Lush benim hayatıma güzel kokan sabunları, Zeynep ise saf sabunu soktu. Partick Rothfuss’un üçlemeyi bitirmesini beklerken okutuğu Sessiz Şeylerin Müziği (The Slow Regard of Silent Things) beni baştan çıkaran vuruşu yaptı sanırım.
Sabun imal etmeye başladım. Erit Dök denilen Gliserin bazından yapılan kolay süs sabunları ile başladım. ED sabunlar gerçekten basit. Eritiyorsun ve kalıba döküyorsun. 15 dakikada donuyor. Sen sağ ben selamet.
Sonra bunun renklendirilmesini, kokulandırılmasını, neden bazen yağlı yağlı durduğunu, üzerinin nemlendiğini ve bundan nasıl kaçınabileceğimi öğrendim. Renk renk şekil şekil yap dur. Eğlencenin doruğu!
Aile efradına, konu komşuya, nazımın geçtiği arkadaşlara dağıttım.. Bu arada sürekli malzeme satın aldım. ED bazlar bir yana, bir sürü kalıplar, modeller, renkler, kokular. Ambalaj materyalleri.
Saklama kaplarım, çırpıcılarım, kaşıklarım yavaaş yavaş bulaştı bu işe. Hepsini sabuna ayırdım. Meyhaneye gerek olan mescide haram diyerek mutfaktan kaçırdım :) En son mikrodalgaya el koydum. Google’da silikon kalıp olarak ne aramalar yaptım.. Taa Amerika’dan kalıp getirttiğim oldu. Hayatımın ilk Aliexpress alışverişini de bu vesile ile yaptım.
Yavaş yavaş boş odaya kendime atölye kurdum. Geç saatlere kadar sabun döküp, sabun söktüm. Ortasında kalp olan modelin fikri gece üçte geldi. Uykumdan kalkıp yaptım..
Ve işe yarar birşeyler yapmaya yeni başladım diyebilirim.
Sonra zeytinyağlı saf sabun imal etmeye başladım. Kimyasallardan uzak bir hayat yaşamaya çalışıyorum, NoPoo ile başladık, ev temizliği ürünlerimi üretmekle devam ettik ve buralara kadar geldik. Market sabunlarında sabun dışında herşey olduğunu gördükçe
100’er gram. Basit. En basit teknikle. Kostik kullanarak. Tartım için hassas tartı var zaten bir de eve aldım. Formüle uyarsan onun tutmaması imkansız zaten. Çok güzel saf sabunlar yapıyorum. Evde kendim kullanıyorum, arkadaşlara veriyorum. Çok güzel çok zevkli. Market sabununa dur demenin zevkini yaşıyorum. Gerçek sabun kullanıyorum!
Sabunlaşma aşaması 6 hafta sürdüğünden, ortalama her hafta bir lot kastil sabunu yani saf sabun yapıyorum. Rafine zeytinyağı, bazen palm/badem/hindistancevizi yağı kullanarak varyasyonlara gidiyorum. Çok keyif alıyorum. Dünyanın en güzel sabununu yapıyorum. Evde kullanıyorum, hediye ediyorum, zaman zaman paketleyip yolluyorum bile.
İnternetten bir şeyler öğrenebilmek çok güzel. Bir el sanatı/ev sanatı öğrenmek dünyanın her yerinden en uzman en yetenekli insanlara ulaşmak mümkün. Saatlerce video izledim. Kurs eve geliyor ve bu harika bir şey.
İnsanın kendi kendini yetiştirebilmesi çok güzel olduğu gibi, egosunu aşıp “kimselere göstermeyeyim bi tek ben bileyim” demeden, bilgisini paylaşması da harika bir şey. adamlar saatlerce video çekip, düzenleyip internete yüklüyorlar. Populer olmak için değil. Bilgiyi paylaşmak için.
Kimse bilmesin, püf noktasını vermeyeyim ki bir tek ben yapayım demiyor. Öğrenci de bilgisizce kendisini tehlikeye atmıyor. Yarım iş yok. Adam gibi yapmak istiyorsan eğitimini alabiliyorsun. Bunu çok kıskanıyorum çünkü üç kuruşluk poğaçasının tarifini vermeyen, (yapamasınlar diye, ne yaptıysak onunki kadar güzel olmuyor dedirtmek için) eksik malzeme ile tarif veren manyak kadınlar biliyorum.
Beri yandan, sormaya ar eden daha da aptal insanlar var. Bizim geleneksel “kervan yolda düzelir” atasözüne uyarak “YaAllah” deyip dalan, “ben ettim oldu” diyenler var. Açıp iki satır okumayan, biraz sorup sorgulamayan kendini geliştiremeyenlere iyice tilt oluyorum. Ne kadar yazık!
İnstagramda satış yapan insanlar sorular yöneltiyor ve cevap verdiğimde şaşırıyorlar. Normalde birbirlerini rakip görüyor, hemen engeli basıyorlarmış. Bunu anlamak mümkün değil.
Kısa sürede uzman oldum diyemem ama ben de bildiklerimi paylaşmaya başlıyorum. Belki birine bir hayrım dokunur. ;)
Pek yakında İpekagtolye Sabun Atolyesi yazıları ve videoları ile karşınızdayım.
İnstagramda bugünden sonra yeni sayfama beklerim.