Bu yazı, kızımın ilkokula başladığı yıl yazıldı. Bu hafta da oğlum ilkokul 1 öğrencisi oldu. Sipahi züğürtleyince eski defterleri açarmış.. Ben de geri dönüşler yaşadım..
———————-
İlkokula başladığım yıl rahmetli babam bir grosa(*) kurşun kalem aldı ve dolabına koydu. Pembe silgili, beyaz üzerine verev olarak 3 rengin (mavi-sari-kırmızı) çubuk şeker misali dolandığı kurşun kalemlerimi hala hatırlıyorum. Elimdeki kalem iyice küçülmeden yenisini alamazdım. “Eskisini getir, yenisini götür” prensibi..
Senelerce kullandım o kalemlerden. Bazıları iyice kötü çıkardı, ağacı çürüktü sanırım, ama gerçekten yıllarca yetti o kalemler bana. Yetti de arttı, (hazırlık da okuduğumu hesaba katarsanız) toplam 6 yıl bitiremedim diyebilirim.
Ortabire geçtiğimde sıfırbeş (0,5) kalemler Japonlarca icat edilmiş ve piyasaya sürülmüştü. Sıra arkadaşım Şehnaz’da gördüm ilk ve vuruldum. Tam istediğim, hayal ettiğim şeydi. Aç aç bitmiyordu bir kere, kısalmıyordu. Minik elim için ideal boyuttaydı. Yazı kalitesi mükemmeldi, yazdıkça kalınlaşıp yazımı çirkinleştirmiyordu; aksine daha da kaygan yazıyor, berbat yazım mis gibi gözüküyordu…
Öğlen arası kırtasiyeye koştum, mavi 0,5 kalemimi ve bir kutu da ucumu aldım. Tombo muydu o? Süperdi. Yıllarca elime kurşun kalem almadım sonra.
Ve üniversite yıllarımdan bu güne kadar da babamın ne kadar insafsız davrandığını anlattım durdum. İçime oturmuştu kalem takaslarım.
Sonra devran döndü, kızım ilkokula basladiii.. Hevese gelsin diye çeşit çeşit, renk renk kurşun kalemler aldık. Markalı, winxli kalem kutuları, kalemlikler, silgiler, her türlü “kirtavsiye”(**) malzemesi. Akrabalar arkadaşlar da sağolsunlar, yığdılar epeyce. Her gördüğümüzü aldık diyebilirim.
Dertliyim ya, ilk günden kalem kutusunu doldurup yolladım. Anaaa, bir de baktım okula giden kalem geri dönmüyor…Birinci haftada 12 boyama kaleminin hepsini kaybetti. Üç dört de kurşun kalem gitti, silgilerin haddi hesabı yok. Çalınma filan da değil, direkt kayıp..
(burada bir parantez açayım..Çocuklarda 6-7 yaslarda pek bir mülkiyet anlayışı olmuyor. Beğendiği şeyi çantasına atabilme, alıp kullanabilme hakkını görüyorlar kendilerinde.. ama geri vermek gerektiğini öğrenmeleri zaman alıyor. Alıp kullandığı kalem sıranın üzerinde kalıyor. Bazen kimden aldığını bile unutuyor, birbirlerinin adını bile bilmiyorlar ki daha… Neticede, kalemler ortalıkta dolanıyor sınıf içinde ve sonra da kayıp kalemler adasına gidiyorlar sanırım.
bir de gene bu yaslarda çocuklarda “hediyeleşmek” çok serbest bir davranış. İlgi çekmek, arkadaş edinmek ya da sırf içinden geldi diye birbirlerine birşeylerini veriyorlar. :))) )
Akıllandım tabii, şimdi 1. sınıf annelerine önerilerimi sıralıyorum:
* Silgilere tükenmez kalemle kızın adını yazdım. Başkası alsa da, artık geri geliyor. Anneler çantaları, kalem kutularını her gün denetliyorlar… Tabii ben de.. Yabancı bir şey çıkarsa, buzdolabı poşetine koyup gönderiyorum öğretmene..
* Boyalı kalemlerin üzerlerine falçata ile kızın adını kazıdım. Kazımaya müsait adı var Allah’tan. Başka bazı anneler ismi küçük kağıtlara yazıp kaleme sıkıca bantlamışlar, o da olabilir. En son model, Kidomino / İsim etiketleri. Paralı ama güzel fikir.
* Kalemtraşa gelince, o süslü püslü, pahalı ve de lisanslı ürünleri sakın almayın. Kaç tanesini çöpe attım sinirden. En iyi açan kalemtraş kırtasiyedeki en ucuz kalemtraş çıktı. Gümüş rengi metal. Çin malı. Amma ve lâkin şahane açıyor.
Bu arada, huzurlarınızda itiraf ediyorum, rahmetli babam haklıymış. Çocuğa kalem teslim etmek hataymış arkadaşlar.
Kalemlerin tamamını kırtasiye kutusuna koydum, bir baktım her gün bir kalem ortadan yok oluyor.
-kızııım?
Efendim neymiş, kalem açması çok keyifliymiş. Akıllı kızım derste sıkılınca kalemi iki ucundan açaaa aça bitiriyormuş. Zaten bisürü kalemi varmış, ne olmuş yaniymiş.
Babadan kalma kurallar hemen yürürlüğe girdi..
– haftada bir kalem müsaden var,
– kalemi bir tek taraftan açabilirsin,
– biten kalemi bana getir yenisini götür..
İkinci dönem duruma bakıyoruz. sorumluluk geliştiyse kalemler kırtasiye kutusuna geri donuyor…
bu arada, kizimin çok güzel bir kuculmus kalem koleksiyonu birikti :))))
(*)= grosa; 12 düzine anlamına gelir. 144 adettir)
(**)= Kızım kırtasiyeye kirtavsiye diyor nedense… kuaföre de kuaföncü der. Fön çekilen yer anlamında herhalde?!