Tag Archives: telefon

İpek nasıl? Selam söyle…

Çoook eskiden mektupla haberleşilirken, herkes de okur yazar bile değilken.. Tüm ailenin, eşiktekinin beşiktekinin ince ince halini hatırını sormak adetti. Sorulmaz da unutulursa insanlar küs kalırdı. Aylar yıllar sonra birilerinden haber almak, haber yollamak mühim bir olaydı her evde.

Sonra evlere telefon bağlanmaya başladı. Hatta her evde olmazdı, babam doktor olunca kendisine “tercihli” telefon bağlandı. Komşular rica ederlerdi acil durumda gelip telefon edebilmek ya da telefon bağlatmak için.

Ve zaten telefon görüşmesi çok pahalı bir şeydi. Bir ailenin hatta bütün sülalenin tek bir telefonu olunca, iletişim kıymetli hale gelirdi.

Telefon öyle laklak etmek için kullanılmaz, telefonla görüşme adabı ortaokulda ders olarak gösterilirdi. Telefon eden “Allo, ben İpek Tuz, Nisa Buz hanım evde mi?” derdi, telefonu açan kişi de “benim İpek hanımcığım” ya da “evde efendim hemen çağırayım” der, İpek hanım Nisa hanıma kısaca hal hatır sorduktan sonra derdini yine kısaca anlatır, cevabını dinler sonra da “oldu Nisa hanımcığım, ailenize selam ederim/hürmetlerimi iletin” “siz de ev halkına selamlarımı söyleyin” der ve arayan kişi “Allahaısmarladık/görüşmek üzre” der kapatırdı.

Bu kural günümüzde halen geçerlidir. Whatsappta en son mesajı ilk mesaj atıp görüşmeyi başlatan kişi atar; karşıdaki sonradan emoji vb göndermez. Söyleyeceklerinin bitip bitmediğini buradan anlarız.

Neyse efendim, bu selam söyle kelam söyle lafı bitmedi gitti. Artık bireysel cep telefonlarımız var, üstelik telefonla görüşmemek hakkına sahibiz. Mümkünse aranmak bile istemiyoruz, gün boyu, iki whatsapp mesajıyla çözebileceğim şeye çenemi açmak istemiyorum. Çünkü insanların neden bu kadar gereksiz konuştuklarını anlamıyorum. Havadan sudan konuşabiliyorlar.. Dün TV’de izlediğini, ne yediğini, yolda gördüğünü anlatmayı seviyorlar. Bilmiyorum neden… Bu da benim defom olabilir.

Ha bir de, “herkes nasıl” deyince “iyi iyi” diyorlar, sonra bakıyorsun oğlu evlenmiş, kızı ameliyat olmuş, kocası köpürmüş, eltisi seyirmiş bilmem ne.. haber vermiyorlar. “tek tek sormamışım ki?”

Ne bileyim ben? kimde ne gelişme varsa özet geç, haber ver işte. Karşındakinin (bu durumda benim) ne kadar aptal olabileceğini tahmin bile edemezsin. Haber varsa o haberi ver kardeş.

sonra “aa sen yeni mi duydun, Pınar sana söylemedi mi?”

“söylemedi cinskopat” bir haber varsa söylenir arkadaşım. En yakınından duymalısın. Haber yoksa sırf dedikodu için “İpek nasıl, eltisi nasıl, görümcesi ne yaptı” soruları bitiriyor beni.

Neyse sinirlenmeyeyim… evet ne diyorduk? Selam.

Söyleme abicim bana selam. Eşim iş dolayısıyla günde 70 kişiyle görüşüp mesajlaşıyor. Yüzde seksenini tanıyorum az çok. Her biri niye selam söyler bana?

-“İpek nasıl?”

-“iyi iyi”

-“selam söyle”.

Nasıl olduğumu bilmek istiyorsan aç kendin sor. Bana da selam söyleme, ASLA. Beni niye sormadı diye küsmem.

“üzerimde kalmasın, sana ümmet-i Muhammed’in selamı var”

yav yürü git.

Yorum bırakın

Filed under aile, saçmasapanlıklar, whatsapp

Öttürgeç

Yeni uygulamam Beep’n Go. Yani öttür ve geç.
Vakt-i zamanında isabet buyurduğum gibi cüzdandaki kartlari sanal ortamda saklamaya yarayan uygulama.

A) guvenli degil. Incik cincik bilgilerinizin kimin eline gittigi mechul.
B) cok sukur be! Biri yapti nihayet. 6 yildir bekliyordum!
C) Ikea gibi kıl firmalar (yılolmuş2015) hâlâ kasada kart okutturma derdinde. Karti fiziksel olarak görmeden islem yapmiyorlar.
D) Migros DnR vb laf dinledigi icin kart bilgisini telefon numarasina sabitlediler,kasada cep numarani soylemek yetiyor. Dunya alem telefon numarami ogrendi bu gune kadar :(

Ferahlasin cuzdanlar…

image

2 Yorum

Filed under severim paylasirim, uygulamalar

Daha neler göreceğiz acaba?

Demin bir uygulama indirdim. Telefon rehberinizdeki insanlara tek dokunuşla “Yo!” gönderebiliyorsunuz.
Uçukötesi…
Allah akıl fikir de veriyor ama…

3 Yorum

Filed under internet, severim paylasirim

Tırsss

Hanimlar beyler, dün tanıştığım biri telefon numaramı aldı, telefonuna kaydetti, sonra da soyadımı söyledi!!!
Casus uygulamalar varmış meğerse!
Diyelim sucuyu aradiniz, sucu numaranizi adresinizle beraber kaydetti telefonuna. Sonra da nette bir yere yedekledi. Ne olur ne olmaz, telefonu kaybederse bilgileri silinmesin istiyor adamcağız.
Ya da dandik hipermarket veya dundik butik size indirim karti karsiliginda bir form doldurtup bilgilerinize el koyuyor durduk yere kendi elinizle saçma bir müşteri kartı hatrına digiturk ve naylonhospital sms’lerine gömülüyorsunuz. O sistem de CRM adı altında bir güzel keklenme ya, neyse..
Bu uygulamalar netten bilgi devşirip kullanıcısına sunuyor işte.

image

image

Ondan sonra ıncık cıncık her bilgin iki tıkla ulaşılabilir bir halde ortaya dökülüyor.
Paranoya atağı gecirip her türlü numaramı sistemden kaldırdım. Sonra, merak galip geldi eş dost kim varsa tarama yapıp nasıl kaydedilmis olabileceklerini inceledim. Benim “psiko” diye arkadaşım varmış. ..
Yazılımın artısı, gelen aramaları analiz edip kimin aradığını söylemesi. Böylece pazarlamacıları saptayabiliyorum.
Yine de artık anonim ve güvende değiliz. :-/
Sevmediğim işler.

 

 

Numaranızı kaldırmak ve gizliliğinizi korumak için şu iki linkten birini kullanabilirsiniz:

Bu biri.

Bu da diğeri.

2 Yorum

Filed under güvenli hayat, internet, saçmasapanlıklar

Telefon delisi değilim, tapmam da takmam da.

Bugün bir arkadaş 20:22’de aradı.

“20:15’te kızımın öğretmenini aradım, kızım ödevini evde unutmuş çok üzüldü, ben de konuşayım da yarın bir şey demesin dedim. Kadın öfkelendi, “yatıyordum böyle saçma bir şey için aranır mı?” diye bağırdı çağırdı :(((” dedi. Hasta mısın kardeş? Uyanmak istemiyorsan telefonun sesini kıs! Ya da gördün kim arıyor açma! Açıp da hamile kadına çemkirmenin neresi görgüye, öğretmen kültürüne sığar???

%&/+%+%/(

Bu yazıyı bir süre önce yazdım ancak artık yayına vereyim diyorum…

Telefonla mesafeli bir ilişkim var. Çok mesafeli. Aradım mı lafı uzatmam mesela. Ne derdim varsa söyler kaparım. “felanca nasıl, falanca nasıl” diye uzun uzun hal hatır sormam. bunu gereksiz buluyorum, nasıl olduğunu merak ettiğim insanları bizzat arıyorum, selamım varsa kendim veriyorum. O nasıl bu nasıl diye sormalar, telefonun nadir olduğu zamanlarda iyiydi. Haberi bir kişiden hızla almayı sağlıyordu. Şimdi herkesin bi sürü telefonu var, ulaşamamak imkansız.

-*-*-*-*-*-*-*-*-*

Eve geldim, çocuklar parkta yorulmuş, temizledim yatirdim.

Yemegi firina attim, firsat bulmusken azicik bakim yapayim dedim, kagit maske yaptim, uzandim elimde tablet,,, Eşim geldi.

Daha eşikte telefonu çaldı. Annem.

Bu tel delisi gili hemen açtı.
“Anne meraba. Simdi geldim. Cocuklar uyuyor. Bu gece bize uyku yok. Ipek de bilgisayarda oyun oynuyor. Naparsin…”
Ayip yani. Fit fit fitledi. Bilsem ben de uyurdum. Makarna yerdi.
Hayet bişey. İşin yoksa anneme dert anlat, taşı kuyudan çıkar.
Ben kendi kayınvalideme bisey anlatıyor muyum? Hem de yalan yanliş şeyler….

Benim dışımda sülalede tanıdığım herkes telefon delisi. O telefon çalar çalmaz açılacak.. İki elin kandaymış? Olsun AÇ!

Eee, o telefonda bir ekran var, ekranda kim aramış görebilirsin; daha çalarken özel melodi atamışsındır, kimin aradığını öbür odadan bilirsin hatta..  baktın olmadı, cevapsız çağrılar vardır, o listeden bulabilirsin geri ararsın bir zahmet.

Yok. Anında açılacak.. Telefonla helaya gidiyor bunlar be! Kim arayacak ki bu kadar önemli? Arayan bi daha arasın arkadaş, belli ki müsait değiliz açamıyoruz. Sen bir daha ara. Ya da bekle, ben bir ara “dönerim” sana.

O telefon çalmaya görsün…. oooof, ralli var evin içinde…

Her an zombi gibi telefon peşindeler..

Ha kendileri bu kadar telefonsallar ya, bende de hiç  yok ya o delilik..şaşım şaşım şaşıyorlar. Çok kızıyorlar, “aradım açmadın” küskünlükleri yapılıyor.

Sofradaysam, telefona kalkmam. Dinleniyorsam, sessize alırım.

Meşgulsem, açmam. AÇ-MAM!

Sekizyüzbin kere çaldırmayın lan benim telefonumu!

Maksimum dört kere çaldırırsın, karşı taraf o sürede açar zaten müsaitse. Açmıyorsa, anırtmazsın telefonu…

Daha ileri deliler, başkasının çalan telefonuna da atlıyorlar.

“İpeeek, telefonun çalıyor”

“Hm, çalsın, işim var, sonra ararım ben”

“dur ben bakarım”

Bakma lan! bakma.. ne bakıyosun???

bakılacak olsa ben sahibi olarak bakar, gerekli Aloyu derim.. Zaten ya pazarlamacı arar ya banka arar. Kim arayacak beni???

 -*-*-*-*-*-*-*-*-*

Ay daha fenası geldi şimdi aklıma….

Ben var ya, başkasının telefonuna da bakmam. Çok sinir olur herkes buna.

Kardeşimin telefonu çalsın, annem arıyor olsun, bakmam. Götürürüm telefonu avucumda çalar halde, veririm sahibine.

“E, niye açmadın?”

“Niye açayım hemşire?? Bana diyeceği bir şeyi olsa beni arardı, seni aramış ben NİYE açayım?!?”

 -*-*-*-*-*-*-*-*-*

 

WhatsApp çıktı beri, ben çok mutluyum. Ne diyceksem kime diyceksem yazıp yolluyorum. Eline varıp varmadığını, okuyup okumadığını gördüğüm gibi, karşı taraf da ne zaman müsaitse o zaman cevap yazıyor, muhavere ilerliyor. Sen sağ ben selamet!

<3

20140108_100240

7 Yorum

Filed under kültür, severim paylasirim, şikayetlerim

Arkası Yarın -v- Bugün ne oldu bir bilsen..

(previously on “Arkası Yarın” :  Bölüm -i-Bölüm -ii- , Bölüm -iii- , Bölüm -iv-)

12 Yorum

Filed under arkası yarın, ben yazdım

Arkası Yarın -iv- Bugün ne oldu bir bilsen..

(previously on “Arkası Yarın” :  Bölüm -i-Bölüm -ii- , Bölüm -iii-)

(devamı : Bölüm -v-)

9 Yorum

Filed under arkası yarın, ben yazdım

Arkası Yarın -ii- Bugün ne oldu bir bilsen..

Devamı kitapta

7 Yorum

Filed under arkası yarın, ben yazdım

Arkası Yarın -i- Bugün ne oldu bir bilsen..

– Bacım naber? Yemek yedin mi?

+ Yedik, yedik. Şimdi oturdum, aramanı bekliyordum İpek, senden ne haber?

– Başıma gelmeyen kalmadı bu gün gülüm yaa. Bittim yani.

+ Hayırdır kız?

– Hayır olur inşallah, kızı kursa bıraktım, yola düştüm, işe gidiyorum. Sahilden estiri estiri.. Hayko bağırıyor, ben eşlik ediyorum, düşünceler filan..

+ Bilmez miyim? Deli. Kızım ne işin var koskoca kadın Hayko mu dinler? eee

– Sus sus, bak şimdi. Trafik sakiiin, ben zaten hız yapmam, gidip dururken, Pendik’i az geçtim ki, dikiz aynasında bir araba.. Hani şu amerikan cenaze arabaları gibi iri, kara biçimsiz, jiple van kırması şeyler var ya..

+ biliyorum, ee..

– Hah,işte onlardan bir tane, markasını da bilmiyorum bunların adam kaptırmış nasıl geliyor, Allahım! Ödüm koptu. Orta şeritteyim ama, ne yapacağımı şaştım. Böyle kaldırımda karşılaşır iki kişi, ikisi de sağa yönelir, olmaz, sola geçerler aynı anda olmaz.. vardır ya, öyle olacağız diye ben kımıldamadım, artık adamın ustalığına bıraktım ama var ya, sırtım filan buz oldu… Bir vursa adalara kadar uçarım.. Adam sağdan girdi, önümden sola kırdı arka bagaj kapısında o Tet Holdingin turuncu güneş gibi de sivri kenarlı sembolü var ya, onu gördüm bir tek!

+ Yıldız o. Onu da bir türlü öğrenemedin. Logo algın çok düşük kızım yaa. eee sonra?

– Sonrası, adam epeyce geç kaldığı tabakhaneye yollanmaya devam etti. Yemin ederim derin nefes aldım.. Ve cart, aynada aynı arabadan bi tane daha. Manyak bir başka adam basmış geliyor. Tövbe ya Rabbim ya, “bunların rallisi filan var herhalde sahil yolunda, ben arada kaldım, yolun boşluğundan belliydi” diyorum hâlâ… Bu ikinci de ışık mışık tanımadan vın etti geçti ama artık ben ne haldeyim bilemezsin. Olan aklımı aldı herifler.

+ Çekeydin kenara iki dakika.. epey heyecan olmuş sana bugün..

– Bu daha ne ki, devede kulak kızım. Bak şimdi, o ikinci araba ilerideki dönemeçte ilkini yakaladı, bir vurdu yandan, lak, birinci savruldu savruldu kaldırıma vurdu kaldı. Vuran da kaldırıma çıktı bunun önünden, çimenlere basa basa bisiklet yoluna geçti. Oradan da bu yöne dönüp bastı, geldiği yöne gidiyor ama sahilden gidiyor, anlatabildim mi, bir an sağ yanımdan geçti, gitti. Ben zaten salaklaştım iyice, niyeyse, bana neyse, gidip bakayım dedim kaza yapan arabaya. Arkasına park ettim, aklıma geldi gittim bagajdan yangın söndürücüyü de aldım. Allahın aptalı, araba yanmaya başlasa iki kiloluk söndürücü ne işe yararsa? Neyse o ara insan onu düşünemiyor işte..

+ Aman Allahım İpek ya, sana ne, karışmasaydın elin kazasına yaaa. Off!! eee???

– Kızım dur ya iki saniye anlatıyorum işte. Gittim baktım ki ne göreyim, arka koltukta iki araba koltuğu iki de kız çocuğu bana bakıyor… Açtım sol kapıyı. Önde baba kafayı vurmuş cama, nereyi kestiyse kan oluk gibi akıyor omzundan aşağı. adam ya gitmiş ya gidiyor yani, göl olmuş yer. beni de kan tutar..çevirdim kafamı  anneye bakayım dedim, o da savrulmuş, o sapsarı saçlar, görsen.. yazık kafa sağ omuzda, gözler cam. boynunu kırmış zaar ama uff anlatılır gibi değil. bakamadım fazla.. kızlardan büyük olanı 4-5 yaşında, gözler fincan tabağı gibi. “gel tatlım gel bakalım, yok bişey” diye kemerini çözdüm, kucakladım indirdim. uzandı el freninin oradan pembe çantası var yavrum onu çekeledi. onu da aldım, kaldırıma koydum bunu. “dur mur” dedim, öbürü de 2-2,5 yaşında bir şey, ama nasıl tatlı anlatamam. onu da söktüm, çıkardım.. ablanın elinden tuttum, ikisini de benim arabaya bizim çocukların koltuklarına oturttum, hemen iki üçyüz metre ilerde sahilyolu hastanesi var, oraya götürdüm. bi gelen geçen olsa, yardım istiycem, kimseler yok her gün deli gibi araba geçer, bugün in cin top..

Neyse, ne diyorum, hastaneye varmadan 155’i aradım, kazayı ihbar ettim. “ilgileniyoruz” dediler. girdik hastaneye iki elimde iki çocuk. Gülden hemşire var bizim, onu buldum. Pediatride uzman yokmuş, “kızım kaza yerinden çıkardım çocukları, travma, şok, kırık çıkık biri baksın şunlara” dedim, dahiliyeci Bülent abinin odasına gittik, adamcağız şöyle genel bi baktı, birşeyleri yok dedi. ama çocuklar çıt çıkarmıyorlar. korkmuşlar tabii.

+ Korkmazlar mı? korkmuşlardır elbet.. Sonra?

– E sonrası, “kayıt” dediler,”muayene kaydı açalım. tece kimlik noları?” ne bileyim ben? yolda buldum çocukları kimlikleri boyunlarında asılı değil ya? Neyse Gülden halletti, bir şekilde çıktık. Ve dank etti mi, çocuklar başıma kaldı.. Kimin nesi kimin fesi bilmem, anası babası az evvel ölmüş iki çocuk elimde, hastane otoparkında ayındım ki yine üzerime vazife olmayan bir işin içindeyim.

+ Meraklı Köfteci seni. Şabandan betersin yeminle. Kızım karışılır mı her gördüğün işe ya? Sen adam olursan ben de görürüm yani… Ay sonra?

– Ne sonra, döndük ordan geri eve geleceğiz. Geçiyorken kaza yerine baktım araba gitmiş, en azından polis olaya el koymuş o belli. Neyse, geldik eve işte, çocukları yedirdim, bizimkilerle kaynaştılar. Ses yok ama.. Hiç konuşmuyor ikisi de. Hadi küçük olan bilmiyor diyelim, büyüğü niye konuşmaz? Şokta mıdır artık.. Zorlamak istemiyorum ama adını söylese bari. Halil de eve geldi, şaştı kaldı çocuklar dört olmuş!

Gece pizza söyledim bunlara, ikisi de efendi efendi yediler. Oğlanın eskiden kalma bir paket bezi vardı, küçüğe bağladım, kızın odasına yer yatağı yaptım, üzerlerine birer pijama uydurdum, demin yattılar mış mış uyuyorlar.

+ Allahım ya Rabbim ya. İpek, ne diye karıştın bilmiyorum ama yarın bir şekilde ver geri çocukları.

– He bi akıllı sensin zati. Ben alıkoyayım, büyütür okutur everirim diyodum. Yarın arıycam polisi, bulsunlar bu sabileri de yakınlarına versinler. O zaman içim de rahatlayacak. Bana bak, ben bittim artık, yatmam lazım, yarın ararım konuşuruz tamam mı?

+ Tamam hadi Allah rahatlık versin, deli şey. Öptüm iyi geceler. Halil abiye selam.

– Başüstüne, hadi bay.

 

 

 

(devamı: bölüm -ii-)

12 Yorum

Filed under arkası yarın, ben yazdım