ben senin kadarken… -pirinç/pilav-

pirinci cuvalla alırdık eve. pilavdı, dolmaydı, sarmaydı, (yaprak dolması olmaz, onun adı sarmadır. dolma doldurulur,sarma sarılır), sütlaçtı derken  deli gibi pirinç tüketirdik o zamanlar. doğru şekilde saklamazsan bir süre sonra nemlenir ve küflenirdi, o zaman atman gerekirdi hepsini. Ya da kurtlanırdı, o zaman da gölge bir yere, bir odaya çarşaf serer, üzerine pirinci yayardın. O pirincin ne biçim nişastası olurdu… Elli kere süzgeçte yıkardın da suyunun beyazı anca durulurdu.. İyi yıkamazsan pirinç nişastası pişerken muhallebileşir, pilavı lapa yapar..  hatta hatta, pirinç, soğuk suyla yıkanır, nişasta soğuk suda çözünür çünkü..Pilav tane tane olmalı..

“Bulgur pilavı pişir yut,pirinç pilavı pişir unut” der bizimkiler. yani bulgur pilavını pişer pişmez yiyebilirsin. ama pirinç pilavı demlenmelidir. Kapağını açarsın, temiz tülbent hatta gazete serer, kapağı kaparsın. Soğurken yoğuşan nemin pilava geri dönerek lapalaştırmasına engel olmak lazım. lapası da dirisi de çekilmez pilavın.. iki şekilde pişer pilav. ya suyu kaynatır pirinci içine salarsın, ya da pirinci kavurur, suyu sonra verirsin..

En iyi pilav tarifim şudur:

kişi başı bir kahve fincanı pirinci pirinç süzgecine ısla. tereyağını pilav tencerene koy, orta ateşte erisin. Pirincin beyaz suyu bitene kadar yıka, süz, erimiş ve rengi dönmeye başlamış tereyağına at. biraz kavrulsun pirinçler ve tereyağı aroması içlerine işlesin. Bire bir buçuk oranında ılık suyu ekle, bir miktar tuz at, bir kez karıştır, kapağını kapa, altını kıs.

pirinç bütün suyu çekince, kapağı aç, bir kere daha karıştır, altını kapat, demlenmeye bırak..

O zamanlar; pirincin kabuğu hatta acaip miktarda da taşı olurdu. pirinç AYIKLANIRDI. acaip can sıkıcı ama cok gerekli bir şeydi, çünkü pilavdan taş çıkması kadar kötü bir deneyim olamazdı..

özellikle metal tepside ayıklarsın pirinci, taşlar çıt çıt ses çıkarır, hem kulağını hem gözünü kullanman gerekir. babaannem rahmetli, geldiğinde anneme “ayıklanacak pirincin, dikilecek el bezin var mı kızım?” derdi. bu ikisi bayağı zaman alan çok da gerekli işlerdir. gözlüğünü gözüne takar, tepsiyi önüne çeker, boynu ağrıyana kadar ki-lo-larca pirinci ayıklardı. O zamanlar el bezi evde dikildiğinden, ya da  şöyle söyleyeyim, hazırı satılmadığından;  diyelim eski havlulardan yer bezi, eski çarşaflardan cam bezi ve eski fanilalardan da kurulama bezi dikilmesi gerekliydi.

Öyle kesip kullanma olmaz, kadın dediğin kadını el bezinden anlarsın. Kenarları tirfillenmemiş olacak bir defa bezlerinin… Eski bezini dikdörtgen keser, tersini ortadan ikiye katlarsın. üç tarafını bastırırsın. yani kenarları üst üste koyar makine dikişiyle dikersin.

(makine dikişi nedir? iğneyi biraz geriye batip, biraz ileriden çıkmak. çok sağlam dikiştir.)

Son bir santime gelince, diktiğin bezi ters yüz edersin. O köşeden içini dışına çekersin. Dikilmemiş kısmı biraz içe katlar üstten bir tur dört tarafını bir daha dikersin, yıkarken ağzı yüzü yamulmaz, tertipli olur. Sağlama alacaksan, şöyle çaprazlamasına bir kez de önden dikiş atarsın.

Eski naylon çorapların ayak kısımlarını keser, halıları kaldıracağın zaman yuvarladığın halının (ki yuvarlamanın da tekniği vardır, önce otuz santim filan katlarsın bir kenarı, sonra katlı uçtan sımsıkı kıvırmaya başlarsın. sona gelince sonu da içe kıvırır, bitirirsin…)  her bir başına birer çorabı bel kısmından geçirir, bacak kısımlarını bale pabucu bağlar gibi çapraz çapraz dolar, bittiği yerde düğümlersin. halı dolabına kaldırırsın. halı dolabı/yüklüğü, koridorun tavanında olur.

Kenar bastırmanın bir başka yolu da, iki kenarı 5 mm kadar içe katlar, üst üste getirir, birbirine dikersin. çok temiz bir dikişle dikersin hem de..

Reklam

10 Yorum

Filed under ben yazdım, ev işi, insan olmak, kültür, severim paylasirim

10 responses to “ben senin kadarken… -pirinç/pilav-

  1. Uff cok guzel olmus keske rahmetli babaannem bana da bunlari ogretecek kadar yasasaydi:( hayatimda en cok ogrenmek istediigim seylerden biridiir dikis dikmek ama hiiicc vaki bulamadim:( ben kucucukken babannem bir duz bi ters ormeyi birde dantel yapmayi ogretmisti. Dogum iznimde derya baykal seyrede seyrede az cok orguyu kivirip ogluma (yamuk yumuk da olsa) bi battaniye yatmistim sonrasinde bere ve suveter denemelerim de oldu:) ama dikis baska bi keyif.vaktim olsa (ve tabii ki bilsem) birsuru seyi kendim dikerdim.
    Pirince gelince benim kayinvalidem corumdan 1 cuval pirinc gondermisti. Dibindeki kahverengi unumsu seyler oldunca balkona legenlere dokup ucmasini saglayip oyle kavanozlara doldurdum. Bir de ben pirinci hhic olcmem hep goz karari… Niye bilmem tutuyor iste:)

    Beğen

    • senin çocukluğunu anlattığın yazın bana ilham verdi. :)

      bu arada, babaannem bana bir tek şey öğretti o da su içtikten sonra “elhamdülillah” demek gerektiği.
      :)
      ev işlerini annemden öğrendim.
      dikis dikmeyi bilirim, patron cikaririm. tığ işi dantel, nakış bilirim.
      örgüde çuvalladım, ellerim terliyor çok. yün ıslanınca gıcırdıyor şiş üzerinde, iğrençleşiyor.. :))
      benim bacım da, ölçülü bile yapsa, tutturamaz pilavı bir türlü..

      Beğen

  2. Doğumdan önce harika pilav yapardım, hatta güzel yaptığım tek şey pilavdı diyebilirim :) Ama doğumdan sonra ne olduysa bir türlü tutmuyor pilavım. Eskiden ölçüsüz göz kararı yapardım, şimdi ölçülü mölçülü de yapsam olmuyor. Dün senin dediğin gibi yaptım yine ol-ma-dı :(
    Şimdi sana başka bir sorum var: Bakliyatlarını bu sıcakta nasıl saklıyorsun, sıcaktan kelebeklendi herşeyim, buzdolabına kaldırdım sağlam olanları, var mı başka çözüm?

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s