Eskiden esnaf ahlakı vardı. Esnaflık çekirdekten yetişerek olurdu. Çekirdek de çıraktı ve 7-8 yaşında işe ustanın elini öpüp işe başlarlardı. Çalışırken de A’dan Z’ye hem işi, hem müşteri yönetimini öğrenirler. Dükkanın önünü süpürmenin bile bir adabı vardır bunu da kitaptan öğrenemezsin arkadaş.
Çırak iki üç senede kalfa olur, 15’inde usta olur artık işe güce hakimdir. Rahat rahat ev geçindirecek kadar iyidir. Gerekirse 10 yıl çıraklığını yapar o işin ama sonunda o işin ustası olur, artık kendi çırakları olur. Sebat eder, ustadan ayrılıp başka usta bulmaz, başka ustaya göz kırpanın kulağı çekilir. Taa çıraklığında gelen giden müşterinin adını adresini, çoluğunu çocuğunu, eşiktekini beşiktekini öğrenmiştir, ileride kendisine müşteri olacak herkesi bilir. Herkes de onu tanır.. Kim çürük meyve satar, kim emekliye indirim yapar herkes adı gibi bellemiştir.
Usta dener çırağı. Yere çaktırmadan 20 lira atar mesela. Bakalım çırak ne yapacaktır? Cebe mi atacak, kasaya mı koyacak, yoksa?
Usta çok zor şartlarda dener çırağı. Ama çırak da onu baba bilir. Babalık görür. Sadece emeğinin karşılığını para olarak almaz, ailenin ferdi olur. Usta ona da kardeşlerine de bakar, askere yollar, hastaysa doktor getirir eve. Bazen çırak ustanın kızını alır, dükkan bile onun olur.
Usta pehlivan 40 oyun bilirmiş, 39’unu çırağına öğretirmiş. Kalan bir taneyi kendine saklarmış. Gün olur çırak karşısına çıkarsa güreşte, o son oyunla yenermiş. Ustaların sorunu bu zaten. Çırağa bir eksik öğretirler. Onun çırağı 38 oyun öğrenir. İki üç çırak sonra bilgi yarıya iner. :( O yüzden yabancılar işi yazılı çizili, kanunlu kitaplı öğretir. Hiç bir şey gözden kaçmaz.
Bizde herşey “göz kararı,el ayarı”. Formüle edemiyoruz, yazıya döküp standartlaştıramıyoruz ki. Olur da usta ölürse o sanat/imalat da yitiyor. Neyse o da başka bir yazı konusu olarak beklesin.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-
Kız vermeden önce mahallenin esnafına soruşturulur damat adayı… Niye? Tanırlar. Aileyi, soyunu sopunu kimin ne mal olduğunu mis gibi bilirler. Esnaf kraldır.
Bugün durum ne? Eleman 15-17 yaşında geliyor. Ergenliğin en azgın döneminde çırak olmaya gelen ustaya boyun eğmiyor. Söz dinlemiyor, şurdan söylediğin burdan gidiyor. Dili durmuyor, hesap vermiyor, müşteriyi saymıyor, akıllı telefonu avcunda habire, canı sıkıldı mı basıp gidiyor.
Bugün bijuteride iş buluyor, yarın yirmi lira fazla veren olursa kasapta işe başlıyor, iki hafta sonra adamı erkek giyim mağazasında görüyor şaşırıyorsun. Ertesi sene aynı sektörde kalırsa madalya istiyor. Kendisi müşteri olduğunda tezgahın karşısındakine delicesine kapris yapıyor. İşini yarım da yapsa aynı parayı aldığından özenmiyor, üste bir şey koymuyor, hiç bir şekilde kendisini geliştirmiyor. Baksa öğrenecek, bakmıyor bile.
E bu adam hasbelkader işyeri açıyor, esnaf oluyor, müşteri beğenmiyor, çırak bulamıyor bulduğuna zorbalık ediyor, alıcıya surat asıyor, sevkiyatta problem çıkarıyor, gayet haklı olduğun konuda bile “işine gelirse” deyip defetmeye getiriyor. İşinde bet bereket kalmayınca da deliriyor.
Müşteri paramla rezil mi olacağım sürüsüne bereket deyip hemen yan taraftaki dükkandan alışveriş yapıyor, esnafa sadakat kalmıyor, yandaki esnaf müşteri bağlamak için olmadık diller döküyor ama yine de kazanamıyor çünkü daha da densiz bir adam hemen bitişiğe aynı sektörden 3. dükkanı açıp daha da janjanlı çalışmaya başlıyor, herkese kesat geliyor.
Müşteri de arsız bir yerden sonra, çünkü muhatap bozuk. Dükkancı işi bilmiyor, malı tanımıyor, çırak kaşı gözü ayrı oynuyor, hesap makinesi alsan “organik yenge” diye yemin edecek tıyniyette bir çakal. Kitapçıya gidiyorsun ebleh personel “bıyrın yardımcı olayım” diyor. “Yüzüklerin Efendisi’ni arıyorum” diyorsun, adam yüzüme booomboş bakıyor, sonra tavana ve duvara bakıp kendisine -düşünüyorum hatırlayacam, şimdi bulucam şak getirip masaya koyacam-süsü vermeye çalışıyor ancak kesinlikle anlamadığını gözümle görüyorum. Beraber bilgisayara gidiyoruz “kimin yüzüğü demiştin abla” olarak bir akrabalık geliştiriyor sinsi. “Lan kitabı bilmiyorsun filmini de mi duymadın ökküz” denmiyor ökküze, efendice yazdırıyor ablası kitabın adını, daha sonra raftaki yeri kestirmeye çalışmasını izliyor sinirden gülüyorsunuz.
Dertliyim blog.
İpek hanım muhteşem yazmışsınız. Esnaf çırak konusunu aah ah diyerek özlemle okurken kitapçı örneğini haa ha diye gözümden yaş gelene kadar gülerek okudum. “Kimin yüzüğüydü abla” ha! Çok yaşayın valahi.
Güzel günler diliyorum.
BeğenLiked by 1 kişi
inanın bire bir gözlemlediğim şeyler bunlar. çok şikayetçiyim bu sersem gençlerden.
BeğenBeğen
efekan doğdu doğalı bir muhabbet bizde az kendini kurtarsın yazın bir esnafın yanına çırak verilecek. şimdilerde bu çırak verilme yaşına ya bir yıl kaldı ya iki ama ortada şöyle bir durum var
bir turistik yerde yaşıyoruz işini esnaf gibi yapan esnaf yok.
iki esnaf bulsak çocuk işçi çalıştıramama durumu var ki biz bu çocuğun parasını yeme derdinde değiliz hele o bir ay çalışsın para ne zor kazanılıyor görüp o parasını ustadan alsın para onun olacak ama zaten büyük ihtimalle o parayı yemeye kıyamayacak
üç turistik yerdeyiz ya dil bilmeyene iş yok bizimki daha 7 yaşında
son olarak burada ESNAF yok çok dertliyiz çok
BeğenLiked by 1 kişi
valla bizde de aynı durum var. ben bizimkileri tatillerde eczaneye getiriyorum çıraklık yapıyorlar. bana değil ha. kalfama. hürmet ediyorlar, gerekirse çayını getiriyorlar.
eve en yakın bakkala manifaturacıya ver aslında ama.. hırlısı var tacizcisi var insan ondan da cekiniyor :(
zor iş.
esnaf arıyoruuuz
BeğenBeğen
İftarlık Gazoz’u izlemediysen hala, hemen izle
BeğenBeğen
hemen izleyeyim
beri yandan ben daha Nadide Hayat’ı da izleyemedim.
sinemali bir haftasonu olacak
BeğenBeğen
İpek can daha dün akşam bu Faruk’u(13) işe sokmalı bir ustaya teslim etmeli dedim. Bir yazıda yazdım taslakda duruyor. Çok ciddi düşünüyorum bunu. Okuldan hemen sonra gitse bir zanaat olsa. Ustasıda usta olsa ama. Bacım yarama dokunmuşun ya bilmeden. Büyüğü işe verdiydim 15 yaşında e-ticaret firmasına, bizimki daha edepli çıktı. Birşey katmamıştı çocuğa. Tuvalet temizlemesini ve yer paspaslamasını yük taşımasını da ohh içime soğuk sular serpildi diyerek karşılamıştım. Kūçükken kırılırsa bazı pis işlerde büyūdūğūnde fevri çıkışlar yapmaz diye. Daha bir çok detay ve enstantene. Neyse hep çalışsalar keşke kūçūk yaştaki seçtiklere meslek üzere. Kırılmalar, eğilmeler, bükülmeler daha kolay oluyor.
BeğenLiked by 1 kişi