Bej bir arabadan indi, kapidan iceri girdi
Alçı yüz sakin, solgun dudaklarda bir an
Ölmüş gülümsemelerin hayaleti gezdi
Ve kara kirpikler altındaki aynada korkan
Yine de vaz geçmeyen dertli kalbi belirdi.
Nöbetin ilk müşterisi, kararsız ancak razı
“Şurup alacaktım” diyen ses giderek söndü
Sorulmaz “hangi şurup, reçeten var mı?”
Gözleri O raftan şişeyi alan ele döndü
Elde buruşuk banknot, son sorunun zamanı .
“Kesin mi?” Sorarlar. Değişmedi hiç biri
Yıllardır ne cevabim ne de soranın fikri
Dedemin tarifi. O da dedesinden almiş eli
Şurup ya çözer derdi yahut kurtarır seni
Yeter ki kararını ver ve yut derdini derdi.
Çok ağlayan güldü çok aşıklar üzüldü
Kemiğe dayanan çok bıçak, bu eşiğimde düştü
Gece gelir müşterim; soru sormam yasaktır
Kimi yuva yıkmış.. kimi kalmış tiğteber
Er geç duyar adresi gelip der : “bir tane ver”
Havan döverim gündüz, toz tartar, bal keserim
Raflar tozlu, vitrinde altın harflerim solmuş
En son çare satansan, almazlar versen selam
Gece sat, gündüz kat, hayat dermansız yokuş
Bilme deva verdiğim, erer kulağıma selân