Category Archives: ben yazdım

Beyaz parlak güvercinim

Bundan yıllar yıllar önceydi. Tam olarak 1990. Üniversiteye başladığımda İş Bankası’ndan ilk kredi kartımı aldım. Üzerinde enfes güzellikte bir güvercin hologramı vardı. Genç ve dinamik, özgür ve pırıl pırıl o güvercin çok şeyi temsil ediyordu bana.

Aklımı aldı gerçekten. İlk ne satın aldığımı hatırlamıyorum. Bugün, 2025 yılında, 35 yıl sonra yeniden bir visa kart geldi bankadan. Güvercin arkaya geçmiş artık. O da yaşlanmış mıdır? Kafası götürmüyordur herhalde.

Artık sabah 3, öğlen 2, akşam 3 hap yutuyor mudur? Beli ağrımaya başlamıştır. Dizleri ayağa kalkarken onu da zorluyordur belki. Yakını seçememeye başlamıştır.

Kesin emin olduğum bir şey var, bu güzel guş benden şanslı. Tüylü parlak yüzündeki torbalar, sarkmalar ve kırışıklıklar belli olmuyordur. :D

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, ben yazdım

Yeni bir doula ihtiyacı: soula

Blogda 14. yılım bitti. İnsan inanamıyor. Kendimi çocuklarıma anlatmak için yazmaya başladım sonra gerisi geldi. “Aferin bana” diyorum.

Bugünkü yazımın konusu yeni bir meslek ihtiyacı. doula diye bir iş kolu var bilmiyorum biliyor musunuz? Hamile kadınlara doğuma kadar ve doğum sonrası destek hizmetleri veriyor. Bir tür ebelik..

Benim ihtiyacım ise gündelik hayatta anksiyete beni engellerken ve bunaltırken “tamam İpek, kısa bir sancı kaldı, bundan sonra kurtuluyorsun, rahatlıyorsun, her şey yolunda” diyecek bir soul-doulası.

Hepimiz gibi endişeliyim; gelecek korkusu, çocuklar için kaygılar, işler/ekonomi ne olacak soruları, annemin yaşlanması, benim yaşlanmam, hatta kedilerin problemleri dahil bir çok şey beni darlıyor. Bu dünya “tat dünyası” değil, biliyorum. Ama bazen her şey üstüme üstüme geliyor. Altından kalkamayacakmışım gibi hissediyorum.

Kendi kendimi telkin de bir yere kadar işe yarıyor. “Bugüne kadar bir şekilde atlattın, bunu da atlatırsın” diyorum. “Allah kulunu darda komaz” diyorum. “Halledersin” diyorum. Karnım burnumda değil ama canım burnumda resmen. Doğur doğur bitmiyor o da ayrı. Her anksiyete atağına daha da savunmasız yakalanıyorum.

İçin için rahat değilim. Kafam dolu, içim bulanık. Şimdi ruhumun şifacısı biri olsa, bu ve diğer tüm daralma durumlarında sırtımı sıvazlasa, elimi tutsa, cesaret verse, “ha gayret”lese ne güzel olurdu.

Psikiyatri ilaç verip savıyor. Psikolog kafasındakini bana biçmeye çalışıyor. Soula tek çözüm :)

Yorum bırakın

Filed under ben yazdım, icatlar, insan olmak, saglik

Hatıralar Arasındaki Çelişki: Hamur mu, Çamur mu?

Küçüklüğümde sık sık dinlediğim bir aile hikayem var. Son dinleyişimin üzerinden rahat 25 yıl geçti, aklımda kaldığı kadarıyla şöyle:

Babamın babası (büyükbabam) ailecek, yakın arkadaş mıdır akraba mıdır hatırlamadığım bir başka aile ile her hafta görüşürlermiş. Bir seferide büyükbabam askerde başından geçen bir hatırayı anlatmış:

{Askerler malzeme eksikliğinden çok çekiyorlarmış, “neden bize ödenek çıkartılmıyor” diye şikayet etmişler. Komutan da demiş ki; “gidin bana mutfaktan bir topak hamur getirin.” ekmek hamuru gelmiş. askerleri sıraya dizmiş komutan, “şu topağı” demiş “elden ele iletin. İlk asker ikinciye vermiş hamuru, birazı eline yapışmış tabii. ikinci üçüncüye, o sonrakine derken en sonuncu askere hiç bir şey ulaşmamış. komutan da demiş ki işte bize gelene kadar ödenek azala azala bitiyor }

Herkes “oo tabii” filan demiş. neyse ertesi hafta tekrar görüşmüşler, bu sefer karşı taraf kendi askerliğinde başından geçen bir olayı anlatmaya başlamış. hikaye aynı bir tek komutan bu sefer yerden bir topak çamur alıp vermiş ilk sıradaki askere.. gerisi tamamen aynı ama. Sadece hamur olmuş çamur.

Büyükbabam sinirlenmiş, “bu benim askerlik hatıram ayrıca çamur değil hamur o!”

Karşı taraf daha da sinirlenmiş “hayır benim hatıram ve de çamur, benden iyi mi bileceksin?”

Bunlar atışmış ve küsmüşler. Olayın aslı nedir, hatıra kimin ben de emin değilim..

Bazen “dün ne yediğimi hatırlamıyorum” kıvamına gelmiş hissediyorum. Anılar isimler karışıyor. tamamen unutuluyor. çünkü hafıza-i beşer, nisyan ile malüldür. (bak bunu unutmadım henüz)

İnsanların hafızası unutkanlıkla yaralıdır. Hiç kimsenin hafızasına güvenmiyorum.

3 Yorum

Filed under aile, ben yazdım

Hayat 1 Mutfak 1 Ben 1000

Mutfak dev, ışıklı bir disko topu gibi.. Her kenarında başka bir renk, başka bir an’ın yansıması, başka sesler.. 

*

– Kızım bak bakayım babaannen odadan çıktı, koş banyonun ışığını aç, temiz havlu tut.

– Anne akşamüstü yengemleri çağıralım mı? Patatesli Balık Poğaça yaparsın?

– Kızım dur şimdi daha baban evde, şu sofrayı bir kuralım. Peyniri dildin mi? Akşamdan suya koyduğumu dilseydin, tansiyonunu fırlatmayalım babaannenin.

– Şeyda’ların kedisi yavruladı, bir tanesini alalım mı?

– Yok artık, evde kedi olmaz. Hem bak senin kardeşin olacak yakında.

– İyi de dayımın düğününe gidemiyoruz ki hani ben gelinlik giyecektim? Bütün arkadaşlarımın abisi ablası, halası malası evlendi. Ben de düğüne gitmek istiyorum. Gelinlik giymek istiyorum.

–  Evlenince giyersin. Kesme şeker de koy sofraya, toz şeker de koy. Ben de taze soğan-sarmısak yıkadım, yumurta dürümü yaparız.

*

– Annane ya, niye ağlıyor bu bebek bütün gece ya.

– Bebekler ağlar kızım, gazı vardır. Kim ne yapsın bunu, boşver benim akıllı kızım gel seninle misafire lohusa şerbeti tutalım. Lokumları da ikram et e mi benim canım torunum.

– En çok beni mi seviyorsun annane?

– Tabii ki kimi seveceğim başka? İlk göz ağrımsın sen benim çok özlüyorum seni ben. Karne hediyesi ne alalım sana?

– Kitap alalım mı? Bilim kırtasiyede çok güzel kitaplar var ama ben çarşıdaki Cevizli kırtasiyeye gitmek istiyorum, orası iki katlı hem ciltli kitap da satıyorlar..ha ne dersin annane?

– Olur tabii, yarın dedenle beraber çarşıya inin. Ne istiyorsan alsın sana. Başka kızlar bebek ister benim akıllı kızım kitap ister, aferin sana. Tepsiyi götür bakalım misafirlerin bardaklarını topla, boş bardak misafirin önünde bırakılmaz ayıptır, hemen almak lazım.

*

– Anne şeker maşası nerede? Papatyalıları çıkardım, peçeteleri dizdim, çatalları sola bıçakları sağa koydum, ortaya da alman pastası için yer bıraktım şimdi şekerlikleri koydum, maşaları bulamadım, ya annee sana diyorum yae

– İkinci çekmecededir, dikkat et de kardeşin pufa tırmanmasın, onun bir ayağı sallanıyor düşer mazallah.

–  Fadile de gelecek mi? Fal bakar mı bize? Limonj  fincanları dizdim tepsiye ama… Fadile gelecekse ağzı yaldızlıları çıkarayım onlar daha büyük.

– Akşama amcanlar gelir, hadi ikiniz balkona kovayla su taşıyın da yıkayın, serinlesin biraz balkon. Yaz gecesi bile sıcak, yavaş kızım sarkmayın balkondan, dışarı terliğiyle eve girmesene evladım.

*

– Anne patlıcanları pijamalı soydum, ee nolcak bunlar?

– Tuzlu suya basacağız acısı çıksın, balkonda küçük tüpü yak ben tavayı alıp geliyorum.

– Ya önce pattesleri kızartsan ya anne ya, yağın içinde köfte hücreleri var, süzmeden etmeden hem biber acıymış onun da tadı var yağda, hepsi pattese geçiyor ama…

– Sen o patlıcanları uzat ordan kaynar yağın başında kan ter içinde uğraşıyorum zaten. Çöpe gazete serin!

– Patlıcanları yengem gibi unlayıp kızartsana? Yoğurdu az sulandırdım, şimdi?

– İcat çıkarma, sarmısakları soydunsa havana koy, içine az tuz at da kaymasın, iyice döv.

*

– Babamın arabasının kapısının sesi ! Koş kapıyı aç “hoşgeldin” de ben de geliyorum. Hadi bakim abla sözü dinlenecek!

– Herkesin çocuğu sabahlara kadar ders çalışıyor nasıl kazanacaksın sen üniversiteyi böyle bilmem ki?

– Amaaan herkes kendi çocuğuna baksın. 

– Yeme dolma içini, çiğ et kurt yapar.

– Daha ne kadar dolma dolduracağız ya ben bıktım usandım kaç kilo kuruluk var burda?

– O bitsin sarma da sarılacak, yarın bağa büyük grup geliyor. Altına koruk dizeriz acılı ekşili çok nefis olur.

*

– (kızıım?!? sofrada babaannen var, büyükler başlamadan başlanmaz dur bakim) Anne hadi buyrun.

– Abla ya ben ne zaman yapacağım kahvesini babamın?

– Hele dur boyun ocağa yetsin minnoş. Orta gözde, kısık alevde pişer babamın kahvesi, sen beceremezsin.

– Sana çorba yaptım ama geçen gün. Banyodan kürsüyü aldım, tencereye su koyup patates havuş attım unuttun mu?

– Nasıl unuturum ya, küçük aşçım benim. Süpersin vallahi. İyi kurula o borcamları, su lekesi kalıyor. İki saat yıkadım ellerim karıcık oldu.

*

– Çayın buz oldu. Yengen okunmuş pirinç verdiydi, sınava girmeden yuttun mu?

– Aa ben onu cebime koydum muska gibi? Hay Allah ya, yencek miydi onlar. Reçeli niye tepsiye aldın?

– Güneşte pişecek biraz da. Sen hadi bittiysen kalk, naneleri elekten geçir.

– Nane topla, yıka, yaprağını yol, güneşe ser..

– Gölgeye.. Güneşe serersen yanar, aroması da uçar, kararır. Öyle olmaz o. Nane gölgede kurutulur.

– Ya aman elli bin tane iş. Ne diye kurumuş naneyi eliyoruz ki? Hazır alsak ya markette üç kuruş bir poşeti tertemiz?

– Elenmemiş nane kalın kalın, çeri çöpü içinde yağa attın mı rengini bile vermez. Hadi daha halılar kalkacak duvarlar silinecek bu hafta.

– Ben Güllü bacı mıyım ya? Kızı üniversiteye gidiyor, annemin derdine bak duvar sildirecek bana.

– Ne var, sil, yarın evlenirsin kendi duvarını camını nasıl sileceksin? Yaptığın banaysa öğrendiğin kendine kızım.  Okumak yetmez evinin işini de bileceksin.

*

– Ooo yoğurtlu patates? Bayılırım, ya anne sizi çok özledim ben ya. Saçmasapan şeyler yiyoruz. Goralı diye bir şey yedim mesela, sosisli gibi de..

– Boşver onu yarın yengen sana yuvalama ziyafeti veriyor, hadi iyisin. Şu nihaleyi kaldır kızım ablanın önünden.. Dolaptan su çıkarın. İyi ki geldin vallahi. Biz de çok özledik.

-Abla karnen nasıl? Bütünleme ne demek? Ben takdir aldım. Sen yokken o sandalyeye hep ben oturdum :))

*

– Vallahi hiç böyle bir çikolata tepsisi görmedim. Paşabahçe mi o? 

– evet.. bitter koydurma dedim. heeepsi sütlü çikolata. gitsinler akşam tıkınırız. 

– hiç olur mu? söz çikolatası o, yarından itibaren misafire tutulacak, şimdi gelen gidenle baş edilmez. Hem ne çikolatası hala, gelin olacaksın hala ne derttesin. Ben içeri geçeyim siz kahveleri hemen getirin. Büyük anneden başlayın ikrama.

*

– Anne sen geç misafirle otur ben çayı termosa alıp geliyorum. Bugüne bugün teyze oldum ben, hiç bir şeyi merak etme. 

– tamam kızım tamam bir şey demedim. Camı aç çok buhar olmuş burası, tüller nemlenmesin. Ablanla uğraşma lohusalık zordur. Sen “peki” de ne derse, yine bildiğin gibi yaparsın.

– Aman annee, biliyoruz huyunu. Şu borcamı kim getirmiş?

*

– Siz başlayın çocuklar benim hiç canım çekmiyor.

– Aa olur mu anne, aç yeri ayrı acı yeri ayrı. Yemeden olmaz. Rahmetlinin ruhuna gider derler. Hadi iki lokma atıver ağzına, bak su böreği gelmiş Mustafa abilerden. Çay da taze. Hadi bak şimdi size ne anlatacağım, şimdiden rahmetli demek de zor geliyor ama rahmetli nenem anlatmıştı. Niye helva kavrulur bilir misiniz? (Yavrum sen de al çayını gel güzel kardeşim benim otur.) Kimse ne zaman öleceğini bilmediğinden hazırlık da olmaz ölü evinde. Cenaze haberini alan evdeki kadınlardan kim varsa, evde kadın yoksa komşulardan biri, her evde bulunan un-şeker-yağ ile bir bulamaç yapmış ki zengin evinden de vardır fakir evinde de vardır. Gelenin gidenin çabucacık karnı doyar, kan şekeri yerini bulur bir anda. Okunan dualar da cabası. 

….

*Ben o evi, o mutfağı, o yaşlarımı biraz özledim.  Bir gün oturdum, herkesin farklı renkte konuştuğu, 9 yaşından 99 yaşına giden bir öykü yazmaya karar verdim. Bu oldu. Herkesin rengini tam tutturdum mu onu hatırlamıyorum. ama anafikir bu.

Yorum bırakın

Filed under aile, ben yazdım, kültür

50 Yaş yazısı

Bu yıla nasip oldu şimdi yazayım bari.

Bir süredir 50 yaşımın keyfini sürüyorum. 25 yıl önce düşünüp hayal ettiğim bir sürü şey oldu bir sürü şey olmadı. Mesela saçlarım çok da beyazlamadı. Ellerimde yaşlılık lekeleri var.

50 yaş -temsili-

Enerjim çok tükendi. Hareket etmek, bir yere gitmek için kendimi zorlamam gerekiyor. Mesela bu yazıyı yazmak için epeydir uğraşıyorum. Çok da dolu bir yazı değil neticede. Günlük gibi bir şey. Ama kendimi kafalayıp ısrar etmem gerekti.

Fazlasıyla kilo aldım. Liseyi bitirdiğimde olduğum boydayım ama kilo ikiye katlandı. Bu da aslında hareket etmemi zorlaştırıyor. Giydiğim şeyler de yakışmadığından kot tişört devam.

Git gide 60-70’lerimi düşünüyorum. Endişeleniyorum. Enerjimi arttıracak bir şeyler olur inşallah.

Sol dizim ağrımaya başladı, bel fıtığım azıttı. Yakını göremiyorum ama tam gözlüklük de değilim. Eskisine göre daha sessiz sakin bir insanım.

zamanın geçişini izliyorum.

bakalım bir gün 60 yazısını yazabilecek miyim?

3 Yorum

Filed under ben yazdım

Âhi anlamındaki A (tahin nasıl okunur)

Çok milliyetçi bir yanım yoktur genelde ama Türküm, doğruyum ve çalışkanım.

Türkçe benim için önemli. Severim, korurum..

Tahin muhabbeti bezdirdi. Kısa kalın a ile okunması modası çıktı ve ben de bıktım. Bilmesek. Şapkalı harfleri geri istiyorum.

Ahi iceren bazı kelimeler yazacağım. Kendiniz düşünün:

Ahi. Şahin. Kahin. Dahi. Dahil. Sahil. Bahir. Cahil. Tahir. Fahir. Mahir. Zahir. İbrahim. Vahi. Vahit. Nahit.

Teşekkür ederim.

Yorum bırakın

Filed under ben yazdım, eğitim, kültür

Çantalye

Bir cafe ya da restorana gidince, çantalarımızı koymak için garsondan istediğimiz ilk şey: çanta sandalyesi.

1 Yorum

Filed under ben yazdım, i-pek tatlı sözlük, severim paylasirim

Yapay zeka’nın üst modeli

Zamanında düşünüp Google Görselle Arama’yı icat etmiştim. Şimdi de şunu düşündüm:

Yapay zeka destekli tasarım siteleri var. Doğru dürüst bir tanım ya da isterseniz tek bir kelime yazıyorsunuz. Size bunun görselini çıkartıp sunuyor.

Buyrun bu da örneği. Tanım olarak ne girmişim bilmiyorum da sonuç bu. Bunu büyük bir zevkle ve sefayla kullanıyorum. Hazır çekilmiş foto! “Kim ne yapsın” dersiniz. “Çık sokağa, asfaltta giden arabanın flu fotoğrafını çek koy”. Haha. kolay mı sanıyorsunuz?

Kendi çapında ünlü bir fotoğrafçıyla evliyim. Eşimin hobisi ve ilerde profesyonel olarak yapmak istediği şey; fotoğrafçılık. İnstagramına bir bakın bakalım: @geyikkoşan

Zıt kutuplar birbirini çektiğinden, eşi olarak ben, en son model telefon kamerasıyla bir tuşa basmaktan ibaret olan fotoğraf çekme işini hiç beceremiyorum. ışık-gölge yok oran hiç ama hiç olmuyor. İyi bir fotoğrafçının yanında benim çektiklerim iyice sefil kalıyor.

Bu nedenle yapay zekaya fotoğraf çektirmeyi seviyorum. Beş kulak, iki burun, dort parmak olabiliyor, her göz başka çıkıyor bazen ama er geç istediğime yakın bir görüntü yakalayabiliyorum.

Yine de bana yetmiyor, fikrim şu: Ben kendi resmimi koyacağım mesela, sonra da kucağımda bir aslan, bir uçağın kokpitindeymişim fotoğrafı yapacak. Fotoşopun becerikli hali. Sprey krem temizleyici şişesini yükleyeceğim, açılı halde ocağın üzerine sıkarkenki halini verecek bana.

Zeki Müren’le sahneye çık, Mario’yla araba kullan, Selçuk Erdem ya da Yiğit Özgür karikatürlerinde rol al.

Ay lüften olsun böyle bir şey.


Yorum bırakın

Filed under ben yazdım, icatlar, instagram, internet, severim paylasirim

Lastikçim’den vaz geçmeyeceğim

Araban mı var, lastiğin var arkadaş.

Bir önceki sefer, mevsimi gelince, yaz lastiğini çıkarttık kış lastiği alıp taktırttık. Adamların çıkan lastiği 6 ay saklaması gerekiyordu. Otel mi pansiyon mu ne böyle bir hizmet var.

E ölümlü dünya. Bir gittik ki lastikçinin yerinde yeller esiyor. Kış lastiğiyle yazı ve sonraki kışı geçirdik ama lastik de perişan oldu.

Evet biraz haşin kullanıyorum. ehehe

Bu sefer dört mevsim lastiği dedi yetkili kişi olan eşim bey. Lastikten anlamam. O ne derse o.

Hatta benim için lastik değil tekerlektir. Neyse, bencileyin ilk defa lastik almak isteyen tecrübesizlere bir fikir olarak yazıyorum bu yazıyı. Bir acemiden diğerine.

A- Markaya karar verin.

B- Yaz mı kış mı dört mevsim mi alacaksınız en sık nasıl bir hava/yol şartında kullanıyorsunuz aracı ona karar verin.

C- Lastiğin üzerinde bazı yazılar var. yan yüzünde yani. Lastiğin bedeni o. Benim almam gereken 195/55R16 yani yere değen yüzü 195 mm, R radyal demek (nedir bilmiyorum), 16 da inç biriminden çapı.

Ondan sonra ev alışverişi yapar gibi sitelere gidip fiyat araştırabilirsiniz, markaların kendi sitelerinden fiyat bulmaya çalışabilirsiniz. Ya da gidip lastikcim sitesinden şak diye alabilirsiniz.

Benim tercihim bu oldu. Fiyat avantajı kesin var, bazı modellerin promosyon hediyeleri oluyor, onun dışında getirip takma hizmeti var. Ayrıca üretim tarihini kesin olarak bilme şansınız oluyor. Lastiğin de her malda olduğu gibi tazesi makbul.

Sitenin aracın markasına göre öneride bulunan bir arama motoru da var. Ayrıca iletişime geçerseniz sizin araca ne takılacağı konusunda yardımcı da oluyorlar. Araç sahiplerinin %40’ı, kullananların %50si kadın bu ülkede ama bu kadınların % kimbilir kaçı lastikten anlar ki?

Benim için en avantajlı olan tarafı lastiği takma hizmeti veren kişiye kargoluyorlar. Kapınıza kadar getirip gözünüzün önünde balans ayarını yaparak takıp, eskilerinizi de alıp gidiyor. Ben hayatta lastik değiştiremem, sanayiye manayiye de gidip uğraşmayı sevmem. Yıl olmuş 2023 herşey eve teslim, lastik de öyle oldu.

Havada karada LASTİKÇİM. reklam gibi oldu ama reklam değil. tavsiye.

Yorum bırakın

Filed under araba, ben yazdım, icatlar

Hayalimdeki Site

Hayatımın en güzel günleri askeri kamplar ve tekel kampindaki günlerimdi sanırım. Tam anlamıyla ekmek ekden su gölden tatiller. O salaş ortamlarda bir şekilde 5 yıldızlı otel konforu vardı.

O yüzden bir gün oturmak istediğim sitede mutlaka:

<24 saat açık ve ücretsiz>

Kafe. Büfe. Kreş/bakıcı. Konsiyej. Sağlık kabini.

Tesisat. Tamirat. Elektrik. A/C.

Kuaför. Kargo. Temizlik. Hobi odasi.

Toplantı odası. Maç film izle, yoga dersi al, parti yap, taziye aç..

Olmalı. 70 yıl dışarı çıkmasan dışarıyı özlemezsin : D.

Yorum bırakın

Filed under ben yazdım, ev işi, taşınmak