İmkanlı imkansızlık…

80’lerde, ben büyürken, mütevazi bir gelirimiz vardı. Annem ev hanımıydı..Yediğimiz içtiğimiz, giydiğimiz gördüğümüzden geri kalmazdık ve para da birikirdi bir şekilde. Ahım şahım zengin bir aile değiliz, ama ortadirek de sayılmıyorduk. Genelde herkes tasada ve sevinçte birdi…

Amma…

*-*-*-*

Öğretmenimin kendi kızı da bizim sınıftaydı. Sıra arkadaşım, hatta gerçekten kanka‘mdı. Ve sınıf arkadaşlarımızdan birinin babası Kıbrıstan bir bebek getirip hediye etmişti arkadaşıma. Bayağı plakları vardı bebeğin, şarkı söylüyor, konuşuyor ve -sıkı durun- yürüyordu..

İlk şoku atlattım. Ben pek öyle evcilik oynayan çıtı pıtı ev kızı olmadığımdan, kriz geçirmedim ama çok beğendim. Acaip beğendim. O zamanlar barbie bile yok Türkiye’de, o kadar söyleyeyim. Kelebek gazetesinde, Burda dergilerinde, ne bileyim almancıların getirdiği Kaufhof dergilerinde filan görebiliyoruz.. Şaşım şaşım şaşırıyoruz evi olan, giysileri olan bu bebeğe.. Yürüyen bebek çok fena acaip geliyor. Babama söylüyorum bir tane istediğimi. Neden olmasın, kız dediğin bebek sever.. Babam alımkâr oluyor. Bulamıyor. Piyasada öyle bir bebek yok. Pilli bebekler var, konuşabileni, iki dilde şarkı söyleyeni.. Ama yürüyen yok. Anaa, kalıyor muyum öyle? Öğretmenimin evine gittiğimde vitrine konmuş bebeğe kısaca bakıp geçiyorum. Bir süre sonra da çok dert etmeyip unutuyorum. Çünkü sadece bende değil, hiç kimsede olmayan bir şey.. Eh, elle gelen düğün, bayram..

*-*-*-*

Sonraaa… Ortaokul senelerinde iddialı bir müzik öğretmenine düşüyorum.. Tam bir sanatçı. Her şeyi çalıyor, besteleri var.. “herkes bir şey çalacak” diye başlıyor. Birşey çalmak yetenek gerektirmiyor, notaları öğrenip, ilgili bölgeyi de belleyip do notası lazımsa do’ya basmak kâfi. Âlâ.. Çalalım..Ne çalalım? Gitar çalalım.. Ama gitar çalmadan önce, mandolin çalmak lazım diyorlar. Haydii, mandolin arıyorum. Babam hiiiiç sıcak bakmıyor çalgı işine.. “çalgıcı mı olcan?” şeklinde bir argümanı var, delemiyoruz.. Kendisi  namlı bir “müzik kulağı olmayan insan”; lisede koro çalışmasında öğretmen doğrudan “oğlum sen söyleme, herkesi şaşırtıyorsun, ağzını oynat yeter” demiş, o derece.. Bende de çok bir yetenek yok biliyorum ama istiyorum..Neyse bir şekilde, kuzenimin eskiden heves edip aldırdığı ancak dolaba attığı bir mandolin çıkıyor ortaya..

Acaip seviniyorum, kılıfı bile var.. Ne güzel.. Pena da alıyorum kırtasiyeden. Nay nay nom okula gidiyorum. Öğretmenim tellerin yanlış bağlandığını, mandolinin solak olduğunu söylüyor! Bazı teller de paslı zaten, “bir müzik dükkanına götür, hallederler” diyor. Eve gelip durumu bildiriyorum, babam kesinlikle yanaşmıyor. Mandolin havlu dolabına kalkıyor, bütün yıl orda kaldıktan sonra kuzenimgile iade oluyor..

*-*-*-*

Veee 80’lerin fenomeni Blue Jean dergisi. Oy ne modern, ne fantastik bir şey. Şarkı sözleri, sanatçı posterleri.. Stickerler.. Yörüngemiz şaşıyor, deli gibi alıyoruz dergiyi. Çok da güzel.. Ve dergide yayınlanan Dünya Gençlik Merkezi ilanları.. Aklımı alıyor. Aslında mekan İstanbul’da, Osmanbey civarı bir kırtasiye irisi. Ama her şey ithal, her şey janjanlı. Deli divane oluyorum ama ben nere, İstanbul nere… Bir türlü gidip bir şeyler satın almak mümkün olmuyor, bu benim tüketim çılgınlığı ile ilk temasım, zehiri ilk alışım olarak tarihe geçiyor.

Üniversiteye gelene kadar DGM’ne gidemiyorum. En sonunda gidiyorum, salyalarım akmıyor belki, hatta burun kıvırıyorum “bu muymuş?” diye.. Sonra.. kapanıp gidiyor zaten..

*-*-*-*

bunlar da böyle, birikmiş anılarım işte..

Yazının sonuna not: gercekten de insanların bir şeyleri çalabilmesi, müziği bir hobi olarak hayatlarına sokabilmeleri lazim. Çocukların yuzde 20’si bir şey çalmaya istek duyarken, erişkinlerin yüzde 70’i keşke çalabiliyor olmayı istiyorlar.. :(

6 Yorum

Filed under alışveriş işleri, çocuk, ben yazdım, severim paylasirim

6 responses to “İmkanlı imkansızlık…

  1. besa

    dayımlarda görmüştüm o dergilerden. daha okula bile gitmiyorum. dediğin gibi büyülendim resmen. bebekler, giysiler, ev eşyaları. saatlerce, günlerce haftalarca dergiyi elimden düşürmedim. her şeyini ezberledim de dergiye bakmaktan hiç bıkmadım

    dayım bana bir bebek getirmişti. galiba almanyadan. yeni doğmuş bebek boyunda,sarı saçlı, mavi gözlü, bir bebek. üstünde pembe beyaz tulumu, şapkası. bir de ağzında emziği. emziğini çıkarınca ağlardı. içindeki plağı ters çevirip takınca da kahkahalarla gülerdi. ismi marcellino:))) çünkü kutusunun üstünde bu isim yazıyordu. şimdi o bebek İdil’İn oldu. gerçi uzun yılar önce ağlama ve gülme yeteneğini kaybetti ama olsun:)

    ah blue jean ah:) ne heyecanlıydı onu almak. duvarlara posterlerini asardım. annem bantla yapıştırmama izin vermezdi de iğnelerle tuttururdum:)

    bir de milliyet çocuk vardı hani. onu da ne çok sevmiştim zamanında

    Beğen

  2. Seabell

    Hayatta oldumki suna kani
    Musiki oluyor tahsile mani
    Yaniliyor olabilirim ama Kemani Tatyos efendi demis, bizim evde de sik sik tekrarlanilirdi. Benim babam seninkinin tam aksine muzige cok kabiliyetlidir eline aldigi herhangi bir aleti 10dakika kadar karistirdiktan sonra tanidik bir seyler calmaya baslar. Buna ragmen muzikle fazla icli disli olmamizi hic istemedi, Tatyos Efendi gibi dusundugu icin. Kardeslerimden biri konservatuar ve anadolu lisesini birlikte tamamladi ve yuz bulsa muzisyen olacakti. Simdi cok guzel flut calabilen bir doktor. Babamsa 4 yillik fakulteyi 7 yida bitirip annemi epey nisanli sozlu bekletmis, cunki- siki dur- gazinonun birinde aksamlari sahneye cikiyormus. Dedem duysa keser tabii ama naapsin adamcagizin Ankaranin bir koyunde olan bitenden haberi bile yok.
    Benim ilklerime cok benziyor anlattiklarinin hepsi. Almancilarin akrabalarina getirdikleri oyuncak bebekler, barbi bebeklere ilk sulanisim (bizim oturdugumuz yerde barbi/sandy satan bir dukkan vardi- sonra “fatos” barbie bebek cikarinca ben de birkac tane almistim), Blue Jeans dergisi ve oda dolusu poster. 14 yasinda bir kizim var mesela hic bir poster meraki sergilemedi, arkadaslarinda da oyle bir merak yok. Pottery Barn dergilerindeki hip odalara ozeniyor, dekorasyon pesinde habire.Herseyi online takip ediyor, oyle dergilerle de pek arasi yok.
    Tamam artik durmam lazim iyice old fart psikolojisine girmeye basladim.
    Eline saglik ne guzel bir post olmus.

    Beğen

    • Estagfurullah bacım, biz bizeyiz ne o oyle old fart, mold dart vb? aa olmadı..
      laf lafı açmadan, Tatyos efendi’nin dedikleri de guzelmiş.. :)
      sen soyleyince hatirladim, benim babam da bi ara filmlere figuran temin etmis, bazi filmlerde oynamis, taa ki buyukbabamın kulagina gidene kadar.. universitede cozutuyor herkes herhalde. ya da dedikleri gibi, tip fakültesinden aktör çıkar, müzisyen çıkar, ressam çıkar bazen de doktor çıkar.. gerçi nerde o eski doktorlar… neyse..
      Benim odama poster asmam yasaktı. Kesinlikle yağlıboya, elin gavurunun resminden kiymetliydi. O baglamda, dis macunu ile yapistirmayi ve leke birakmadan sokulebilmesini kesfettiydim.. O guzelim heyecan verici posterlerimi de dolabimin ic kapagina yapistiriyordum zaten. Ne demisler? Avci 40 yol bilirse, ayi da 41 yol bilir… neticede, duvarlari temiz bir odada büyüdüm; posterin duvara zarar vermesinin, insanın içinde kalarak vereceği zarardan daha az olduğunu gördüm, bizim evde poster serbest.. Kızım 10 yaşında. zaman zaman bos çizgili dosya kağıdi bile yapistiriyor. paşa gönlü ne isterse..
      pottery barn da iyiymiş sayende kesfettim. kokos kizini op bizim icin..

      Beğen

  3. Seabell

    PB TEENS e bakicaksin. Pottery Barn in genc serisi. Gelde kokos olma simdi.
    Benim de kagit uzerindeki oglanlara itirazim yok kizim icin, istedigi kadar resim/poster asabilir. Asil kanli canli postersizlerle sorun yasamaktan korkuyorum. Baban elin gavurunu duvara astirmiyormus ben naapsam acaba. Buralar bildigin gibi degil, belki artik bizim oralar da bildigim gibi degildir kim bilir. Dedigim gibi ben kabul ettim artik old fart oldugumu. Kabul ettim rahatladim hatta…
    Sana iyi geceler. Ben daha ofisten cikip ev mesaisine baslayacagim

    Beğen

    • aman canim sen bakma, müslümanı da astirmiyordu. nooldu? hiç..
      “korktuğunla sınanırsın” derler.. kizina guven, o da sana güveniyorsa… bisey olmaz.
      gorusuruz

      Beğen

Yorum bırakın