Category Archives: gezen güzel olur

Kuruyemişin evine ziyarete gittim… yeni adı da: Koz Kuruyemiş

Bağdat’a işim düştü, ki onu da sonra anlatacağım, uzun ve güzel bir hikaye,, (iki üç nokta yan yana olur da iki üç virgül neden yanyana olmasın, derdimi anlatıyor, biraz uzun bir es verdim lafa devam ediyorum) (kısa kes su cümleleri, başını sen unutmasan bile okurun unutuyor) (her neyse) bir köşe başında bir kuruyemişçi gördüm. Daha doğrusu kızım farketti, Kendisi evin asal kuruyemis tüketicisinin fotokopisi olduğundan (“eşim ve kızım kuruyemiş sever” desen ölürsün, illa lafı döndürüp dolaştır sen.. sanki kelime başına para alıyor wördpresten) “buudan babama kuyuyemiş alalım” dedi. (r özürlü. ayyan içer benim kızım :) )

Olur dedim. Bu tür mekanlar hiç beni cezbetmez. Sevmem kuruyemiş. Fıstığa cevize, kuru üzüme, (bastığa) pestile muskaya, cevizli sucuğa, bil umum abura cubura doyduk küçükken ondan mıdır bilmem.. Ha fındık severim bir de işlenmiş yer fıstığı. Ama dut pestili, kayısı erik dut incir kurusu, keçiboynuzu, kabuklu yer fıstığı bilmemne çok uzak bana. Bildiğim en egzotik kuruyemiş kaju/cashew’dur; onu da ucuza çalıştırılan kadin-çocuk işçiler tarafından ve çok zalim şartlar altında kabugundan ayirma işleminden geçtiğini öğrendiğimden beri ağzıma sürmem pek. kuruyemişçiye giriş çıkışım nadirdir. bir zamanlar sigara içerken girerdim, bazen de çok iyi bildiğim bir yerse taze çekilmiş Türk kahvesi almak için girerim o kadar…

Anam içeri bir girdik ki piiii… Fantastik filmlerde olur ya, düz bir kapıdan girer kahramanımız, birden yağmur ormanına adım atmış olur, ışıklar, müzik sesi filan. anladınız işte.. aynen öyle oldum..

Sanat eseri, nasıl güzel piramit yapmışlar o kadar olur.. istif mükemmel, mallar da gerçekten birinci sınıf. çürük çarık yok.  o kayısilar incirler “al beni” diyor resmen. e aldık tabii.

Adamlar işin gerçekten yeni bir boyutunu yakalamışlar. On gram bilmemne alıyorsun özel fermuarlı poşette veriyorlar. Atmaya kıyamadım valla tekrar kullanacağım poşetlerini. Hem de RE-USE di mi…

Rulo halinde tek lokmalık pestiller yapmışlar, çilek pestili mesela. Tadı nasıldırbilmiyorum ama ilginçti..

ve hayatımın ilk pecan cevizini, piccolo fındığını ve meşşhuuur altın çileğini tatma fırsatım oldu.

pecan cevizi bizim cevizin kara kuru olanı. gene tatlı ve yağlı..

piccolo fındığı normal fındığın (finduk daa) dörtte biri, şirin bişey.

altın çilek kadar dandik bişey yemedim şimdiye kadar. Ekşii, çekirdekli, insanın içi bulanıyor. kusa kusa kilo verirsin herhalde. tövbe yemem bir daha.

valla yolunuz düşerse tavsiye ederim, İlgi Kuruyemiş Evi, evlere servisleri de var, süper bir yer.

 

EDİT:

Yeni adı ile Koz Kuruyemiş olmuş, site de değişmiş: Koz Gurme Kuruyemiş

4 Yorum

Filed under alışveriş işleri, çevre, gezen güzel olur, iştahlı işler, severim paylasirim

Hizmet için teşekkürler.

Geçen haftanın bir bölümünde bir akrabam aniden Bursa Şevki Yılmaz hastanesine kaldirildi. Apar topar Bursa’ya gittik. Kimimiz kimsemiz yok, ya bir otelde yer ayarlayacagiz, ya arabada nobetlese yatacagiz, her kosula haziriz.

Hastaneye ulastik, hastamizi gorduk.. Durumu iyiye gidiyordu sevindik. Ve kalacak yer derdine düştük gecenin bir saati..

Hastanenin tam arkasında bir bina var. üzerinde “hasta yakınları misafirhanesi” yaziyor. açık soyleyeyim, ücüncü sınıf han bozması bir yer bekliyordum ve yılana sarılacak durumdaydık.

bu kadar mı yanılır insan… su-i zan etmişim, Bursa Yıldırım Belediyesine çok teşekkür etmek istiyorum. Hasta yakinlarina üç kuruşa beş yıldızlı otel hizmeti sunulabileceğine inanmazdım, inandım..

Tesis arazisi belediye tarafından saglanmis, insaati yapan firma zemin kati almis ve ücretsiz olarak misafirhaneyi bitirip belediyeye teslim etmis. Simdi giris katindaki dev kafeteryayı ve zemin kattaki dev eczaneyi ayni firma isletiyor.

Hem para kazaniyorlar hem sevap. Çok beğendim fikri…

Hasta yakınlari için misafirhaneler her yerde olmali.

1 Yorum

Filed under gezen güzel olur, saglik, severim paylasirim

Neden yok? -I-

Merhaba

bu yazının konusunu dün aile meclisinde anlattım. pek bir tepki gelmedi. Bir tek bana mı dert oluyor bilmiyorum ama yazmazsam çatlarım dediğim bir durum var önümde:

Arabanız var mı? Bizim var.

Arabanızda paspas var mi? O da var. Lastik paspas. Halı paspaslar kıvrılıp ayağımın altından kaçıyor. Güvenli bulmuyorum. Güven demişken, vaktiyle bir kitapta okumuştum: Adam birşeyler içti arabada, şişesini de arkaya attı. Şişe yuvarlanıp öne geldi ilk frende ve pedalların arkasına sıkıştı. Adam fren yapamadı ve GÜM..

Bu bana bir etki yapsın… Paranoya listeme bir madde daha girdi mi….Bizim arabada da acaip su içilir. Şahsen ben yarım litre suyu bir dikişte içerim..Kurbağa yutmuş gibi, hatta kızıma teyzesi “çamaşır makinesinden fazla su alıyor” demişti…Sürekli dolu/yarı dolu ve boş şişeler vardır arabada.. Neyse, bu yüzden arabadaki tüm şişeleri olabildiğince emniyete alırım hep. İçinde çöp kovası olan başka araba var mıdır bilmem?

Nerdeeen nereye.. Araba içi güvenliği diyordum. Halı paspas kıvrılıp ya baldırıma kadar tırmanıyor ya öne bükülüp pedalları engelliyor. Lastik (kauçuk)  en iyisi. O da sorun aslında. İyi bir marka olmazsa; tehlike! Kullanılmış plastiği geri dönüştürüp yaptıkları  paspaslardan olabilir.  Kimbilir ne işte kullanıldıktan sonra atılmış pis şeylerin arabamızda olmasını istemiyorum. Zaten bazı paspaslar kokusundan belli bence. O konuda da asla siyah olanlarindan almamak lazim diyorum. Geri dönüştürülmüş plastiklerin (hurda plastik açıkçası) sadece siyah renkte olabildiğini, renklendirilemediğini söylediler. (gerçi bunu da araştırmak lazım.. paspas dosyası kabarıyor)

Gelelim bu yazıya esas sebep olan konuya: Araba için satılan paspaslar 4’lü paketlerde oluyor.

Bizim arabadaki arka koltukların müşterileri daha yere basabilecek kadar uzamadılar. Arka paspaslar sıfır. Kullanılan sürenin (motor zamanı :) ) %95’inde arabada yalnızım. Sağ paspas da sıfır gibi. Soldaki, yani şöför paspası ise deliniyor açıkçası sürtünmeden.. Bana tek paspas lazım arkadaşlar. Ama böyle bir ürün yok..Üreticilerle görüşmeliyim. Bence büyük ihtiyaç. Paspas takımı 60 lira diyelim, tek paspasa 20 lira vermeye hazırım. 1 tane delik paspası atmak, 3 tane sıfır paspası atmamı neden gerektirsin onu anlamıyorum…

2 Yorum

Filed under alışveriş işleri, araba, güvenli hayat, gezen güzel olur, soruyorum

AFM sinema keyfimi bozuyor..

şöyle ki: sinema gişesinde bilet alırken “patlamis misir+içecek de dahil edelim mi menu olarak içeriden ucuza geliyor” dediler. 10 yerine 9 lira imis.

iyi .. aldik …

popcorn tamam. icecek olarak “su” vermiyorlar.. sadece gazli icecekler. ee ben gazli icecek icmem. ülserim var. şeker hastası olanlar var… çocuğuma da içirmem. verdiğiniz su zaten ülkenin en güven duyulmayan markası ama razıyım.. Su her halükarda koladan ucuz .. vermeyin bana kola – gazoz vb… Hem siz kar edeceksiniz bunu düşünsenize..

Yok. anlatamadım.

ne saçma insanlar…

 

bir de, gelecek program olarak gösterilen fragmanların denetlenmesi gerekiyor. Çocuk filmine çocuklarla gittiysem +13 hatta +18 filmlerin fragmanını izlemenin ne kadar gerizekalı bir durum olduğunu bilmeliler.. Fragmanlara da yas siniri çekilsin…

Yorum bırakın

Filed under gezen güzel olur, saçmasapanlıklar

TRON’u izledim.. nedir ne değildir? işte tam da bu yazıda

Hala elimde sürünen Steve Jobs: Apple kitabında okudum ilkin: Kitaba göre  Tron Pixar-Disney’in “ilk bilgisayar tabanlı animasyon projesi” ve “ilk olarak Doğu Sahilinden bir animatörün, Steve Lisberger’in hazırladığı 6 dakikalık bir kısa film” idi.

Keza Pixar’in ilk animasyonu da Luxe Jr olup, pixar’ın kendi sitesinden tam listeye de ulaşabilirsiniz. 2 dakika bile sürmeyen bu ilk animasyon film, Luxe Jr, Pixar animasyon filmlerinin başında neden bir masa lambasının yer aldığını da size açıklayacaktır…

80’lerde başarılanların seviyesine gelebildiğimizi görmek isterim. İki ucundan önemli bir örnek bu: animasyon programını kendileri yazdılar, ve çok güzel bir de konu akışı sağladılar. Sadece teknoloji yetmiyor, hayal gücü ve uluslararası pazarda iş yapacak bir fikir de lazım. Haydi hayırlısı.. Beceririz umarım..

Tron ilk olarak 1982’de piyasaya sürülen bir film. İkinci bölümünü 3 boyutlu olarak izledim geçenlerde. Hiiiç sarmadı açıkçası. Matrix ve “Johnny: İnsanlığı ancak sen kurtarırsın” kitabının bir melezi gibi.

TRON: Legacy Poster

Bir miktar beyaz bant çekip kıyafetlerin kenarlarına, çeşitli ışıklandırmalar asimetrik kenar süsleri takınarak, bi de sırtına birer firizbi, olmuş bitmiş işte…

Amaan ben beğenmedim ya, yaranamaz artık.. Beğendiğim tek şey gece kulübünün sahibiydi. Bence en iyi oyuncu oydu filmde..

Still of Michael Sheen in TRON: LegacyMichael Sheen

Michael Sheen

En iyi aksiyon da bildiğimiz Nokya Yılan oyununun üç boyutlu hale getirilmiş versiyonu olan Kurdeleli Motorlardı.. Güzeldi hakkaten :))

Aklımda en kalan iki şeyden biri: eğer bir bilgisayar programına girecek olursanız, mobilyaların tahminen IKEA malı olma ihtimali yüksektir.

İkincisi de 80’lerde deli gibi seyrettiğim, TRT’nin TRT olduğu zamanların müthiş dizilerinden birinde baş rol oynamış bir adamın bu 2. filmde de baş rollerden birinde olması.. Bruce Boxleitner.. her türlü ismi cismi unutan ben, adamın adını unutamamışım.. Muhteşem İkili adıyla yayınlanırdı dizi. (Korkuluk ve Bayan King orijinal adi: Scarecrow and Mrs.King) çok da hoş bir diziydi bence.. 80’lerin nesi kötüydü ki? (vatkalar hariç!!!). İlk bölümünde “trendeki kırmızı şapkalı adam”a verilecek bir paketle başlamıştı.. bilmem bu günkü kafamla izlesem gene sever miyim??

adam bu yaşta nasıl böyle gözükmeyi sürdürebiliyor bilmem. 50 doğumlu ya bu abi… imdb’yi taramanın güzel taraflarından biri de sürekli sürprizlerle dolu olması. ahan da nerden nereye: Melissa Gilbert’le evli değil miymiş meğerse? Bizim Lora İngıls ayol.. Şaş Allah Şaş..

 

:))

 

dip not: film 7 yaş ve yukarsı için.. 13 yaşından küçüklere velisi ile izletiyorlar. bilemem.. çok da karanlık bir film onu da ekleyeyim..

Yorum bırakın

Filed under filmler, gezen güzel olur, severim paylasirim

Migros Jet Kasa icat etmis :)

Hayatim boyunca ne zaman markete gitsem kasaya gecmek ve aldiklarimi kendim bip yapmak istemisimdir. (mesleki deformasyon?) Gercekten.. Ben bebekken Kızılay GİMA’da gezdirirlermis beni.. hala deterjan reyonlarini pek bir severim. artik daha saglam yapiyorlar ambalajlari, o kadar kokmuyor disa. ama cok severim.

ne diyodum? Evet, maltepe migros’tan alisveris yaptim. Jet Kasa’dan kendim bip yaptim kendim odedim oy cok eglendim….

dikkat edilecek iki sey var… aldiklarinizi kafanizda gruplayip posetleri oyle ayarlamalisiniz. cunku aldiklarinizin tartimi da yapiliyor ve eger arka arkaya iki urun okutayim da sonra ikisini de posete atarim diyemiyorsunuz. bip-torba sonra ikinci bip…

ariza veren bir baska durum da poseti “doldu” deyip geri sepete almak… metal zemin uzerinde birakmaniz gerekiyor. dedigim gibi, tartiliyor hepsi.

unutmadan, tartim bolgesine elinizi, kolunuzu, ceketinizin etegini koymayin. o da sorun cikariyor. ama iki kere yapinca insan cok alisiyor. ben sevdim gene yapcam!

Yeni kirazli cevreci alisveris torbalari da cok seker olmus. bu sefer almasam diyorum… bakalim geri donusum puaniyla alinabiliyor muymus bir arastirmak lazim..

masallah her marketin her firmanin cevreci bez/telis cantalarindan aliyorum. bagaja koyduklarim var, eve cikarip unuttuklarim var.. bi turlu kullanmak kismet olmadi desem inanir misiniz? en azindan alisveriste hic kullanmadim..

alisveris posetleri sonradan copposeti olarak isime yaradigindan, ne kadar cevreci olursam olayim alisveris posetinden vaz gecemiyorum.

aslinda ben migros olsam deneme yaparim..

musteriye secenek sunulmali… aldiklarinizi posete mi cantaya mi koyalim diye. ucretsiz olsa cantalar gene de herkes poset ister ben diyeyim size…

cantada hersey karmakaris oluyor.. (bu yazi gibi, nerden nereye vardim, dur bakalim)

fekat, en guzeli IKEA cantalari..

boy boy. ben bir tanesini banyoya astim o meshur vitrifiye (mi derler?) bornoz askilari vardir ya her banyoda iki boynuz gibi.. iste onlara astim. beyazlari o cantada biriktiriyorum…

camasir isine bir dahaki yazida deginelim simdilik burada birakayim, gece gece uzatmamak lazim

Yorum bırakın

Filed under alışveriş işleri, çevre, gezen güzel olur, icatlar, severim paylasirim

Garanti bankasinin beceriksizliği

*-*-*-*-
Yeri gelmişken ön bilgi: İlk kredi kartim İş Bankasındandı. 1990 yılında almıştım…
Garanti bankasindan da taa “AçıkKart” zamanindan beridir de (yaklasik 15 yıllık) kredi karti hamiliyim..
Bankam bu sene benden kart aidati almaya kalkti. Bitmiştir. Sevgili Premium kartimi en kısa surede Asya Kart DIT’la degistiriyorum… Kına yaksınlar.
kart aidati ödemem! o kadar!
*-*-*-*-
konumuz baska bu arada:
Nisan ayindan beri Kartal Sahilyolunun en sık kullanilan atm’sinin yan cami kirik.
sekilde gorulen fotografi cektikten sonra bankanin 444’lu hattini aradim ve durumu bildirdim. bana ne aslinda, değil mi? kim düşerse düşsün, neresini yararsa yarsin…
07052010 tarihinden beri bir gelisme olmadi. kaza geliyorum diyor kimsenin umru degil. insan hayatini hice saymaktir bu.
ayrica, banka kendi kimligini rezil etmektedir.
hıh

2 Yorum

Filed under çevre, gezen güzel olur, saçmasapanlıklar, şikayetlerim

hanımlığın yaşı yok. Doğuştan içinde olacak…

geçenlerde kızımı mek’e götürdüm. İlk defa bir mcdonalds doğumgünü partisine denk geldim…
Doğumgünü sahibi on yaşına girmiş. Arkadaşlarını da yaşıtı varsayıyorum ve bu yazının konusu olan kıza geliyorum..
Ya da gelmeden bir not düşeyim. Hiç bir zaman şöyle alımlı çalımlı bir kız olamadım. Saçım düzgün olmaz hiç. Ne jöle sürmeyi ne de köpükle havalı bir şekil vermeyi beceremedim yıllardır. Çok şükür göz makyajı akan, ruju illa ki dişine sıvaşan kadınlardan da değilim ama nasıl anlatsam. Zengin kadın modeli diyorum kendime.
Kuaföre gitmeliyim her gün. Türlü çesitli sac düzlestiriciler vb aldım ama olmaz benim sacim.. Elin kızı bir tarar, bir toka takar akşama kadar tertibi bozulmaz. Piyasanın en pahalı en taşlı tokalarını alırım gene de kuzenimin yünden bükerek yaptığı fiyonk onda kat kat havalı durur… Derdim de bu işte…
Şimdi partideki kıza geleceğim.. Hatun o yasta normal olanın biraz üzerinde kilolu. Tombikçe göbekli bir kız cocugu iste. Straples beyaz bir body giymis. Mini etek de var. Altta da sevgili şefimin tabiriyle malzemeden çalınarak yapılmış bantlı sandaletlerden giymiş. Hem az bantlı hem parmakarası hem de taşlı….
Saçlar at kuyruğu ama bütün telleri yerli yerinde… Küpeler omzuna değiyor.  Veee tepesinde ayı kadar, marka bir güneş gözlüğü. Ben orada olduğum süre boyunca o gözlük milim oynamadı, taç gibi taktığı yerde kaldı.

Ben gözlüğü tepeme taksam on dakikada on kere yere düşer, ya arkaya kayar gider ya öne yemeğimin içine düşer…. Japonla mı tuttururlar bunu kafalarına merak ediyorum. Dediğim gibi bazı kızlarda doğuştan bu havalılık, hanımlık… manken mübarek..
İmrendim. Ortaokul lise yıllarımda bizim okulda da bu kızlardan iki üç tane vardı.. Kimse onlar gibi olamazdi. Sonra kendi yolumuzu tarzımızı bulduysak da, onları hiç unutmadığımı anladım..
Bakalım benim kızım nasıl olacak???

Yorum bırakın

Filed under çocuk, gezen güzel olur

İpek Gezdi Geldi….

Kısa kısa yazayım sonra eklerim..

* on gunde dort otel gezdim, güya hepsinde wireless var, hic birinin odalarinda cekmiyor. bir zahmet lobiye inip isini orada gormen bekleniyor ki bu da sacma bence. vayrlıs hizmeti boyle birsey degil kardesim…

* tekirdag’da ali usta’da kofte yedik. masalar, o koca alttabaklar (yemekteyiz moda etti bunlari bi de adı var ama simdi hatirlayamadim…) janjanli. tuvalette bebekler icin alt acma yeri mevcut. mutfak temiz. kofte ise orta halli. yeterince hizli cevirmediklerinden kiyilari yanmis olarak geldi. kemalpasa tatlisina tahin mi koymuslar nedir cok acaip bir tadi vardi. iki yildiz bile vermem. bir daha gitmem umarim tekirdaga. en meshur koftecisi buysa kalani nedir kimbilir….
* ezine’ye gittim. peynir alacagim; bir tane peynir satan dukkan yok?!? butun kasabayi gezdim. bunlar peyniri ya evde yapiyorlar ya da marketten hazir peynir aliyorlar sanirim diyordum ki ogrendim… istanbul cikisina dogru otoyol uzerindeymis satis yerleri. kasabada bosuna gezmeyin. biz opetten aldik peyniri..ilginc.. ama guzel peynir orasi kesin.

4 Yorum

Filed under ben yazdım, gezen güzel olur, saçmasapanlıklar

Carrefour Kozyatağı’ndaki Sirk : Kludsky Circus

Sirksever aile sektirmeden sirk geziyor. Dun de Kludsky sirkine gittik.

gidene kadar da ayri bir sirk olduk o ayri.. bilet kapidan satiliyor.
teee oraya kadar bilet almaya nasil gelelim??? gerci biletlerin
biletix’te de oldugu yazili ilanlarda ama biletixin haberi bile yok..
her neyse biz gittik aldik biletimizi kapidan.
genel olarak:
revü arasında sirk gösterileri var diyebilirim. erkeklerin gozu gonlu
acildi. 4 kadin 2 erkek dansci turlu cesitli gosteriler yapiyorlar…
terbiyeli atlar var, 3 palyaco, akrobatlar var… birbirlerine lobut
atanlara ne denirse onlardan da var…(son ikisi ayni grup olabilir, laz
gelini olarak kiyafet degisince adamlari taniyamamis olabilirim :)
iki tane güclü adam var, tek elle oburunu kaldiriyor biri.. ilginc,
güzel bir gosteri.
neticede, gordugum en iyi sirk degilse de; gidilir.
biletler 15-20-25 lira galiba. 17:30 ve 20:30 gosteri saatleri.

7 Yorum

Filed under gezen güzel olur, severim paylasirim