leyla’nın diş buğdayı” tarifi için yazının sonuna bakınız.
Parti sırasında nazar duaları, maşallahlar ve “elemterefiş, kem gözlere şiş” tekerlemeleri ile yenilen hedikten sonra, merakla beklenen an geldi. İrem hanim mesleğini seçecekti. Tüm gözler halinin üzerine serilmiş çarşafın üstündeki malzemelere çevrildi. (steteskop=doktor; CD/mouse=bilgisayarcı; makas=terzi,desinator; boya=sanatçı; kitap=okumuş kişi; altın bilezik=meslek sahibi; kaşık=asçı,iyi yemek yapan kişi; cep telefonu=iletişimci,is kadını; kalem=yazar; hesap makinesi=muhasebeci; cetvel=mühendis; para=zengin; vb) Bu malzeme dizme esnasında birisi, kredi kartı da koyalım dedi, akabinde yapılan “kart finans” esprisi yüzünden bu fikir çok kötü bulundu.
Çarşafın üzerine İrem görmeden yarim daire seklinde dizilmiş Tüm bu eşyaların ortasına aniden oturtulan İrem’in ilk eline alacağı şeyin gelecekteki mesleğini ortaya çıkaracağına inanılıyor. İrem, uzun bir kararsızlık ve ince ince süzme sonucu ilk olarak alkışlarla cep telefonunu eline aldı. Telefon elinden alınıp kenara kondu ve ikinci tercihi gözlendi. İrem gene uzun uzadıya araştırdıktan sonra Mouse’a el attı. Nihayet birinin aklına yere kitap koymak geldi ve İrem’in uzun uzun arandığı şeyin kitap olduğu, derhal atılıp kitabi kapması ile anlaşıldı.Misafirleri uğurlarken gelen hediyeler için ayrı ayrı teşekkür eden İpek hanim, “bu benim en mutlu günüm, darısı kızımın yürümesine inşallah” dedi.
Leyla’nın diş buğdayı tarifi
Bir gün önceden 1 tencereye buğday ve başka bir tencereye nohut isliyorsunuz. Ertesi gün nohudun sari suyunu döküp nohudu ve ayrı tencerede buğdayı kaynatıyorsunuz.Çok çabuk pisti benimki. Carrefourdan almıştım.
İkram şekli : Kaselere 2 çorba kasığı buğday, üzerine 1 çorba kasığı nohut, üzerine dövülmüş fıstık ve onun üzerinde çok az pudra sekeri. Görüntü ve tat mükemmeldi. Arzu edenler kasenin birine para yanda boncuk koyuyor ve bulan bebeği bastan aşağı giydiriyor. Ben de yapacaktım ama zaten gelenler acayip hediyeler getirince vaz geçtim.

Yorum bırakın

Filed under aile, çocuk, ben yazdım, iştahlı işler, severim paylasirim

O arama nihayet yapıldı: “çıplak kadın”

hatta “meme ve popo”

 

(LÜTFEN ÖNCE BU YAZIMI OKUYUN)

Bir kız kardeşim var. İlk çocuğum da kız. Erkek çocuklar hakkında hiç bir şey bilmeden bir de oğlum oldu.

9 yaşına kadar da ezbere geldik. Şimdi yavaştan bacaklarındaki tüyler sert çıkmaya, koyu renge dönmeye başladı. Anlaşıldı ki, hormonlar çalışıyor. Bugün yarın derken ihmal ettiğim konu başıma geldi.

Oğlum tablette “çıplak kadın meme popo” araması yapmış. Kullandığım google güvenli arama ve çocuk takip uygulaması sayesinde anında yakaladım. Evet biraz görmüş.

O yaşlarda insan merak ediyor. Çok normal. Kendi vücudu kadar karşı cinsi de merak etmesi zaten olması gereken şey.

Anında tableti elinden aldım. : “Gel hemen oturup bunu konuşmamız lazım.”

“Kızdın mı?”

“Hayır kızmadım, merak etmen normal. Ben de küçükken merak ederdim, baban da etmişti. Bunda kötü bir şey yok. Bakarken ne hissettin? Biraz heyecan biraz da utanç değil mi?

İnsanların üç temel içgüdüsü vardır. Beslenme ve korunma mühimdir. İnsanlar karınları doysun ve giyinsinler, barınsınlar, sıcak olsunlar isterler. Bunun yanı sıra büyüdükçe üçüncü içgüdü de gelişir. Aynı bebekken yürüyememen gibi, zamanla büyüdükçe gelişir bu da. Cinsellik.

Cinsellik canlıların üremelerini ve çoğalmalarını sağlayan şeydir. İki farklı cins vardır, biri kadın biri de erkek. Erişkin kadın ve erkekler isterlerse evlenir ve çocuk yaparlar. Çocuğu büyütebilme sorumluluğuna sahip olacak yaşa gelmeden evlenilmez.

Her zaman yaptığımız bir konuşma var biliyorsun. Özel bölgeler. İç çamaşırlarının ya da mayonun içinde kalan kısım özel bölgedir. Kimseye gösterilmez kimseninkine bakılmaz. Ellenmez ve elletilmez. Senin popona birisi açıp bakarsa ne olur?  Utanırsın.  İstemezsin. Başkasınınkine de bakman aynı şekilde ayıp olur.

Herkes zaman zaman nasıl acıkınca yemek düşünürse, cinsellik dürtüsüyle de zaman zaman karşı cinsi düşünebilir, heyecanlanır. Aklına çıplak kadın, meme, popo gelebilir. Bunları düşünmek normal. Hiç ayıp da değil. Ama bu düşünceni kafanın içinde tutarsın. Kafatasın beynini ve düşüncelerini saklıyor değil mi?

Aklına gelenleri açıp Google’da arayamazsın. Gözlerini korumak için göz kapakların var. Açık resim görürsen bakmazsın.

Ağzını korumak için de dudakların var, bu ya da başka ayıp olacak sözleri ağzının içinde tutmalısın. Küfür etmeyiz değil mi? Ne kadar komik ve şaka da olsa birileri ile bu konuda sohbet de etmezsin.

Soracağın bir şey olursa, ne olursa olsun, her zaman bana ve babana sorabilirsin. Sana herşeyi anlatırız. Kızmayız. Utanmayız. Bizden utanmana gerek yok. Herşeyi biliyoruz zaten. Ancak kural kesin.

Kimsenin özel bölgesine bakılmaz. Özel bölge kimseye gösterilmez. Annen baban ablan öğrenirse utanacağın bir şey yapılmaz. Sana güveniyorum”

Sıradaki konu… bebekler nasıl oluyor? Hadi bakalım.. En kısa zamanda halledip bu konuyu da yüzümüzün akıyla atlatalım inşallah.

 

 

 

 

2 Yorum

Filed under aile, Diğer, saglik, severim paylasirim

Bir an bile beklemeyin

Google Play’den oyun indirip oynuyorum. En sık gördüğüm yorum:

“Bir yıldız verdim çünkü oyun İngilizce”

“Türkçe dil desteği istiyorum”

“Türkçe olsa belki oynardım ama siliyorum”

 

Bir şeyi bulup geliştiren adam onu elbette kendi dilinde yapar.

İlk aşama olarak her gün bir kelime öğrenseniz bir yılda 300 kelime eder. En sık kullandığınız 10 kelimeyi bir yere not edin, karşılığını yazın. Öğrenmeye başlayın. Kaç yaşında olursanız olun her gün 3 yeni şey öğrenin. Biri de yabancı bir dilde bir kelime olsun.

Kezâ diziler filmler.. “Türkçe alt yazı malum ortamlara düşmeden” izleyemiyorlar. Lise mezunu herhangi bir insan bir diziyi izleyemiyorsa burada bir ayıp vardır. Okula “not” için gidip gelen ve sadece takılan gençler olarak birşeyler öğrenmemeniz normal aslında.

Öğrenin.

İkinci aşama: daha iyisini Türkçe üretin/yapın/kodlayın/çekin/yazın. Millet sizin dilinize mecbur olsun. Gurura bak.


Dünya dev bir şehir gibi. Milli giysiler, yemekler, etiketler, saç kesimleri bile siliniyor. En kuytu köşelere giriyor internet ve insanlar ticaret kolaylaştıkça kendilerine dayatılan gibi değil istedikleri gibi yaşamaya başlıyorlar.

Herkes bir kot bir t-şortla bir spor ayakkabı ile takılıyor. BİR oluyoruz. Bu arada vırt zırt söylendiği gibi “kültürel erozyon” ivmeli olarak ilerliyor. Kendimizi, dilimizi ve adetlerimizi yitiriyoruz. Gelişmenin bedeli. olsa yine iyi. Gelişemiyoruz da.

Kendi müfredatım.. :

1. Türkçe. Tarihte Türkler ve Türkçe eserler kısaca özetlendikten sonra.. 1900-2000 arası yayınlanmış herşey burada incelenmek zorunda. Büyük Türkçe Sözlük baştan aşağı okunup öğrenilecek.

2. Dünya (hem ülkeler coğrafyası hem yıldızlar ve güneş sistemi)

(çevre,yabancı diller,genel görgü vb) bir tür sosyal bilgiler.

3. Matematik. Temel matematik. İlerisini öğrenmek isteyen o dersi ayrıca alır. 4 işlem, oran-orantı(tek bilinmeyenli denklem) ve yüzde hesapları yeterli.

4. Bilişim. Cihazlar vasıtasıyla iletişim ve bilgi edinme.

5. Spor ve sosyalleşme

6. Müzik ve dans

7. Sanat ve tasarım.

8. İnanç eğitimi sadece ailede verilmelidir. Tek bir kitabımız var, tek bir uygulama ve açıklama kitabı yazılıp bütün kavram kargaşasını sadeleştirmek ve oradan ilerlemek lazım.

Belki devamını da yazarım.

Yorumlarınızı bilmek istiyorum. Bugün sıradan bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için gereken neler var?

1 Yorum

Filed under aile, çocuk, Diğer, internet, soruyorum, şikayetlerim

Weasley Saati

Hep bayildigim bir seydi. Potterhead olmayanlar bilmez. Kim nerede, ne yapiyor bi bakista cozmek icin sufer.
KidControl. 🙏
Indir cebe yukle.
Ayni mail adresi ve sifreyle herkesi kaydet.
“Anne nerdesin?”
“Oglum ise vardi mi?”
“Hanim karfurdasin??”
“Babaniz geliyor, sofrayi kurun”
Ohhh. Şükür.

Paranoyak olanlarimiz icin isim/resim kullanmamak onerilir.
Konum bildirimi kapatilirsa en yakin baz istasyonu üzerinden yaklasik gösteriyor. Benim icin yeterli.

image

Yorum bırakın

Filed under aile, çocuk, internet, severim paylasirim, uygulamalar

IBB Çocuk Maratonu 2

Gecen sene anneler gununde, Maltepe sahili doldurarak yaptiklari alanin bir kenarinda yapilan senlik; bu yil 10.000 cocuk katilimiyla kosu pistinde gerceklesti.
Tiklim tiklim kalabalik ve gunese rağmen, başarılıydı.
Yeterli tuvalet, her kosede hamidiye su, bol miktarda oyun alani, yer minderleri,surekli cop toplanmasi..  ambulanslar.. Buyuk bir organizasyondu.. cocuklarin gogus numarasina gore cikislari dagitmislar ancak cocuklar kisa oldugundan halka olup bekleyenler birbirini ezdi. Iki basamakli bir podyumdan salarlarsa cocugumuzu gorebiliriz.

image

Butun cocuklar madalyalariyla beraber birer de zarf aldilar. 4 kutu didi, bir tane toto, yarim fifi (asdfsdsd), kucuk yas grubuna birer plastik oyuncak, sealife indirimi ve en onemlisi, elma-muz-patlamis misir kuponu. Seker cikolata yerine, meyve olsun her yerde!!

Halk ekmek ucretsiz urunler dagitti, yesilay cadiri senlikliydi ve canimin ici noodle Nudo, makarnaya doyurdu.

image

Guzel bir gundu.. Seneye gorusuruz.

image

image

Dilimlenmis elma paketleri. Kizlara ayri erkeklere ayri :)))

Yorum bırakın

Filed under aile, çocuk, saglik, severim paylasirim

Hediye… Öyle alınmaz, böyle alınır

Giriş: 

Hediyeleşmek sünnettir, arkadaş. Her vesile, yarım elma, gönül alma.. İyidir.

verilen hediyeyi alicenaplıkla kabul etmek, vereni sevindirmek lazımdır. Bir kere de olsa kullandığını/giydiğini görerek mutlu etmek hediyenin yerini bulduğunu hissettirmek şarttır. Gelenleri aklında tutup en az o değerde bir hediye ile mukabele etmeye gayret etmek elzemdir. Hele ki el emeği göz nuru hediyenin yeri ayrıdır. 

Önemli olan düşünmektir zaten. 

 

Geyik bitti yazıya devam. Anneler günü bir kez daha geldi dayandı. Bir anne olarak beni sinire gark etti. Şirin bulamamış gargamel kafasındayım.

Maşallah geniş aile, her ay iki doğumgünü var. Süper. parti üstüne parti patlatıyoruz (!) Parti iyidir, doğumgünü iyidir, en iyisi de sürprizleri, hediyeleri açmaktır :)

Çok dertliyim blog (yazar burada sözlük yazarlığına özenmektedir).

Ben hediye alamıyorum galiba. Her iki anlamda da..

Ne bana geleni seviyorum, ne birine bir şey alabiliyorum….

Düşündük de, bana hediye almak da zor. Kitap severim. Çok severim,çok okurum. İlk akla gelen bana kitap almak olmuştur hep. Yakın bir dostum “Yeni çıkmış” diye bi kitabı almış gelmiş mesela.

Seçenekleri görelim:

  1. Muhtemelen sevdiğim bir yazar değildir. popüler yazar pek sevmem. senin beğendiğini beğenmeyebilirim değil mi?
  2. muhtemelen daha evvel okumuş olduğum bir şeydir.
  3. muhtemelen sevdiğim bir konu değildir. çiçekli böcekli, kokulu, aşklı sevdalı, vampirli kitapları yerde bulsam almam.
  4. muhtemelen adını bile duymadığım dandik bir yazarın “kerameti kendinden menkul” fikirlerini bastırmak suretiyle çıkarttığı bir şeydir.
  5. aha tam aradığım kitaptır.

%20 ihtimalle denk getirebilirsin. Çok çok yakının değilse, birine kitap almakla don almak aynı şey. Ne bedenini bilirsin ne tarzını, ne rengini ne dokusunu… Nasıl alabilirsin ki?? mühim olan düşünmek..

b.k düşünmek.

ondan sonra sen verip kurtuluyorsun ben düşünüyorum ne halt edeceğim bunu diye..

zamanında lame üzerine yılan derisi baskılı bir amerikan servis seti yüzünden psikologda 5 seans geçirdim ben. “beni hiç mi tanımıyor? bunu bana nasıl alır?” diye ağlamaktan içim çıktı.

Bi de “ay ben çok zevkliyim” şekli var.. kesinkez beğeneceğiz aldığını o derece.. Şâşalı bir sunum yapar, suratını ekşitmeden bakabilirsen yüzünde “minnettar ol!” bakışını görebilirsin. bu tipler “değiştirme kartı” nedir bilmezler. Bir tanesinden fişini geri istemiştim. Boyu uymaz, bedeni uymaz, evin konseptine uymaz, saloz bırak da ben değiştireyim işte.

Parfum kullanmam, migrenim var; zaten başkasının karısına kocasına parfüm alınmaz ayıptır.. saksı çiçeğine bakamam, kesme çiçeğe para harcanmasından nefret ederim. Yapma çiçeğe girmiyorum bile.

Kıyafet desen, her şeyi giymem…(ve de giyemem). İmitasyon takmam..  E Eben..

bi kadına ne alınır arkadaş??

ZORRR

KAPRİSLİİİİİ..

Netcez? ya sorcaz, “ipeykim kaç giyiyorsun, şunu takar mısın, buna bakar mısın, berikini okur musun, ilerkini sürer misin, bir ihtiyacın var mı, bu sana olur mu? Ve saire ve saire”.

 

Bu yapı birine hediye almaya gittiğinde katalepsiye giriyor. :(

Ne alsam beğenir? Sever? Kullanır? İster??

Soruyorum “sana ne alayım?” “ay zahmet etme cnm”.

lan edicez işte, hevesindeyiz. söyle bişey.

tezgahtar kucağına itmen beni.

 

Not:

Pardon edit: imla hataları kasten yapılmıştır.

 

 

2 Yorum

Filed under aile, alışveriş işleri, saçmasapanlıklar

Kuş uçmaaz kervan geçmez..okul

Ama internet çeker.

Düşünün.. Uzak. En uzak. Issızlığın ortası. Allah’ın dağı. Örneğin gidenin gelmediği Yemen. Neresi biliyor musunuz? İki tıka bakar. Yemen arap yarımadasının dibi. Afrikaya bitişik. Dünyada oradan daha uzak daha ıssız yerler var. Ve her yer bir iki tıkla elinde. Bugün heryere en uzak noktada elinde akıllı telefonun varsa ulaşabileceğin bilgi, on yıl önce ABD başkanının ulaşabileceği bilgiden kat kat fazla. İnternet muazzam bir şey.

Şu meşhur yazımın ilk, ikinci, üçüncü bölümlerini okuyanlar için son bölümü yazıyorum. Elim deymedi bir türlü ama kısmet bu güneymiş. Bu günün önemi ne? Bugün Mark Zuck bir açıklama yaptı. Güney Afrika’da yerel telefon operatörü ile beraber internet.org temel hizmetlerini ücretsiz olarak sunmaya başladı. 2016’dan itibaren de Güney Afrika’da tilkinin bakır s.çtığı yerlere internet götürebilmek için gerekli uydu yatırımı da yapılmış. Geliştiricilere ücretsiz olarak sunulan gereçleri de araya sıkıştırmış. Vebe vebe gerisini merak ediyorsanız adamın kendi facebook hesabı var, çocuğu doğmadan gidin bakın.

İnternet yeni güç. Başında olabilmek için google da çırpınmakta.

Konferansta öğrendiklerimi artık not ede ede bir hal oldum. Önce cep telefonuna yazıyordum. iyi hoş da şarj marj dayanmadı. Babadan kalma yöntemlere geri dönerek ajandayı çıkardım.

Yazı uzun olacak, sindire sindire okumanız dileğiyle..

—————-

Yeni nesil öğrenme sisteminde içerik ve veri çok önemli. Uyarlanabilirlik de. Eskiden (şu an bizde kullanılan) sistem aynı klasik Türk annesi metodu. Elinde çatal, çatala takılı köfte, çocuğun ardından koşmaca.. “Aç evladım ağzını”. Bu hem beslenme yöntemi olarak hem de eğitim yöntemi olarak yanlış. Olması gereken, evrilmiş halinde çocuk kendi isteğiyle oturacak sofraya. Temel bir eğitimden sonra (okuma yazma ve temel matematik) geri kalanı kendisi saptayacak. “Şu konuyu öğrenmeye geldim” diye oturacak sıraya. “Coğrafya” yalayıp yutmak istiyorum çok açım.. “Fen” tam benim konum ne işim olur edebiyatla? “Divan edebiyatı” öğrenmem lazım, rasyonel sayılar benimle ne alaka?

“Ben yemek pişirmek aşçı olmak istiyorum” ol buyur.. Uyarlıyoruz eğitimi. Tam da bu kısımda teknoloji giriyor devreye. Öğretmen bir maestro sınıfta. Kimseye ne çalacağını öğretmiyor. Ama iyice dinleyip ne zaman nerede çalacağına dair işaretler veriyor. Öğrenci okula sosyalleşmeye, ödev almaya, konusunu tartışmaya geliyor. Çalışmasını internette evinde yapıyor.

 

Başka? Bugün 12 yaşında olanlar erişkin olduklarında çalışacakları işler mesleklerin %60’ının şu anda var olmadığı öngörülüyor. Fotoğraf tab eden amcalar nalbantlardan da hızlı ortadan kalkmadı mı.? Sosyal medya uzmanlığı var mıydı on yıl önce??

*-*-*-

Yeni bir iş kurmak mı istiyorsun? Önce dinle, gözlemle.. Mutlaka birileri bir eksiklik görüyordur hayat içinde. O eksiği saptayıp üzerine git. Nasılını düşün. İşte bu inovasyon dedikleri şey. Bakın Turkcell GELEN TALEP ÜZERİNE kendi çalışanları için tatil organizasyonu yapmaya bir masa bir telefon bir de eleman koymuş bir köşeye. Çalışanlar aynı zamanda tatile çıkıyorlar benzer otellere gittiğinden, bu arkadaş uçak biletinden otele toplu alım, indirim imkanı oluşturabiliyordu. İş ertesi sene kendi başına bir departman oldu. O tek masalık şirketi Turkcell kocaman bir işletme olarak yakın zamanda iyi paraya da sattı. bavul.com’un nasıl doğduğunu okudunuz.

*-*–*-*-

Başka? Bugün ortaokulda olan bir kızım var. Yazılılara girip çıkıyor. Bakıyorsun yazılı 70 gelmiş. Yani konuların %30’unu öğrenmemiş. E ne oluyor, öğretmen o konulara geri mi dönüyor? Yoo müfredata göre ilerlemeye devam ediyor. Bilinmeyenlere bilinmeyenler ekleniyor. Konular öğrenilmiyor, yazılıdan sonra unutulmak üzere ezberleniyor.

Oysa bilgisayarlı internetli eğitimde algoritma hangi konularda eksiği olduğu, neyi çözemediğini saptıyor. O konuyu temizleyene kadar ilerlemiyor ve zaman zaman geri dönerek tam öğrenmeyi garantiliyor.

 

(bitiremedim bir turlü yayına verdim gitti ay)

 

 

2 Yorum

Filed under aile, ilkogretim, internet, OKUL

Enminnerji.. En minik enerji… Pil! Dünya Gününüz Kutlu Olsun..

Depremle yaşamayı öğrenmenin bir anlamı da her an hazırlıklı olmak. “Dünyanın 40.000 türlü hali var” deriz ya, işte her birini kurgulayıp planlayan biri olarak, herkesin kendi kaskı ve el feneri olmasını sağladım. Ara ara deprem simülasyonu yapıyoruz. tatbikat da olmuyor tam. Bunun Türkçesi neydi?

Yılda bir defa da, evdeki yangın söndürücü ve el fenerlerinin durumlarını kontrol ediyorum.

Bu gece The Earth Day/Dünya günü olması nedeniyle pil gecesiydi. Evdeki bil-umum pilli cihazların pilleri tazelendi, mevcut pillerin bulunduğu kutudaki bütün piller tarandı, yeterli miktar pili (akımı?? nesi o? voltu mu? fiziğim berbat) kalmamış piller geri dönüşüme ayrıldı. Elde kalanlar tekrar tertiplenip artı kutuplar yukarı gelecek şekilde istiflendi, AAA pil eksiği not alındı ve bu iş de hitama erdi :)

Bu işlerle ilgili 8 poz fotoğraf çektim. Cep telefonunun kamerasıyla. Bilgisayara attım. 25.4 MP büyüklüğünde.. Sonra sevgili programım PIXresizer ile tümünün boyutunu küçülttüm.

506 KB’a indi..

:)

Bir adet öncesi sonrası fotosu:

20160422_212813 20160422_212813

Gördüğünüz gibi bir tanesi akmış. lazer kılıcı olarak oğluma gitti el feneri. sıtar vars var bu aralar.

20160422_212012

(Bitik pil)

pil ölçen şey ta eskiden TCHİBO’dan alınma. kendisi de pilli :)) bunun göstergeli olanları var ki esas o başarılı. ondan da var ama bulamadım resim çekmek lazım. 20160422_212024

yarı dolu pil. her an yolda bırakır bu. 20160422_212422 20160422_212438

Şarjlı piller. olmadı gitti beceremedim şu şarj işini :(((
20160422_212638

Yepyeni pili takınca şavkıyan el fenerimin ışığında pil kutumuz

 

4 Yorum

Filed under aile, alışveriş işleri, çevre, ev işi, güvenli hayat, severim paylasirim