*Yine taslak olarak epeyce beklemiş bir yazı.. Dizi yazıya dönecek bu hafta. Bu 1 olsun*
(kronolojik bilgi: yazida geçen baba 1940 doğumludur, 2015’te yazı yayınlandığında öğrenciler 2. ve 6. sınıftaydılar.)
Elimizde bir adet 1. sınıf bir adet 5. sınıf öğrenci var…
Daha okul açılmadan, kıyafetler alındı, çoraplara kadar..
Ayakkabılar, çantalar.. Mümkün olduğunca lisanslı üründen kaçınırım. Elimizin kesemizin yettiğince aldık koyduk ihtiyaçlarını. Çok şükür. Hak edeni “Ceketi satar okuturuz” ebeveyn olmak kolay mı?
Hani derler ya, evde yer sofrasında, mum ışığında, gaz lambası altında, en olmadı sokak lambasının aydınlattığı kadarıyla idare eden ve bu şartlarda üstün başarılı olan çocuklar var.. O çocuklardan biri babam. Kendisi de bütün arkadaşları da 50’li yıllarda ikinci dünya savaşı sonrası yoklukları ile büyümüşler. O fotoğraflara bakarken insanın içi sızlıyor.
Büyükbabam, ilkokul mezunu ve nacar idi. (Nacar, marangozun daha ince işçilik yapanı. Kapılar, pencereler, kasaları nacar tarafından yapılır. Gerçek ustalık gerektirir. ) O döneme göre zanaatkâr ve başarılı bir insan. Sıfırdan başlamış hayata. Ev ve atolye kendisine ait.
Buna rağmen, imkanlar dört çocuğu okutmaya yetmiyor. En büyüğü okuldan alıp çırak yapıyor. Diğer üçüne okuma şansı doğuyor böylece.. :(( Ki en büyük amcam da çok zeki bir adamdı, okutulmayı hak ediyordu..
Babam 3 numara. Ne bir oyuncak, ne de “sıfır” bir kıyafet. Abisinden ne kalırsa o giyilirmiş, iç çamaşırları evde siyah patiskadan dikilirmiş. Bu şartlarda her yaz da, ayrıca bir ustanın yanında çıraklık yapıp para kazanmışlar.. Hafta içi okul, yazsa çıraklık..Pazarları da bağa bahçeye gidilip orada bedenen çalışma. O şartlarda alıp okuduğu, hatta sakladığı, bana kısmet olan o “Bütün Dünya”ları, “Çağlayan yayınları Yeni Dünyalarda” serisi Kozanoğlu macera kitapları benim 10 yaşımdan bu güne büyük keyifle okuyup kıskançlıkla sakladığım kitaplar oldular.
Babamın ilkokul araç gereçlerinin bazılarını yazayım : (Hiçbirinin fotoğrafını bulamadım, bulursam eklerim)
Çanta.. tahtadan, bizzat babası tarafından elle yapılmış, sapı da kayıştan, bildiğin kutu gibi bir şey. Alfabeni, kalemini, çakını (kalemtraş yoktu, kalemi çakıyla sivriltirsin) alır giderdin okula. Kalem kutun da tahtadan hem. Bir zaman ben bile kullandım :)) İkea görse bugün, hemen piyasaya sürer..
Taş tahta. A5 boyutunda, dur dur hatta 8″ inç tablet ebadında (LOL), düzlenmiş, bildiğin karataş. Ahşap çerçevelenmiş, taşıması kolay olsun diye tepesine bir de delik açılmış. (ip mi geçiriyorlardi bilemiyorum). İlkokul öğrencisine daha yazmayı öğrenmeden defter harcamanın ne lüzumu var? Yazar yazar siler bezle.
Okulda ise bunun üst versiyonu var: Kum havuzu. Harfleri de rakamları da siler siler yazar öğretmen. Haritalar kum havuzuna çizilir. Duvarda siyah/yeşil boyayla yapılmış ve kireçtaşı tebeşirle yazılabilen tahta var, lakin akılsız. 50 yılda ülkede tahtalar bile akıllandı da, neyse kinayeli yazıp kafamı bozmayayım…
Üzerinde çizgi kahramanların resimleri olan kareli, çizgili boy boy defter ? yok.
Müsvedde defteri var, sarı saman kağıdından. Ucuz. Upucuz. Yine de tasarruflu kullanılır. Kapak içleri dahil yazılmadan yenisi alınmaz.
Beyaz sayfalı defter pahalı. Kap kağıdı yok. Gazete kağıdı, durumunuz iyiyse takvim kağıdı saklanır, güzelce kaplanır kitaplar defterler, ne var?
Kurşun kalem. En dibine kadar kullanılır.
Elle tutulamayacak kadar küçüldüğünde, tahtadan sigara ağızlığı gibi bir kalem tutacağına geçirilir. GERÇEKTEN dibine kadar yazı yazılır. Yıllar sonra kendi gözlerimle kullanılmış permatik sapının kırılarak bu şekilde kalem uzatıcı olarak kullanıldığını gördüm. Google görsellerden örneklere bakmak için buradan buyrun
Renk renk, biçim biçim mataralar? Ne matarası, matara askerde olur. Susayınca okul bahçesindeki sarı musluktan akan suya ağzını dayar içersin, şaşkın.
Zor yıllardı. Yokluk yıllarıydı. Yenisini bırak eskisini bulup bulamayacağın şüpheliydi. Tek pantolon varsa sabahçı abin giyer okula giderdi, öğlenci olarak o gelene kadar bekler, pantolonu giyer zil çalmadan yetişmek için koşmaktan göğsün körük gibi inip çıkarak sınıfa girerdin. Bit ne ki? Tifüs trahom vardı arkadaş!
Her şeyin ama en çok bilginin kıymetli olduğu zamanlardı.
Ama çok kahraman öğrenciler çok kahraman öğretmenler vardı. O günün lise mezunları bugünün üniversitelilerini cebinden çıkartıyorlar.
“okuyan çocuk her koşulda okur” sözüne bir inanıp, etraftaki yarışatı koşturan veli kitlesinden bir sıyrılabilsek, çocuklar da rahatlayacak, yoluna akacak. Biz de. Böyle babaların kızı olmak da, ayrı bir gurur tabi.
BeğenLiked by 1 kişi
Geri bildirim: Eğitimde Teknoloji Zirvesi -i- | A Blog Daire 6
Geri bildirim: Dikkat Dikkat! DEHA | A Blog Daire 6
Geri bildirim: Kuş uçmaaz kervan geçmez..okul | A Blog Daire 6