Tag Archives: ortaya karışık

Müteşekkirim @gazelvakti

İnstagram kullanmaya başlayalı, hayat daha ilginçleşti. Çok güzel çok orijinal insanlarla karşılaşıyorum.

Hâşâ huzurdan “Hacı hacıyı mekkede, hoca hocayı tekkede, o.rospu p.zevengi dakkada bulur” derler o hesap.

İnstagramın bana iki artısı oldu. Bloga yazarken resim eklemek zorunda olmaktan sıkılıyordum. Sıkılmak ne kelime, fotoğraf çekmek zor ve tatsız bir şey benim gibi aceleci bacıya. Çekmekle kalmıyor bir de editlemek zorunda kalıyorsun ki iyice evlere şenlik. İçlerime fenalıklar geliyor fotoğraf denilince. Millete yazar bloku gelir, benimki fotoblok. (pun intended) Konu bol, yazasım var görsel tıkalayamadığım için koynumda kalıyor diyeceklerim. Hooofffsssfff.

İnstagram çıktı blog ferahladı. Yemişim resmini (aradaki farkı biliyorum fotoğraf yazmaya bile üşeniyorum o derece) deyip elime geleni her çektiğimi koyabildiğim acaip özgür bir mekan oldu bana, blog da amacına döndü, web-log olarak hizmete devam. Arada bi yerde zahmet eder foto girersem şansa artık. Oh be yaz gitsin artık. “Ben pastacıyam??” (*)

Ortabirde miydim neydim babam bana bir Commodore 64 aldı geldi yaz tatili hediyesi. Oturup basic bellemek zorunda kaldığım o yılların da güzel anıları var tabii de.. Bin yıldır filan elimde klavye var demeye getiriyorum.  Uzuuuun zamandır “tıkırdayan klavye” arıyordum kendime.

Hop burada bir saplama yapayım. Teknomarketlerde nerede vasıfsız eleman var onu işe alıyorlar birader. Adam, adlı adınca söyledğini ürünü anlamaktan aciz. Tarifle bir şey bulduırmama imkan yok. Var olduğunu bildiğim ama adımı bilmediğim cihazı elde edebilmek için neler çekiyorum… Üstelik bir de göz faktörü var. On bin yıl önce Nasreddin Hocamın da isabet buyurduğu üzere dünya da “ye kürküm ye” dünyası olduğundan, karşıdan orta yaşlı, tombul, başıbağlı bir teyze (kapalı değilim ama saç dökülmem yüzünden bir tür türbanla geziyorum bir kaç aydır) yaklaşırken bütün elemanlar toz oluyor arkadaş. Lan ben senin yaşın kadar teknoloji biriktirdim evde. Ülkede kimsede olmayan cins cins edevat var bende.. Mal. Zannediyor ki “oğlum gözüm seçmiyor şu telefona bi bak bakalım eltim mi aramış” diye yapışacağım olmadı tansiyonumu ölçtüreceğim. O bakımdan binadaki en yetkili kimse önce ona yanaşıp derdimi anlatıyorum o müdür müdür artık kimse, birini koltuğunun altına kıstırıp bana veriyor aradığımı buluyorum. Daha geçen hafta bana üzerinde ayı kadar USB yazan cihazı “blutut abla valla” diye satmaya çalışan teknosa personelini de buradan anayım. İt. Neyse..

O değil de ben biraz da eli işe yatkın olduğumu düşünürüm. Koçtaşa bayılırım mesela. Arada girer onu bunu ellerim. Başka kadınların English Home’da, Coco’da mocoda aldıkları keyfi ben nalburda alıyorum evet. Doğumgünümde silikon tabancası, evlilik yıldönümümde kumpas hediye edilmiş insanım ben :))) Neyse işte orada da aynı tiple gözüktüğümden (şu Suretler filmi gerçek olsa ya. ((ya da ben azıcık kilo versem ))) personel çok yetkin olmasına rağmen beni küçümsüyorlar. “Elinin hamuruyla..Kadın haliyle” bakışı var. Bir tane tane izahları.. Bir gözlerini kaçırmaları. Of ya. Oralarda da “ben bilmem beyim bilir”e yatıyorum mecburen… “sipariş” diyorum “ben anlamam ama.. ” diye konuşuyorum. Arada “e o lehim  şu havya”  filan kaçıyor ağzımdan, erkeklik gururlarına halel geliyor. Muhaha. Nadiren beni ciddiye alıp derdime derman olan personel çıkyor. Oralarda en yaşlı elemana yanaşmayı öneririm. Gençler cins. Tam da bu yüzden artık A’dan Z’ye herşeyi internetten alıyorum. :( “Profesyonel olmayan Personel”le muhatap olmayı sevmiyorum.

Konuyu nerelere götürdüm ya. Tıkrıdayan klavye başlığıyla satılan bir şey yok malesef. Geçenlerde bir gece, instagramı fethetmeyi bitirip sözlüğe geçtim, “Arif’in manchestere attığı golü ararken” klavyemi buldum.. Adı mekanik klavyeymiş. Bir sevindim arkadaş… Ara tara namussuz şeyin şu an kullanılan silikonlu klavyelerden daha iyi olduğundan, tepki süresi bilmemne işte, özellikle yazarlar ve oyuncular tarafından tercih edildiğini, oyuncu klavyelerinin özellikleri yüzünden deli pahalı satıldığı, yazar klavyesinin de talep olmadığından ithal edilmediğini öğrendim. Bi haltı da kendimiz üretemiyoruz. İthal temiz iş. taş atmadan kol yormadan bi ton vergi uçlamıyoruz tabii ben olsam ben de üretmem. Vjjt geri, mekanik klavye anasının nikahını istiyor beyler.

he.. peki. e ne edek? tanıdık bir gamer kid var, anasına sordum, “oğlun bilir bu işleri, nereden ucuza mekanik klavye bulurum bacım” diye… E bizde var dedi kendi klavyesini yolladı bana.

Bu ve bundan sonraki yazılarımı yazacağım bu muazzam tıkırdayan klavyemden herkese selam ederim. Allah bin kere razı olsun @gazelvakti. Alışma dönemim geçsin bak sen o zaman gör beni.

 

 

(*) Antik fıkradır, Ermeni aksanı ile okuyunuz.

Agop’la karisi Haykanus kahvalti ediyorlarmis.

Haykanus sormus:

– Sular akmoor Agop, bir bakarsin?…

– Nereden cikarirsin simdi Haykanus, ben muslukcu ?
– Peki havagazini kontrol etsen.
– Zanim, ben tesisatci?
– Agop, elektrik dugmesi de bozulmustur.
– Yeter artik Haykanus…
Agop aksam eve geldiginde bir bakmis ki butun aksakliklar onarilmis. Merakla sormus Haykanus ‘a:
– Canim karim, kime yaptirdin bunlari?
– Kirkor ‘a rica ettim beni kirmadi.
– Ne?… Kirkor mu? O dunyanin en kotu adamidir. Karsiliksiz bir sey yapmaz.
– Evet bana ” ya benimle yatacaksin ya da bana pasta yapacaksin” dedi
– Guzel…Pastayi neli yaptın barim?
– Ah Agop, nereden cikarirsin bunu? Ben pastaci?…

Reklam

9 Yorum

Filed under alışveriş işleri, bilgisayar, freecycle, instagram, internet, severim paylasirim