Tag Archives: kahve

Kafeinman

Hayatımın uzun bir döneminde kahvaltıda çay içtim bir daha da içmedim. Çok şeker attığım ve ılık içtiğim için çayın çaylıktan çıktığını da belirtmem lazım. Akşam yemeklerinden sonra babama küçk ocakta sade kahve pişirirdim. Pek severdi rahmetli.

Üniversitede neskafe gold hep elimin altında oldu. Ders mers çalışırken kafayı dinç tutmak için. Üniversite bitti kahve bitti.

Türk kahvesi evlendikten sonra hayatıma girdi. Ama ne giriş.. Kayınvalidem sağolsun tam adabıyla kahve içen bir hanımdır ve beni de ailenin çaylak kahve içicisi olarak aralarına aldılar. Zamanla yemeklerden sonra bir orta kahve arar hale geldim. Zamanla sade kahveye geçtim. En iyi kahve nerede satılır, hangi cezve, nasıl fincan, çifte kavrulmuş lokum mu yoksa bitter çikolata mı derken girdiğim her işte olduğu gibi dört dörtlük abarttım. Oradan espresso’ya geçişim daha da hızlı oldu. Artık bu hayat kahvesiz çekilmemekte.

Geçenlerde heves ettim, ben küçükken kahveyi nasıl da kavururduk, nasıl oluyor da oluyordu diye nostalji yapmaya ve çocuklara da neşe çıkarmaya karar verdim. Sokak arası bir kuru kahveciden 100 gram yeşil kahve aldım ve yanmaz tavada kavurdum. Macera şu :

20150520_195227

Çiğ kahve

20150520_195252

Kavrulmaya hazır

20150520_195956

Yarı kavrulmuş “sarışın” kahve

20150520_200803

Orta kavrulmuş kahve

20150520_201309

Kavrulmuş kahve

20150520_200751

Orijinal Espresso Tanesi

20150324_201526

Babadan kalma klasik kahve değirmeni

20150324_201533

Yılbaşı hediyem modern kahve değirmenim

IMG-20130728-WA0001

Kahve içtiğim bi mekanda sunum

Kahve çekildiğinde değil kavrulduğunda tazedir, giderek bayatlar, yağını lezzetini kaybeder. Buna dikkatinizi bir kez daha çekeyim.

Bu yazıyı sevdiyseniz başka #kahve içerikli yazılarım da var, buyurun okuyun..

Reklam

1 Yorum

Filed under aile, alışveriş işleri, iştahlı işler, kahve, kültür, severim paylasirim

Türk Kahvesi Nedir, Nasıl Pişirilir?

Bugünkü konumuz en sevdiğim konulardan biri. Kahve. Özelde Türk Kahvesi.

Kahve yemenden gelir, küçükken çok kahve içen arap olur.. Falımız fallanmış. Nohut Kahvesi, Tuzlu kahve, Merengiç kahvesi, Kalk Git kahvesi, okkalı, yandan çarklı.

İki orta bi sade…

Ehl-i Keyfin keyfini… “Kahveliyem” muhabbetleri.. Güzeldir. çok çetrefilli konular, zamanla her birine bir yazı linklerim inşallah.

Bugün kahveyi beraber pişireceğiz.

Ders bir : Malzemeler

 

kahve

Fincan.

İyisi Çin Malı ve seramik çamuruna kemik tozu katılarak yapılan ve bu yüzden altında “Bone China” yazan porselendir. İncedir, ışığı geçirir. Küçüktür. “Bülbül Yuvası” olarak nitelendirilir. Bu resimdekiler benim gündelik fincanlarım. Çeyizlik fincanlarımı çekmek aklıma gelmedi.. Her evde de zaten fincan takımı iki çeşit olur. Gündeliğe çıkardığın, sabah kahvesini pişirdiğin takımınla, daha ince daha yaldızlı daha yüz ağartan misafirlik takımın. :))

İkram ederken fincan kulpu tepsi taşıyıcının soluna çevrilir ki, misafir de sağına gelen kulpla tutup bir hürpletsin…

20141211_143358

kahve1

Cezvelerim. Bakır cezveler, çelik cezve, elektrikli cezve.. Kahveyi kaç kişilik pişireceksen o boy cezve kullanılır. Cezvenin en mühim yeri de ağzıdır, o kıvrıntısı usturuplu yapılmadıysa kahve fincana akmaz, dökülür saçılır. Kızımın deyimiyle “saçıra batıra” koyarsın, olmaz. Kaldır at o cezveyi. Cezve alırken bir bardak su ile deneme yapmadan almam asla.

En iyisi mangalda, kumda pişer, ağır ateşte pişer kahve. Aceleye gelmez, inada binmez. Dırt olur, soğuk olur kesinlikle içilmez.

kahve2

 

Gaziantep El Sanatlarının en güzellerinden; dövme bakırdan yapılmış kahve seti. Tepside duruşuyla göze de damağa da hitap eder, bakır zarflar içinde kulpsuz porselen fincanları vardır. Alem’li lokumluk yanına kârdır.

kahve4

Coffee Arabica tohumlarının kavrulup ince çekilmesi ile Türk Kahvesi olur. Çok çok incedir. Mümkünse orta ve çok kavrulmuş iki çeşit kahveyi belli oranda karıştırarak kendi ideal kahvenizi yaparsınız. Çekilmiş kahve almaya kadıköye indiğimiz çoktur. Her kuruyemişçinin kahvesi alınmaz.

Market kahveleri içinde KKME iyidir.

 

Ders iki: Misafire “kahveyi nasıl alırsınız?” diye sorduktan sonra (muhtemelen gençse orta, yaşlıysa az şekerli ya da sade içecektir. “Şekerli” diyene “cicim kahvemiz de bayat mı ne? boşver çay koyalım” diyerek savuşturun. Kahve içmeyi bilmiyorum demek gibi bir şey.. Gitsin kumda oynasın)

Bir fincan orta şekerli kahve yapmak için bir fincan soğuk su, dolu dolu bir kahve kaşığı kahve, bir kahve kaşığı da toz şeker lazımdır. Ayrıca köpük payı/cezve hakkı olarak bir kaşık kahve her seferinde eklenir.

kahve6

En az 25 kere karıştırılan kahve ocağa sürülür. Ağır ateşte köpüğün kabarması beklenir. Kabaran köpüğün ayarına dikkat edilir yoksa köpüğü kaçar..

Köpüklü kısım fincanların dibine pay edilir.

kahve3

Bir kez daha ocağa sürülen kahve azıcık tıkırdamaya ve köpük de adamakıllı kabarmaya başlayınca fincanlara süzdürerek akıtılır, telve fincana doldurulmaz.

kahve7

İyi yapılmış, tiryakiye layık bir kahvenin (köpüğünün) “üzerinde pire yürü(yebili)r” olması gereklidir.

 

pire yürür

pire yürür

İkram ederken yanında bir bardak su muhakkak verilir. Kahveyi höpürdetmek görgüsüzlük değildir.

Boşalan fincan tabağa konup, sehpaya değdiği an, misafirin önünden kaldırılır. Adettir.

Afiyet olsun.

 

20141204_122000

5 Yorum

Filed under alışveriş işleri, ev işi, iştahlı işler, kültür, severim paylasirim

İnstagram Eserlerim -i-

20140102_134430_opt

Kahve rengi olur fincanının içi,

Köpüklü ortaların tepside üçü,

Instagram dediğin iğneli fıçı

Atıp düşmanları sallamam lazım.

xoxo

Espresso içer koyarlar resmi

Bardağın üstünde yazılır ismi

Sen bayılırsın, beğenmez kimi

Ağzinin payını bol vermem lazım

xoxo

Fincanında var kırk yıllık hatır

Gönül kırar lafla, aratmaz katır

Ipeka bunaldı, alıp da satır

Alnının çatına vursam ne lazım?

 

4 Yorum

Filed under ben yazdım, instagram, internet

Fikre bak! Kahvenizi nasıl alırsınız?

Çok kahvesever, kafeinman bir insan olarak her gittiğim yerde kahveler içerim. Genellikle sade içsem de, ortama uymak, pişirene eziyet etmemek, ya da baştan savmasına engel olmak için, benimle beraber kahve içenin siparişine uyarım. Orta ise orta içerim, şekerli derse “iki olsun” derim.

Sade kahveyi herkes her zaman düzgün pişiremiyor. Hele ki, cezve değil makine kahvesi yapmaya başladıkları zaman kafeler beni çok hayal kırıklığına uğrattılar. Kesinlikle aynı değil!

Ne yanına su geliyor artık, ne de süzdürüp koymaktan haberleri var. Blok halde kahve telvesi fincanın dibinde iki parmak, mide kaldırıyor..

Rahmetli babam eve kahve çekirdeği getirirdi, özel yeşil renkte olurdu kahve çiğken. Büyük yanmaz tavada (teflon icat olmamış mıydı, çok mu pahalıydı bilmem..) kavurmak benim görevimdi. Kokusu çıkana kadar, ağır ateşte, sürekli karıştırarak kahveyi kavurmak gerekir. Yoksa yanar, kömür olur.  O güzel yağlı kokusunu salmaya başlar, rengi döner,kabukları incecik kavlar savrulmaya başlarken, “tamamdır” der kapatırım altını.

Babam alır eline pirinç kahve değirmenini,

deermen saatle, kaşık kaşık üstteki kapaktan kahve koyar ve çeker Allah çeker. Bütün çekirdekler öğütülüp kahve olunca, iş gene bana düşer. Babamın avucunda ısınmış değirmeni açar, kavanoza aktarırım haznedeki mis kokulu kahvemizi. Küçük ocakta, küçük cezve ile tek kişilik sade kahvesini pişiririm. Köpüklendikçe ateşten alır, köpük yatıştıkça tekrar sürerim. Ta ki köpük kalmayana, kahve iyice kaynayana kadar. Çünkü, sade kahve kö-pük-süz olur!

Sonra ya cezve ile fincanı iletirim, huzurunda fincana dökerim kahvesini ya da mutfakta iyice süzdürerek, telvesinden arındırarak fincana koyar, tepside servis ederim.  Tam ritüel.. O zamanlar ben kahve içmem, karşılıklı kahve höpürdetmemiz benim otuzlu yaşlarıma rastlar, nescafe-sigara-muhabbet dakikaları altın değerindedir.

Sade kahve merakım ise, rahmet-i rahmana kavuşmasından sonra gelişti. Bugünü göreydi, karşılıklı espressoları patlatır ne keyif yapardık ama.. Neyse, konumuz, kahveye bir icat katan Birsen Canbaz . Artık siparişimiz orta ise orta, sade ise sade belli olacak, masaya gelene kadar kimin ne içtiğini çoktan unutmuş garsonun “o piti piti”sine kalmayacağız.

Başarılı.

 

2013-07-12-1954

 

4 Yorum

Filed under aile, icatlar, iştahlı işler, severim paylasirim

Ehl-i Keyfin Keyfini Ne Tazeler?

Taze elden, taze pişmiş, taze kahve tazeler….

Kızım büyüyor, artık yavaaaş yavaş Türk kahvesi kültürüne hakim olmaya da başladı.

Kahve, sade ise, kaynamış olmaktan mütevellit, köpüksüz olur. Az şekerli, orta ya da şekerli kahvede köpük, üzerinde pire yürüyecek kadar kalın olmalıdır.

Ağır ateşte pişer kahve, yanında serin su ile servis edilir.

İlk kabarmasında fincanlara köpük pay edilir, tekrar bir kaynatılır, fincanlar dudak payı bırakılarak doldurulur, dumanı tüterken servis edilir.

İkram ederken, misafire iyice eğilinir, “buyrun” denir.

Kahve samimi ortamlarda, höpürdetilebilir.

İşte kızımın elinden son içtiğimiz kahvelerimizz.. (kendine de yaptı fındığım…)

Türk Kahvesi

* Bu resimdeki minik bardaklar Paşabahçe’nin Hürrem serisi, renkli ve yaldızlı. Tam kahve yanına vermelik… Serin su kahveden önce içilir,  ağızdaki diğer tatları temizlemek ve kahveye hazırlamak için.

* Kahve fincanının kulpları, ikram edileceği tepsiye sola bakar şekilde dizilir, ikram edilen kişinin sağına gelsin diye.

* Kahve yanına, lokum da ikram edilir, çikolata tercih edilmez. Çikolata kahvenin sıcağıyla erir, sıvaşır iğrenç olur….

* Kahve yanına eski bir gelenek de mümkünse ev yapımı likör ikram etmektir..

kahve ve likör

* Bu çook şahane bir restoran olan Garden‘de bu sene son içtiğim kahve. (acıbadem likörü eşliğinde, alkol almadığım için onu içmedim)

* Kahve ikram edildikten sonra tepsi mutfağa gitmez, boşalan fincanlar acilen misafirin önünden kaldırılır. Bu konu gerçekten önemlidir, dibinde telve ile misafirin önünde bırakılan fincan, saygısızlıktır…

* Çok çok samimi olmadığınız bir yerde, sakın fal yatırmayın,  görgüsüzlüktür..

Vakt-i zamanında Urfa’dan İstanbul’a ticarete gelen bir kişi, iş yapacağı arkadaşının yanına gitmiş. Adam hemen “yemek söyleyelim de beraber yiyelim” diye ikram teklif etmiş. Urfa’lı ikramı, elini döşüne basarak reddetmiş:

“Kahveliyem ağam…”

tee 24 saat önce yola çıkarken kahve içmişmiş… (muhtemelen mırra’dır o, hiç denemedim,niyetindeyim)

yaa, kahve de böyle bir şeydir.

melengiç kahvesi de vardır,  yabani antep fıstığı ağacının meyvesi ile yapılır.

espresso da vardır.

ama

Kahve “Türk kahvesi” dir.

Ek: bu yazı da ilginizi çekebilir: zarf ve fincan

15 Yorum

Filed under ben yazdım, ev işi, insan olmak, iştahlı işler, kültür, severim paylasirim

Zarf icat oldu, hijyen bozuldu.

Kahve severim. Daha güzel yazayım, kahveseverim.

Eşimin telefonunda bir ara “Kafeinman” olarak kayıtlıydım, o derece. Hiç bir ikramı geri çevirmem. Neskafe bile içerim. O kadar yani. Favorim Türk Kahvesi’dir. Yalan yanlış poşette satılan hazır Türk Kahvesi bozuntularına da karşıyım. Böyle rezillik olmaz. İnstant Türk Kahvesi mi olur, Türk Kahvesi’nin adabı zaten uzun sürede hazırlanması..

Bkz: ve Destekleyiniz: Türk Kahveme Dokunma!

İkinci sevgilim espressodur. Onun da yeri ayrı ama Türk Kahvesi en güzeli.

“Tiryakinin keyfini ne tazeler? Taze elden, taze pişmiş, taze kahve tazeler….” derdi rahmetli dedem.

Araba kullanmayı öğretirken : “kızım frene ağıııır ağır basacaksın, tiryakinin kahvesi dökülmeyecek” derdi rahmetli babam.

Oğlumun sünnet pastasını Türk Kahveli yaptırttıydım, dahası var mı?

Sülalecek kahveperver miyiz neyiz??

Evet.

*-*-*-*-

Kahve, cezvede pişer. Cezve metal olmuş, elektrikli olmuş farketmez. Bir tek, telve nam, arcelik makine kahvesi gibi makinelerde yapilanı iğrençtir. Su haznesini görmediğim, temiz olup olmadığını bilmediğim şeyden nasıl kahve içeyim? Kimbilir ne zaman değişti suyu, ne zaman temizlendi?? Bakteri mi üredi, su yosun mu tuttu bilmiyorum. Ben o kahveyi içmiyorum..

*-*-*-*-

Gelelim zarfa. Zarf, kulpsuz kahve fincanını taşımak için icat edilmiş gayet meşhur bir Türk geleneğidir.

 

Bu resimdeki, çeyizimden, halis Trabzon telkarî bir zarf ve ters duran tabağı.

Bu alttaki resimdeki de, şu aralar kahve veren her yerde niyeyse moda olan, bakır kahve seti.

sette yer alan herşey bakır. (kalaylanmamış bakır insanı zehirler, biliyor musunuz? bu ve benzeri cezveler hep kalaysız….)

hatta bu resimdeki kahvem, sade olup, kumda pişmiş bir kahvedir. Nefisti. İkram da, gözlere bir ziyafet.. Hatta bazı mekanlarda, kahvenin de bir kulplu kapağı oluyor… negzel..

Neyse, benim derdim başka.. Bu zarflar bir defa, pis pis bakır kokuyor, agzima değdirmesem de, burnuma değiyor, neticede kahvenin tadını hiç ediyor.

İkincisi, bunun yıkanması mümkün değil. Adabı, zarf ile içmektir kahveyi ama herkesin ağzını değdirdiği yerden nasıl içilir bu??? pipet verseler???

Fincanı çıkarıyorum zarftan, çay bardağında rakı içer gibi, iki parmağımla tutup dikiyorum. Çok fena..

Bi mesajım daha var, o yanında gelen, lokumluk… içi kalaysız, içindekiler temiz mi pis mi, kaç masaya geldi gitti daha evvel belli değil.

Kahvemin yapıldığı mekana, mutfağa gidip denetleyesim var, lakin kahveme tükürmesinler diye katlanıyoruz işte..

 

Vallahi tiksinmediysem de, mutsuzum.. Çok güzel, çok otantik. lakin bu setler no-hijyenik.

Kapatırken, eksik kalmasın: Pazardan yoğurt alınırken, denenirmiş o zamanlar.. Rahmetli büyükbabam, kaşığını cebinde taşırmış. “Yoğurtçu herkese aynı kaşıkla tattırıyor, ben huylanırım” diyerek. Rahmetli ettikleyin, fincanımı, cezvemi yanımda mı taşısam???

 

Dip not: zarfla gelen kahvenin falı da olmaz, yazık….

8 Yorum

Filed under iştahlı işler, kültür, saglik, severim paylasirim